Zaman her şeyin ilacı mı? Bilmiyorum.
Gözle görülür Yaralara elbette ilaçtır, ya göremediğimiz yaralara? Sanmıyorum.
Sara yı bulduğumuz günün üstünden neredeyse iki bucuk ay geçti. Vücudundaki yaraların tamamı iyileşmişti bu süre zarfında. Ne yazık kı Ruhundaki yaralar için aynılarını söyleyemiyorum.
Günden güne daha iyi olduğuna şahit oluyorum ama gözlerindeki korkuyu, belirsizliği ve çaresizliği de görüyorum. Aklımda dolanan sorulara cevaplar bulmaya çalışırken yatağımda uzanmış bomboş tavanı izliyorum.
Acaba hafızası ne zaman yerine gelir? Ya gelmezse ? Gelir herhalde! Kimsesi var mıdır? Varsa nerde? Önceki hayatı nasıldı acaba? Birgün eski hayatına geri döncek mi? Gidecek mi? Sahi, benden gidecek mi? Benden mi?
Tövbe tövbe ne diyorum ben ??
İç sesimle küçücük bir anlaşılmazlıktan sonra tekrar aynı şeyi düşündün. Ya bir gün giderse? Bunu düşünürken içimi tuhaf bir his sardı. Neydi bu? Korku mu? Niye böyle hissettim ki şimdi ben?
Onun varlığına o kadar alışmışım ki, evin içinde kısa boyu ile kedi gibi dolaşmalarına, güçlü duruşuna ve sesine.
Giderse nasıl olur ki?Kapımın tıklanmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım ve kafamın altındaki sol elimi çektim. Saranın içeriye girmesi ile birlikte yattığım yerde doğruldum ve oturur hale geldim.
"Günaydın. Her şey yolunda mı? Bir şey mi oldu?" diye sordum.
"Günaydın, seni kahvaltıya çağırmak istedim sadece"
"Niye zahmet ettin beraber hazırlardık. Ben o zaman elimi yüzümü yıkayıp geliyorum. Sen başla istersen"
"Peki ben çayları koyayım" diyip kapıdan çıktı.
Onun çıkması ile birlikte bende yataktan kalktım ve lavaboya gittim, elimi yüzümü yıkayıp bir havlu ile kuruladım. Salona girdiğimde Saranın beni beklemiş olduğunu anladım."Sen başlasaydın ya beklemene gerek yoktu"
" Sensiz başlamak istemedin, gel otur beraber yiyelim" dedi.
"Peki" diyip yerimi aldım " Ellerine sağlık hepsi çok güzel görünüyor"
"Afiyet olsun" diyerek elindeki yeşil zeytin kasesinden tabağına zeytin koydu ardından bana kaseyi bana uzatıp " sende ister misin?" diye sordu.
Kafama hafif sağa sola sallayıp "Yok sağol ben yeşil zeytin sevmem" dedim.
"O zaman niye alıyorsun ki" Bunu sorarken kaşlarını çatmıştı.
"Ailem seviyor çünkü"
"Mantıklı" dedi çatalındaki zeytini ağzına atarken.
"Ailen burda mı?"
"Yok burda değiller. Rize de yaşıyorlar. Memleketim orası. Tayinim Adana'ya çıkınca buraya geldim"
"Senin Karadenizli olabileceğini hiç beklemiyordum. Bana ailenden bahseder misin? Yani istersen tabi"
"Niye beklemiyordun ki? Senin nereleri olduğunu da buluruz bakarsın hemşeri çıkarız ha ne dersin?" dedim arından küçük bir kahkaha ile.
Ona baktığımda o da gülüyor du.
"Ailemi sana seve seve anlatırım. Babamın adı Osman, kendisi emekli Astsubay olur, Annemin adı Hatiçe. Aile Lokantamızda yemekleri yapıyor. İkisi birlikte orayı işletiyorlar. Birde bir kız kardeşim Hasret var o da Anaokul Öğretmeni."
"Ne kadar tatlı bir ailen varmış. Kardeşinle iyi anlaşırmısınız?"
"Hemde nasıl küçük çadıda şeytan tüyü var. Kendini sevdirmesini bilir. Tanısan sende seversin eminim. Tuhaf Tuhaf huyları var bir görsen. Şu Astronomi midir Astroloji midir artık neyse, kafayı onlarla bozmuş. Bazen arayıp sadece " Abi bugün Venüs ikinci evinde bugün şanslı günündesin " der telefonu kapatır. İşte insan düşünmüyor değil bu insanlar çocuklarını nasıl buna emanet ediyor diyede işte" Lafımı bitirmemle gülmesi bir oldu.
" Gerçekten bıkmışsın beli oluyor" dedi hâlâ gülerken
Onu gülerken görmek çok güzeldi. Gülünce Gözleri kısılıyor ve çok güzel oluyor. Aklıma gelen düşünceler ile irkildim. Kendine gel lan!!
"Sen demek bu yüzden Yemek yemeğe gittiğimiz gün benim kesin boğa burcu olduğumu söyledin. Benim de tuhafıma gitmişti" dedi neşeli bir şekilde.
"Hiç sorma artık nasıl hafızama işlediyse Burçlar ile birlikte özeliklerini de ezberlemişim"
"Biliyor musun tuhafıma giden bir şey var. Kendime ve Hayatıma dahil hiçbir şey hatırlamıyorum ama başka şeyleri hatırlıyorum" Dedikleri ile birlikte içimi bir merak sardı.
" Ne gibi mesela?"
"Mesela 2010 yılında Manga nın Eurovisionu kazanamadığı gibi yada ne bileyim Polonya nın Başkentinin Varşova olduğu gibi. Böyle gerekli ama gereksiz bilgiler"
"Gerçekten de tuhafmış. Ama doktorun ilk başlarda anlatmıştı bunu. Beynim seni koruma altına almış yaşadığın olaylar yüzünden. Biraz sabır edelim elbet bir gün hatırlarsın her şeyi"
"Haklısın. Bazen düşünüyorum da ya unuttuklarım hatırladıklarımdan daha kötüye? Ya hiç bir şey hatırlamamam daha iyiyse?"
"Bunların cevabını veremem sana ama zamanla göreceğiz. Her ne olursa olsun ben senim yanında olacağım söz veriyorum. Hem şöyle düşün hatırlamasan bile yeni bir hayata başlarsın. Tertemiz bir Sayfa açarsın kendine, geçmişin yükleri olmadan. Hatırlarsan da sevdiklerinle kavuşursun tekrar. Ne yönden bakarsan bak, olacakları anca zaman gösterir. Haddi Kahvaltıyı fazla uzattık daha psikoloğa gideceğiz. Randevun var hazırlanmamız gerekiyor"
"Ama ben sana daha bir kaç şey sormak istiyordum" dedi nazlı bir tavırla.
"Akşama sorarsın artık" dedim "Haddi sofrayı toparlayalım evin bereketi kaçmasın" Ardından ikimizde yerimizden kalkıp masadakileri mutfağa taşıdık. Ardından evin işlerini halledip hazırlanmak için kendi odalarımıza çekildik. Dolabımdan Koyu Mavi bir Kot Pantolonu çıkardım Üstüne de uzun kolu Haki rengi bir kazak aldım. Üstümü giyindikten sonra Salona geçtim. Saranın kapısı hâlâ kapalıydı. Saate baktığımda artıl çıkmamız gerektiğini bilmiyordum.
"Sara haddi artık çıkmamız gerekiyor. Geç kalacağız yoksa" diye bağırdım hafif yüksek bir tonla. Ardından Odasının kapısı açıldı ve dışarıya çıktı. At kuyruğu ile bağladığı saçlar yüzünün güzelliğini ortaya çıkarmıştı. Üstünde Beyaz renk bir Kazak ve acık mavi bir Kot pantolon vardı.
"Ben hazırım haddi çıkalım" deyip ayakkabılarını giydi. Arkasından gidip bende ayakkabılarımı giydim. Askılıkta asılı duran montlarımızı aldım ve onunkini ona uzattım.
"Teşekkür ederim" dedi ve montu elimden aldı. Evden çıkıp araba
İle yolla koyulduk.Onbeş dakikalık yolculuktan sonra Varmıştık. Arabadan inip girişe doğru yürüdük. İçeriye girdiğimizde Gözde Hanımla karşılaştık.
" Yiğit Bey, Sara Hanım Hoşgeldiniz. Sara Hanım isterseniz hemen başlayalım" dedi sevecen bir tavırla.
Sara olur diyip bana baktı "Beklersin değil mi burda" diye sordu.
" Tabi için Rahat olsun ben burdayım. Bir şey olursa hemen gelirim yanına" dedim. küçük bir tebessüm edip Gözde Hanım ile birlikte odaya girdiler. Bende koltukta ki yerimi alıp beklemeye başladım.
Sonunda yeni bölümü yazabildim. Umarm hoşunuza gider ❤️❤️

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitap
Ficção Adolescente„Nasıl yani? Kıza uyuşturucu mu vermişler?" „Tam olarak uyuşturucu değil. Bayıltıcı ilaçlar. Bu ilaçlar kisiye verildiğinde vücud fonksiyonları etkisiz hale geliyor. Ama zihni hala çalışır vaziyette . Yani beyin hala aktif durumda." „Yani bu kız ne...