eight, from bang chan

2.5K 288 272
                                    

–bang chan,

Jisung tabiri caizse Changbin'in evinden beni kovmuştu. Kaç gündür yüzünü göremiyordum. Özlemiştim, her yerde gözüm onu arıyordu.

Sıkıntıyla nefes vererek evime doğru yürümeye devam ettim. Günlerdir ne yaptığımı düşünüyordum. Belli ki Changbin'i kırmıştım. Onu kırmak gibi bir niyetim yoktu gerçekten ama olmuştu işte.

Changbin... Neredeyse bir yıldır arkadaştık. Sadece spor salonuna gelen birisi olarak başlamıştı arkadaşlığımız. Sonra yakınlaşmıştık. Spor yaparken herkese yardım etmeye çalışıyordum çünkü görevim buydu ama Changbin'e istediğim için yardım ediyordum. Zevkliydi, onunla olmak bir şekilde eğlenceliydi.

Kendi evime diyerek Minho'nun evine gelmiştim, burası da evim sayılırdı. Kapıyı çalıp biraz bekledim. Aniden evine gelmiş olsam da hiç yadırgamadı. Aile gibiydik biz. Zamanla birbirimizin ailesi olmuştuk. Mesela benim ailem Avusturalya'daydı. Ayda yılda bir görüyordum ama Minho benim ikinci bir ailem olmuştu.

"Ee, naber?"

"İyi, sen?"

"Bende iyi sayılır. Jisung'u arayacaktım. Changbin'e gitmişti en son, ne zaman gelecek acaba?" Telefonu elindeyken Jisung'un ismini bulup aradı.

"Ne zaman geleceksin güzelim?"
"..."
"Tamam tamam..."
"..."
"Ben seni gelip alayım mı geç geleceksen?"
"..."
"Tamam o zaman dikkat et kendine..."

Konuşmaları biterken aklıma bir şey gelmişti. Changbinle sevgili olsak nasıl olurduk? Minho ve Jisung gibi mi? Hayır Chan siz arkadaşsınız.

"Ne düşünüyorsun?" Minho düşüncelerimden uzaklaştırmıştı beni.

"Hiç, Jisung ne zaman gelecek?"

"Changbin'in morali çok bozukmuş iyi hissedince gelecekmiş."

"Benim yüzümden mi kötü hissediyor..."

"Ne yaptın lan çocuk kaç gündür ruh gibi?"

"Off, bilmiyorum. En son benim yanımdaydı, konuşuyorduk. Sonra bir anda yüzü düştü hiçbir şey demeden gitti. Aramalarımı falanda hep görmezden geliyor. Ne yaptım ben?"

"En son ne konuşuyordunuz?"

"Ya spor salonunda iki kız vardı onlar arada beni çağırıp bir şeyler soruyorlardı. Yine onların yanına gitmiştim sonra işim bitince Changbin'in yanına döndüm. Bana neden hala o kızlarla konuştuğumu sordu. Bende kızların senden, spor yapan diğer insanlardan farkı yok, yardım etmeye çalışıyorum dedim."

"Bang Chan mal misin?" Hala ne yaptığımı anlamamıştım.

"Ne?"

"Oğlum çocuğa resmen sen benim için öylesine birisin demişsin amk. Gerizekalı yemin ediyorum. Ben sizi spor salonunda gördüm diğer insanlara davrandığın gibi davranmıyorsun haberin olsun yani. Changbin senin için öylesine biri mi gerçekten?"

"Değil... Öyle demek istememiştim gerçekten..."

"Çocuğun kırılması gayet normal bir daha yüzüne bakarsa şükret. Hele Changbin senden hoşlanıyorsa geçmiş olsun... Ben bir daha yüzüne bakmazdım amk."

"O ne demek?"

"Gördüğümü söylüyorum şimdi doğru olmayabilir ama Changbin sana diğerlerine davrandığı gibi davranmıyor. Diğer insanlar ile çok daha mesafeli, çabuk sinirleniyor, ayrıca kimseye güvenmiyor. Seninle konuşurken çok samimi, hep sana bakarak gülüyor falan..."

"Biz arkadaşız ya."

"Aynen bizde Jisung'la ölümüne kanka olmuştuk. Bak şimdi baya kankayız."

"Dalga geçme ne yapacağım..."

"Jisung, Changbin eve gelsin diye baya yalvardı ama bir şekilde eve gelmemek için her şeyi yaptı. Ne kadar arkadaş olsalar da sanırım güvenemedi. Changbin'i bir aydır falan tanıyorum ama kaç kere senin evde gördüm çocuğu. Yani kendine gel gerizekalı çocuk sana bir şeyler hissediyor olabilir. Sende otur bir düşün yani Changbin senin için öylesine biri değil."

Minho'ya kafa sallamakla yetinmiştim. O da daha fazla zorlamadan beni düşüncelerimle yanlız bırakmıştı.

Changbin... Benim için öylesine birisi değildi ama sadece arkadaşım mıydı? Minho bu düşünceyi aklıma sokmuştu. Changbin kaç gündür benimle iletişime girmiyordu ve fark etmiştim ki hayatımın bir eğlencesi kalmamıştı. Geçirdiğimiz zamanları düşündüğümde çok eğlenmiştik bence...

İlk defa birisinden hoşlanmıyordum ama Changbin'i o kadar arkadaş görmeye odaklanmıştım ki bir şeyler hissettiğimin yeni farkına vardım. Üstelik Changbin'i kırmıştım. Fazlasıyla hemde...

Çalan kapı düşüncelerimi dağıttı. Muhtemelen Jisung gelmişti. Minho kapıyı açarken ben koltukta daha rahat bir pozisyona geçtim.

"Bang Chan'de buradaymış of ne yaptın sen ya salak!"

"Şşş ben onu kendine getirdim düşünüyor şimdi."

"Ben Changbin'den hoşlanıyormuşum..."

"Çok şükür tanrım sonunda fark etti." Minho ellerini yukarı kaldırmış dua ediyordu.

"Ne... Bende tam hoşlanmıyorsan çocuğun karşısına bir daha çıkma, seni unutsun diyecektim." Bu Changbin'de bana karşı boş değil mi demekti?

"Kendini affettirmen lazım. Baya üzüldü çocuk. Resmen çocuğa öylesine birisin demişsin amk." Jisung söyleniyordu ama haklıydı da gerçekten öyle demiştim.

"Gideyim ben..."

Biraz daha konuşup evlerinden çıktım. Düşünecektim yalnız başıma. Evime girip koltuğa oturdum. Saat geç olmuştu. Normal insanların uyuduğu saatler... Benim ise öylece oturduğum saatler. Uykum vardı ama uyuyamıyordum.

En azından şimdilik ne yapacağımı düşünebilirdim.

×××

Çok şükür Chan zahmet oldu
Minsung da olmasa on yıl daha fark etmezdin bir seyleri 😃🙏🏻

–Jae

dessert, binchan ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin