Dicle eve döndüğünde Barış hazır bir şekilde kızı bekliyordu. Kız üstünü değiştirdi önce altına biker taytını üstüne ise oversize bir sweatshirt geçirdi son olarak şapkası taktığında yeni hayatları için hazırlardı. Barış'ın yanına indi ve taksiyi aradılar, daha gelmesine 20 dakika vardı; valizleri kapıya indirdiler ve taksiyi beklemeye başladılar. Arabalarını havaalanında bırakamayacaklarından taksiyle gideceklerdi, Dicle son bir kez daha saydı en önemlileri "tamam pasaportlar çantada, cüzdan, kimlik, vizeler, oturum izinleri dosyada; dosya çantada. Valizler burada beyaz beyaz lila siyah, bunlar da tamam; telefonlar da yanımızda di mi?" "Evet sevgilim" "Güzel, telafisi olmayan her şey yanımızda" duydukları korna sesiyle dışarı çıktılar, gelen Meral ve Aydın'dı. Arabadan inmeleriyle sarıldılar
A:biz bırakırız sizi gelin hadi.
D:taksi çağırmıştık biz
M:saçmalamayın hadi
Birbirlerine bir iki saniye bakıp hemen bu fikri onayladılar.
Aydın, Meral ve Dicle valizleri arabaya yüklerken Barış ise taksiyi iptal ediyordu.
Valizler yüklenince hepsi arabaya binip havaalanına doğru yola çıktı.
M:sizi çok özleyeceğiz ama bir yandan da mutluyum daha mutlu olabileceğiniz bir yere gidiyorsunuz.
D:biz de özleyeceğiz sizi konuşuruz ama sık sık. Hem zaten senle iki günde bir konuşacağız ajans sende sonuçta.
A:Dicle bizim çocuk sana emanet. Sen yokken neler yapıyordur o diye kafayı yedi ne yaptığını gösterirsen sevinirim.
D:(Barış'ın yanaklarını sıkıp) sen beni çok mu merak ettin? Yerim ben seni. Bende abisi Barış
B:abiiii ya
M:sus abiye laf söylenmez hem Dicle de sana emanet, iyi bak bestie'me .
B:bakarız tabi yenge
M:yerim senin yengeni yaaaa
A:geldikkk
D:Bussines a doğru gitmen lazım aydın oradan aldım biletleri
B:Dicle zaten üç saatlik uçuş ne gerek vardı?
D:Sen İnstagramdaki magazin sayfalarını görmüyorsun sanırım dünyanın neresinde olursan ol insanlar çekip atıyor. Kaçıyoruz zaten yakalanalım mi bir de
B:peki sevgilim İyi yapmışsın o zaman
A:geldik
M:kendinize ve birbirinize çok iyi bakın sizi seviyorum.
A:hadi görüşürüz bro'm ve Dicle yani yeni kardeşim
D:yaaaaa ağlicam ama şimdi
M:neyse ağlama ikinizi de çooook seviyorum hadi bay bay. Ha bir de dikkatli olun
B:tamam annneee
D:görüşürüz siz de kendinize iyi bakın sizi seviyorum.
Barış ve dicle ellerinde valizleriyle havaalanının içinde doğru yürüdüler, ardından deske ilerleyip bagajlarını verip check-in işlemlerini hallettiler kısa bir süre sonra lounge'ın ücra bir köşesinde oturmuş uçaklarının saatini beklerken kahve içip atıştırıyorlardı. Kız telefonla konuşuyor, şoföre saat kaçta havaalanında olması gerektiğini anlatıyordu. Kız konuşmasının sonlarına yaklaşırken genç adam çoktan kızın dibine girmişti bile ellerini saçlarında, sweatinin yakasında gezdiriyor,küçük ama tutku dolu öpücükler bırakıyordu boynuna.
Kadın buna bir karşılık vermek istedi önce ıslak bir öpücük bıraktı adamın boynuna sonra kulağına Fransızca bir şeyler fısıldadı "Je veux toucher ton corps" ve hafifçe üfledi öptüğü yere adam anlamadı. Sehpanın üzerinde duran telefonunu eline aldı bir kaç tuşa bastı sonra seslendi
"Dicle cümleni tekrar et"
"hayır"
"Dicle hadi bilmek istiyorum"
"Hayır"
Kadınla daha fazla zıtlaşmak istemedi boşvermiş gibi davrandı, elini kadının bacağına yerleştirdi, içe doğru kaydırdı sonra genç kadını kendinden geçirmekti amacı, Dicle'nin geride düşen başı ve hızlanan nabzı Barış'ın çok zorlanmadan başarılı olacağının habercisiydi sanki iki parmağını yavaşça hareket ettirdi kızın hassas noktalarına doğru. Sesli ve derin bir nefes verdi kadın "tamam" dedi sırf bu anı burada yaşamamak devam edemeyeceklerini bildiği için yükselmemek için kabul etti tekrarlamayı cümleyi "Je veux toucher ton corps" çeviriden anlamına baktı Barış gördüğü şeyle gözleri biraz büyüdü, dudağı hafifçe kıvrıldı, şaşkınlıkla baktı kıza böyle bir hamle beklemiyordu ondan sonra bir şey daha arattı çeviride "Moi aussi , peut-être à la maison " diye fısıldadı bu sefer kötü Fransızcasıyla, "peut-être? " diye cevapladı kız onu sonra İngilizce "definitly" dedi bu sefer sevgilisinin anlamasını istediği için açıkça söylemişti. göz kırparak etkiledi tekrar zaten kendisine kör kütük aşık olan adamı. Saatine baktı sonra çok zaman kalmamıştı. Kalkarlarken Barış Dicle'nin birkaç fotoğrafını çekti. Sonra da hep yaptıkları gibi el ele boarding'e yürüdüler işlemlerini halledip uçaktaki yerlerini almışlardı. Neyse ki Dicle biletleri first class almış, diğer insanlara çok gözükmeden uçağa binmişlerdi. uçak içinde yakalanma, tanınma dertleri yoktu koltuklarınının arasındaki seperatörü indirmiş koridorla bağlantısı olanları kapalı tutmuşlardı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİCBAR|bana geri dön
RomanceYeni bir başlangıç yapmak için geç olmadığına inanmak isteyen bir genç adam ve çoktan geçmişi kapatan bir genç kız DİCLE VE BARIŞ