Bölüm 22 ~ Ceset ~

165 20 100
                                    

Duyduğu çığlığın gelebileceği tek bir yer vardı burada. Orası da, şu an terk edilmiş olsa bile bir zamanlar Eren'in ailesiyle beraber yaşadığı eviydi.

Eve birinin girdiğini hiç görmemiş ve duymamıştı, gerçi anne ve babasının yanında otururken etrafa dikkat ettiği de pek söyleyemezdi.

Yavaş adımlarımı hızlandırdı. İçerideki her kimse attığı çığlık aniden kesilmişti ve bu, kötü bir şeyler olduğunu düşünmesine sebep oluyordu.

Kapı kolunu kavrayan eli temkinli ve yavaş bir şekilde kapıyı açtı. Adımını içeri atıp ardından sessizce kapattı kapıyı.

İçeride pek bir şey değişmemişti. Girişteki mutfak aynıydı sadece dolaplar ve döşemeler eskimiş, tezgah sararmıştı. Mutfak ile bitişik olan salon en son geldiğiyle aynıydı. Eski koltuk ve sehpa hâlâ tozluydu, yerdeki halının iplikleri en son gelişinden beri daha da sökülmüştü. Buradaki her şey aynıydı, herhangi birine ait bir iz yoktu.

Merdivenlere yöneldiğinde üst katta ufak tıkırtılar duydu kahverengi saçlı genç. Olduğu yerde bekledi ve yukarıyı dinledi. Anlaşılamayan mırıltılar vardı ve kesinlikle bir kız sesi tonunda değildi. Mutfağa geçti yavaşca. Orada bir bıçak olduğunu biliyordu, bizzat kendisi bırakmıştı ve doğrusu, bırakma niyetinin de kendini korumak olduğu söylenemezdi.

Elindeki bıçağı kavradı sıkıca, sessiz adımlarını merdivende ilerletti. Sahanlığa geldiğinde durup ortamı dinledi, yavaşca oda kapılarına yaklaşıp kulağını ilk kapıya koydu. Ses vardı ama bu odadan olmayacak kadar uzaktan geliyordu. Hemen yanındaki odaya geçtiğinde ise her kimse onun veya onların içeride olduğuna emindi.

Kapıyı yavaşça araladı. Gözünü aralığa dayayıp içeriyi inceledi. Uzun boylu bir adam kapıya sırtı dönük bir şekilde ayakta duruyordu, tıknaz olan diğeri ise kendine bir sandalye çekmiş onda oturuyordu.

Konuşmaları Eren'in kulağına ulaştı.

"Böyle bir yerde ne arıyordu ki?" diye sordu ayaktaki adam.

"Boşversene, ne arıyorsa arıyor." Oturan adam saatine baktı. "Ayılsa da gitsek, geçe kalırsak satışlara yetişemeyiz."

"Melez gibi duruyor, iyi para edeceğini sanmam."

"Melez olması önemli mi salak!" diye azarladı tıknaz adam. "Baksana ona, bir Asya'lı. Ayrıca oldukça genç ve güzel. Yeraltındaki sapıklar onun gibi bir kız için dünyanın parasını öder."

Mide bulandırıcı konuşmalarıyla yüzünü buruşturdu Eren. Dünyanın her yerinde pislikler olduğunu biliyordu veya iğrenç insanlar. Daha önce de bazılarıyla karşılaşmış hatta kendisi de bu pisliklerden olmuştu ama insan kaçakçılığı kadar iğrenç bir şey yapanı hiç görmemişti.

Gözünü adamlardan ayırıp yere çevirdi. Bahsettikleri kız her kimse onun durumunu merak ediyordu.

Yedik gözleri yerde yatan kızı buldu. Siyah bir tayt ve tişörtle normal bir kız gibi duruyordu, siyah saçlıydı ama arkası dönük olduğu için yüzünü göremiyordu.

Sanki düşünceleri duyulmuş gibi ayağıyla kızı çevirdi uzun boylu adam ve o zaman, kızı net olarak görebildi Eren. Gözlerinde bir bağ vardı bu yüzden yüzünden de pek bir şey anlaşılamıyordu ama üstündeki tişörtü görünce yeşil gözleri saf bir şaşkınlıkla büyüdü Eren'in.

Ada'nın Şeytanları...

"Mikasa" diye fısıldadı kendisinin bile zor duyabileceği bir sesle.

O burada ne arıyordu? Burayı nasıl bulmuştu? Nasıl yakalanmıştı? Durumu nasıldı? O adamlar ona dokunmuş muydu? Daha da kötüsü, Mikasa yaşıyor muydu?

𝐒𝐚𝐯𝐞 𝐌𝐞, 𝐁𝐞𝐜𝐚𝐮𝐬𝐞 𝐈 𝐂𝐚𝐧'𝐭 𝐃𝐨 𝐌𝐲𝐬𝐞𝐥𝐟Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin