Bölüm 2 ~ Yeni Öğrenci ~

281 28 178
                                    

Paradis Adası'nda ortaöğretim zorunlu olarak beş yıl sürüyordu. Kendisine kalsa ölmek istediği gecenin sabahına hiçbir şey olmamış gibi okula gelmek saçmalıktı ama yapacak birşey yoktu.

Neyse ki son senesindeydi. Bu yıldan sonra ya devam edersiniz ya da ne haliniz varsa görürdünüz. Kendisi de bu yıldan sonra ne hali varsa görecekler denen grupta yer alıyordu.

Büyük bahçeye adım attığı anda bütün negatiflikler üstüne gelmiş gibi hissetti. Boş konuşan kızların ve erkeklerin dırdırı, kendini bir halt sanan büyük sınıfların kendini övme çabası ve can sıkmak için yaratılmış birkaç öğretmen ile diğer insanlar.

Ne kadar gereksizdi. Şu an daha başka şeyler üzerine kafa yoruyor olabilirdi.

Başarısızlıkla sonuçlanacak birkaç intihar denemesi gibi mi?

Beyninin içinde yankılanan sese lanet ederek ilerlemeye devam etti. İlerledikçe daha da uzuyor gibi görünen bahçeye sövdü. Bu lanet olası okulun bahçesi mi büyümüştü yoksa kendisi kaplumbağaya falan mı dönüşmüştü?

Nihayet okul kapısına ulaştığında daha fazla bahçede durmak istemediğinden kapıyı ayağıyla iterek açıp içeri girdi. Kapı kendiliğinden kapanırken merdivenlere yöneldi ve ağır bir şekilde merdivenleri çıkmaya başladı.

Her köşe başında birkaç kişinin durmasına kendini bildi bileli anlam verememişti, hâlâ daha veremiyordu. Köşede bekleyen iki gencin yanında geçerken birkaç fısıldaşma duydu fakat dinlemek için herhangi bir çaba sarf etmeyerek umursamadan gitti.

Sınıfına geldiğinde her zamanki yerine yani cam kenarındaki en arka sıraya geçti. Neyse ki tek başına oturuyordu da burada istediği gibi uyuyabiliyordu. İçinde pek birşey olmayan çantasını yan sıraya bırakıp başını sıraya koydu. Gözleri kapalı olmasına rağmen beyni hâlâ açıktı, bu da uyumak yerine yalnızca gözlerini yummuş yatıyor olduğu anlamına geliyordu.

Gözlerini her kapadığında gözünün önüne gelen anılar tekrar görünmeye başladığından gözlerini açtı ancak başını kaldırmadı.

Bu durumdan nefret ediyor ve kurtulmak istiyordu ama olmuyordu işte, kaderin omuzlarına yüklediği büyük ve kurtulamayacağı bir acıydı bu.

Geçen yaklaşık on dakika sonra sınıftaki gürültüler artmaya başlamıştı. Bu sayede başını sıradan kaldırmasa bile zilin çalmak üzere olduğunu anlayabilmişti.

Yanındaki sıraya birinin yaklaştığını hissetti. Yanına oturup elini omzuna koyduğunda da yanilmadığını anladı.

"Birşey mi oldu Armin?" diye sordu. Fakat genç adam sorusuna cevap vermedi.

"Ben olduğumu nereden bildin?"

"Ufak bir tahmin" diyerek geçti.

Armin "Neyse," dedi. "Nasılsın?"

"Bilmem," diye cevap verdi. "İyi gibi."

Birşey demek yerine sessizce bekledi ve sadece omzunu sıktı. Arkadaşının zor zamanlarını görmüştü, her kötü olduğunda yanında olmaya çalışmıştı ancak son zamanlarda olamıyordu çünkü arkadaşı yardımını kabul etmiyordu. O kadar inanmıştı ki hiç kimse tarafından kurtarılamayacağına elinden hiçbir şey gelmiyordu.

Hiç konuşmadan birini teselli etmek, onun yanında olduğunu göstermek zordu ama sarışın genç bunu yapmakta ustaydı. O her zaman böyle yapmıştı. Kendisini ipten aldığı o gün bile sadece oturmuş omzunda ağlayan arkadaşını sessizliğiyle teselli etmişti.

Hakkını ödeyemeyeceği çok az kişi vardı zaten ama ilk sıra kesinlikle Armin e aitti.

Zil çaldığında ve herkes yerlerine geçmeye başladığında Armin de kalkıp kendi yerine geçti. Kapı açıldığında ve herkes sesini kestiğinde öğretmenin gelmiş olduğunu anladı. Aslında ayağa kalkmak istemiyordu ama daha ilk günden dikkat çekmenin iyi bir fikir olmadığını düşünerek ayağa kalktı.

𝐒𝐚𝐯𝐞 𝐌𝐞, 𝐁𝐞𝐜𝐚𝐮𝐬𝐞 𝐈 𝐂𝐚𝐧'𝐭 𝐃𝐨 𝐌𝐲𝐬𝐞𝐥𝐟Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin