Aşk... Leyla için Mecnun'a çölleri yürüten, Şirin için Ferhat'a dağları deldiren, Romeo'yu Juliet'in ,Juliet'i de Romeo'nun peşinden ölüme gönderen güçlü ve bir o kadar kıymetli bir duygudur . Bunlardan sonra Artemis Ve Orion da gelebilir.
Tanrıça Artemis istemeden sebep olduğu sevgilisinin ölümüne karşılık onun hatırasını canlı tutmak için onu takım yıldızına çevirmişti.Olimpos 'ta gün oldukça kasvetli ve boğucu başlamıştı. Bir Ay tanrıçasına yakışmayacak derecede çirkin ve paspal göründüğümün farkındaydım. Bugün belki Zeus'un da katılacağı ama Nemesis 'in en ön sırada eşlik edeceği ok talimine katılabilirdim. O yüzdendir ki kızgın bir hale bürünen intikam kraliçesi ve kazanı her zaman fokur fokur kaynayan Nemesis'ten uzak durmak ve mümkünse beni farketmemesini istiyordum . Hades'e karşı savaşmak zorunda olsam bile bu kadar ürkmem ve korkmazdım Orion . Ama aynı çatı altında barınıyoruz sandığım annen biraz benim için tehlike barındırıyordu. Hele ki son bulunduğu kibirli konuşması ve okunu benim üzerime çevirmesi savaşı başlatan bir hareket olmuştu. Ve bu savaş kolay kolay bitecek gibi de değildi, Olimpos'u daha karanlık günler ve daha ürkütücü havalar bekliyordu.
Kahvaltı için mutfağa adımlarken burnuma gelen güzel kokular adımlarımın hızlanmasını sağlayan en büyük etkenlerden birisi olmuştu. Kahvaltımı güzelce yapmalı ve güç toplamalıydım. Kahvaltı masasını kurarken ve sonrasında tabağımdakileri nefes almadan yediğim sırada annemin sesiyle gözlerimi tabağımdan çektim ve anneme baktım. "Bugün eğer işin yoksa geçen gün sana bahsettiğim yere git ve birkaç resmini teslim et. Bu Güzel Sanatlar için bir şans olabilir. " Evet Ay kraliçesi Artemis Güzel Sanatlar istiyor ama bunun için yeterince kendine güvenmiyor diyebiliriz ya da bazı konularda eksik buluyor kendini.
Oysaki Ay kraliçesi Artemis idi o. Yaptığı,söylediği,hissettiği her şey mükemmel olmalıydı. Bu mükemmellik takıntısı gün geçtikçe Artemis'in tüm hislerini kaplıyordu sanki. Kahvaltı tabağımı kaldırdıktan sonra adımlarımı odama çevirdim ve hangi resmimin göz alıcı olduğunu düşünmeye başladım. Çizdiğim birkaç el figürü,vücut hatları ve çene yapıları vardı ama bunlar seçilmem için oldukça sıradandı. Çekmecemin rafını açıp özenle çizdiğim gökyüzünü anımsatan,yıldızlar kadar parlak görünen,aşk hissiyatını bu denli yansıtan resmime baktım. İç sesim bana bu resmimin kabul edileceğini söylemişti. İç seslerimiz her zaman doğruyu söyler miydi? Okuduğum bir kitaptan "Zihniniz sadece bazı şeyleri bilir. İç sesiniz, içgüdünüz, her şeyi bilir. İçgüdüsel olarak bildiklerinizi dinlerseniz, sizi her zaman doğru yola yönlendirir." Sözleri beynimin içinde yankılandı. Son kararım olarak bu resmimi ve birkaç tanesini daha alarak evden çıktım. Güneşin yüzümü ısıtmasıyla kulaklığımı takmam bir olmuştu. Kulağımdaki melodiyle bisikletime binip Güzel Sanatlar için şansımı aramaya sürüyordum. Yüzüme gelen hafif rüzgar ve ayaklarımın pedalı daha hızlı çevirmesi nefesimi oldukça zorlamıştı. Kafamı kaldırıp etrafıma baktığımda gelmiş olduğumu gördüm. Binanın ne kadar gösterişli ve büyüleyici olduğunu düşünmeden edemedim. Yavaş ve nefesimi kontrol ederek giriş kapısından girdim ve resimlerimi teslim etmek üzere merdivenleri adımlarken saate bakıp ok talimini kaçırmamayı umuyordum.
Ok talimini kaçırmak demek ,Nemesis'in kin ve öfkesine tekrar ve tekrar şahit olmak demekti. Zeus kurtarır mıydı acaba beni ah pardon onun oku aşk içindi değil mi ? Aman Nemesis öyle kalsın uzaklığı yakınlığından çok daha iyi...
Resimleri teslim etmek üzere bir koridora girdiğimde, koridorun çok kalabalık olduğunu farketmem fazla sürmemişti. Koridorda birkaç defa gidip gelmiş ama ulaşmak istediğim noktaya ulaşamamıştım . Şuan bulmacalarda ki bir tavşanın havucuna ulaşmak için önüne çıkan labirente baktığı gibi bakıyor olabilirdim. Ve yardıma ihtiyacım var . Sağa sola baktığım sırada kulağıma gelen ses ile sesin sahibine döndüm . "Sanırım bir yeri arıyorsun, yardım etmemi ister misin ?"
Başımı salladım ve gülüp "Lütfen çok mutlu olurum . Güzel sanatlar bölümünü arıyorum, resimlerimi teslim edeceğim. "
Karşımdaki çocuk güldü ve çok beklemeden bana umduğum cevabı verdi . " Sen çok yanlış gelmişsin, gel sana eşlik edeyim ." Birlikte yürümeye başladığımızda etrafı tanıtan bir rehber edasıyla her geçtiğimiz yerden bir şeyler bulup söylüyordu. Bir kapının önünde durup bana döndüğünde elini kaldırıp kapıyı işaret etti . "Aradığın yer burası . İyi şanslar. " Gülüp ve teşekkür edip içeriye adımladım heyecanla ve birkaç imza ve birkaç formdan sonra resmimi teslim edip çıktığımda bana yardım eden çocuğun hala orada olduğunu görmüştüm. Gülüp yanına ilerledim hemen başını kaldırıp bana baktı ve elini uzattı. "İsmim Uras , mimarlık öğrencisiyim büyük ihtimalle birbirimizi çok göreceğiz. "
Uras'ın bu kadar cana yakın olması ilgimi çekmişti doğrusu. Birlikte geldiğimiz koridorları geri dönerken "Buna çok sevindim." Diyebilmiştim sadece. İnsanların ilk izleniminlerine her zaman fazlasıyla önem veren biriydim. Peki ya Uras için nasıl bir izlenim sağlamıştım? Acaba beni soğuk biri olarak mı görmüştü ya da söylediklerine karşı verdiğim kısa cevaplar yüzünden vurdumduymaz biri olarak mı? Gene ben düşüncelere dalarken koridorun sonundaki merdivenlerde duran iki kişiye gözüm kaydı. Biri merdivenin başında diğeri ise bir merdiven aşağıda duruyordu. Kafamı o yöne doğru çevirip yüzlerini görmeye çalıştım ve göz bebeklerim şaşkınlıktan büyümüşlerdi. Ozan'ın ve daha adını bile bilmediğim sarışın kızın burada ne işi vardı ki? Belki de asıl soru neden birlikte olduklarıydı? Kıskançlık içgüdülerimin yavaş yavaş ayak parmaklarımdan yukarıya doğru çıktığını hissetmeye başlamıştım bile. Onlara görünmeden bir an önce gitmek için ayaklarımı hızlandırırken Uras'ın durduğumuz yerde bir şeyler anlattığını işittim ama ben her zamanki gibi odaklanamıyordum bile. Odak noktamın kaymasını sağlayan gene Ozan olmuştu. Uras'ın söylediği her şeye kafa sallayarak anlıyorum imajı vermeye çalışıyordum ama gözlerimi koridorun sonundan ayıramıyordum. Yavaş adımlarla ve hararetli konuşmalarıyla bizim tarafımıza doğru yürüyorlardı. Kalbimin hızını duymak nefesimi kesiyordu adeta. Gözlerim Ozan'ın gözleriyle buluşmasın diye verdiğim çaba boşa çıkmıştı çünkü gözlerimiz sanki anlaşmış gibi koca koridorda birbirini çoktan bulmuştu. Ozan'ın şaşkınlığı da benimkinden farksız olmamıştı. Hızlı adımlarla yanıma doğru gelip ağzından çıkan birkaç sözcüğe odaklanıyordum " Sende mi buradaydın? Hiç beklemiyordum desem yanılırım çünkü büyülü resimlerini taçlandırabilecek tek yer burası." Ozan benim resimlerime az önce iltifat mı etmişti? Ya bu bir halisti ya da gerçeğin ta kendisiydi. Sevincimi gizlemeye çalışsam da kırmızı dudaklarım ister istemez yukarı kıvrılmaya başlamıştı bile. "Teşekkür ederim Ozan. Peki ya sen neden buradasın?" Gözlerini benden ayırıp yanındaki sarışın kıza kaydırdı. Belli ki onun için gelmişti ama neden birlikte? Kimdi bu kız? Neden sürekli Ozan'ın etrafındaydı? Benim merak duygum gittikçe kor alevlere dönüşüyordu ve bu alevi söndürebilecek tek kişi Ozandı.
Ozan cevap vermedi kız kendini bir adım ileri atarak elini uzattı ve konuştu. "Ben Fulya sende şu hırsızlık yapan kız olmalısın. Ozan bahsetti." Kırgın bir şekilde Ozan'a çevirdim bakışlarımı yüzümde ki gülümseme hızla silindi . Cevap vermedim kız ise yüzündeki küçümseyici gülümseme ile bana bakmaya devam etti . Hızla yanlarından ayrılırken gözlerim dolmaya başlamıştı, yine kara bulutlar gelmek üzereydi ve gözlerimde yine bir süre bulutları taşıyacaktım . Adımlarımı koridorda bu sefer yolu bilerek hızlı bir şekilde atıyordum . Uras arkamdan geliyor olmalıydı, Ozan'ın seslenişini duydum . "Uras sen nereye gidiyorsun ? Bu konunun seni ilgendiren bir tarafı yok . " Uras'ın sesini duydum saniyeler sonra ve çıkmak üzereyken adımlarım durdu . " Evet bu konu beni ilgendirmiyor ama az önce kırdığınız kız ilgendiriyor . "
Yanımda duran bedene çevirdim bakışlarımı ve tebessüm edip "Teşekkürler " dedim.
Adım atmaya başlamamla birlikte yanımda benimle aynı tempoda Uras da yürümeye başladı ve bir taraftan konuşuyordu. "İyisin dimi gerçekten üzgün olmanı istemem . Biraz ağır bir itham oldu yaptığı. Fulya öyle bir kızdır, kalp kırmayı marifet sananlardan . " Aniden Uras'a doğru döndüm ve "Teşekkür ederim ama gitmem lazım bisiklet ile gelmiştim." Pedalı çevirip ilerlediğim sırada tekrar arkamdan sesini duydum ."İnanıyorum kazanacaksın ." Güldüm, bu duygu değişiminin ardından tekrar gözyaşlarım akmaya başladı ve pedale daha sert basmaya başladım. Nefes nefese kalmıştım hızımdan dolayı. Evin önüne gelip bahçeye dolaştığım sırada bahçede biraz ileride ok talimini bekleyen Nemesis'i gördüm yerinden kalkarak bana doğru yaklaştı ve hiç beklemeden ve sözlerini sakınmadan isminin hakkını vererek yargısız infaz yapmaya başladı . "Sen tam bir şeytansın, her şeyi kendi isteğinle yapabileceğini düşünüyorsun dimi ,benden kork Eylül Kozan . Benim bulunduğum bu bahçede sen huzurlu olmayacaksın ve yaptığın o resimler çok ucuz ."
Yanından geçip giderken belki de en son demem gereken şeyi baştan dedim. "Sizin gibi efendim." Arkamdan bağırsa da umrumda olmadan bisikletimi koydum ve eve girdim .
Evimin merdivenlerini çıkarken telefonum titremişti. İlk başta şu banka hesaplarının sürekli attığı mesajlardan sandığım için bakma tenezzülünde bile bulunmamıştım. Zaten benim telefonuma çok nadir mesaj gelirdi malum asosyallikte zirve yapmış bir insandım. Elle sayılır arkadaşlarım hariç kimse bana mesaj atmaz ya da aramazdı. Onların zil sesi de farklıydı. Kendi kendime gelen bildirimi bile ne kadar düşündüğümü farkettim ve cebimdeki telefonu çıkartıp gelen mesaja bakmak için kilidini açtım. Gözbebeklerim sorgulayan gözlerle mesaj kutucuğuma bakıyordu. Bu tanıdığım bir numara değildi özel numaradan gelen bir mesajdı. Buna oldukça şaşırmıştım ve mesajın üstüne basarak yazanları okumaya başladım. "Çizdiğin resimler yüzün kadar kusursuz, ellerinle tuvale attığın darbeler kadar göz alıcı. Tuvaline baktığın gibi bana da bakar mıydın? Onlara dokunduğun gibi bana da dokunur muydun?" Okuduğum cümleler karşısında merdivenin ortasında durdum ve şaşkınlığıma yenik düşüp" Bu da ne böylee" diyerek evin içinde sesimin yankılanmasını sağlamıştım. Adımlarımı hızlandırıp odama doğru gitmeye başladım. Yatağıma kendimi atar atmaz cümlelerin muazzamlığında kendimi kaybetmiştim. Kalbime dokunduğunu hissetmiştim sanki. Nasıl iliklerime kadar hissedebilirdim ki? Nasıl bu kadar kendimi kaybedebilirdim sıradan olmayan bu cümlelerde? Göğsümün hızla inip çıkışını,nefesimin sıklaştığını ve ellerimin soğumaya başladığını hissedebiliyordum. Sanki tüm vücudum buz kesmişti. Çoğu insanın aksine heyecanlandığımda ellerim üşürdü bu da beni ben yapan özelliğimdi sanırım. Beynimin içindeki düşünceler her bir atardamarımı harekete geçiriyordu sanki. Aklımdaki bu sorularla başa çıkamayacağımı düşünüyordum. Sıradan bir hayata yaşayan benim gibi bir kız için bu kadar bilinmezlik oldukça fazlaydı. Acaba bu numarayla bana mektup yazan kişi aynı mıydı? Önemli olan ise kim olduğuydu? Acaba yakınımda mıydı? Yoksa beni uzaktan izleyen biri miydi? Belkide beni tanımıyordur bile? Ama bunun olma olasılığı pek de mümkün değil çünkü resim çizdiğimi biliyor. Düşünceler beynimi ele geçiriyordu. Aklımda yankılanan asıl bir soru vardı kimdi bu gizemli kişi ya da kişiler mi demeliydim. Ellerimi heyecanla klavye üstünde gezdirdim ."Hayaller ve gerçekler ayrı yerde nefes alıyor. Kim istemez tuvalde gördüğü şeylerin gerçek olmasını ? Kim istemez hayallerine dokunmayı ?"
Gizemli bu kişiden böylesine mesajlar almak kalbimin atışını hızlandırıyordu. Kim olduğunu bile bilmediğim bu kişi hakkında nasıl duygu besleyebilirdim ki? Hiç görmediğiniz, adını bile bilmediğiniz birisine karşı ne kadar kuvvetli duygular hissedebilirdiniz? Kafamı karıştıran bu kadar şey varken ellerim telefonuma kaydı ve gördüğüm mesajla kiraz dudaklarım kıvrılmaya başladı. "Benim hayallerim, gerçeklerim sende nefes alıyor oysaki. Hayallerime dokunmam için senin tuvaline ufak bir dokunuş yapmam yetiyor." Cümleyi defalarca kez beynimin içinde okudum. Beni bu denli etkileyebilecek olan bu satırlar kime ait olabilirdi ki? Kimin bu kadar naif bir kalbi olabilirdi? Etrafımda dikkatimi çeken Ozandan başka kimse yoktu ki benim. Bilmezdim Ozandan başka birinin de olabileceğini. Yoksa bu Ozan mıydı? Kendi kendime ufak bir kahkaha patlattım ve "Saçmalama Eylül. Çık şu hayal dünyasından artık." Diyerek sertçe konuştum. Evet kendi kendime konuşuyordum. Siz konuşmaz mıydınız? Ben sıklıkla konuşurum, dertleşirim, çoğu zaman kavga bile ederdim. Telefon elimde, parmaklarım klavyenin üstünde gizemli hayranıma nasıl bir şey yazabileceğimi düşünüyordum. Belki de ona yazmamalıydım ama içimdeki sese bir türlü engel olamıyordum. Merak duygum beni çoktan esir almıştı. Tekrar klavyede parmaklarımı gezdirdim . "Tuvalime bu denli darbeler atarak güzel dokunuşlar yapan ve ortaya rengarenk bir resim çıkaran bu gizemli kişiyi merak ettim doğrusu. "
Mesaji göndererek cevabını beklemeye başladım çok gecikmeden tekrardan mesaj geldi . "Bu gizemli kişiyi bilmene gerek yok ,bazen bilmeden ,görmeden sevebilirsin . Kapalı bir odada sadece resimlerini düşünerek..."
Mesajı okur okumaz dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı ve telefonu kilitleyerek yatağın üstüne koyup masamın üstündeki tuvale her zaman masanın üstünde duran fırça ve boyalarımla birlikte bir şeyler çizmeye başladım. Resim bittikten sonra uzaklaşarak sanki bir müşteri edasıyla bakıyormuşçasına ,sesimi değiştirerek yorum yapmaya başladım . "Sanki resim biraz fazla renkli ama bu renkler muhteşem duruyor efendim, garip garip hisler var içimde şuan. " Kendi kendime yaptığım bu yorum karşısında kıkırdadım ve Ecmel'in aniden odaya girmesiyle bakışlarımı kardeşime odakladım . "Dışarı çıkacağım gelmek istemediğine emin misin ?" Bu kardeşimin beni dışarıya çağırma şekliydi, çoğunlukla olumsuz cevaplar verdiğim için böyle bir soru geliştirmişti kendi adına. Başımı hayır anlamında salladım ama kardeşim pes etmeden konuştu . "Abla bir kere gelsen ne olur ki yani, hem değişiklik olur ." Ecmel'e bakmayı sürdürdüm ve bir kereden bir şey olmaz diye düşünerek konuştum . "Tamam geleceğim ama fazla durmam."
Hazırlanıp Ecmel ile bisikletlerimize binerek yola çıkmaya hazırlanırken bahçe kapısında Ozan ile karşılaşmış ve göz göze gelmiştik. Bana bir süre bakıp Ecmel tebessüm ederek bana doğru konuştu . "Biraz konuşabilir miyiz ? " Ozan'a bakmama rağmen onun dediğini umursamadan başımı çevirdim Ecmel'in arkasından ayağımın altındaki pedali çevirerek ilerledim. Ecmel'e yetiştiğimde ,yan yana ağır bir şekilde ikimizde pedal çeviriyorduk. Ecmel sakin bir şekilde konuştu. "Neden öyle davrandın ki Ozan ağabeye." Önce sustum dudaklarımı ıslattım , ne diyecektim ki ? "O olaydan dolayı biraz ."
Ecmel başını salladı ve ortaya bir laf atarak konuşmayı sürdürdü . "Senin yapmadığının herkes farkında, o kötü bir kadın ve muhakkak ki bir planı vardır. " Ecmel'in Dediğine karşılık olarak konuştum . "Peki ya benimle olan sorunu ne olabilir ki ? Şuana kadar aynı bahçenin içinde yaşayan iki yabancılardık , ne oldu da birden bire beni bu denli düşman görmeye başladı ? " Ecmel omuzlarını silkti ve bir şey demeden kafasını çevirdi . Ceketimin cebine koyduğum telefonu çıkararak bir şarkı açtım ve hızla çevirdim pedali. Kısa bir süre sonra bir kafenin önüne geldiğimizde bisikleti bağlayarak Ecmel'in arkasından içeriye adımladım. Ecmel arkadaşlarını tanıtırken ben de otomatiğe bağlamış makine gibi aynı cümleyi söylüyordum. "Memnun oldum ." Ecmel son kişinin de ismini söyledikten sonra yerine oturup anında arkadaşlarıyla koyu bir muhabbete girmişti bile. Bende sandalyelerden birini çekip oturduğum sırada omzumda bir el hissettim . Ve ardından tanıdık gelen o sesi duydum . "Benimle de tanıştığına memnun musun ?"
Sesin sahibine doğru çevirdim bakışlarımı ve gülerek konuştum. Güldüğüm çok nadir görülmüştür ama gülmüştüm. "Uras senin ne işin var burada ?" Gülümsedi ve yanımdaki sandalyeyi çekerek oturduktan sonra konuştu. "Kardeşim için buradayım , Utku ." Uras'ın bunca zamandır varlığından bihaber olsam da aslında yakınımda olmasına şaşırmıştım . Ayaklanarak başımla işaret ettim ve kulağına eğilip konuştum. "Ben şimdiden sıkıldım, sahile gitsek . " Uras gülümseyerek başını salladı ve sandalyeyi iterek ayaklandı. Kafeden çıkıp ağır adımlarla yürümeye başladığımızda ikimizde sessizdik . Sessizliği bozan taraf o olmuştu. "Resimlerini gördüm, mükemmeller gerçekten en kısa zamanda güzel haberler alabilirsin bence."
Yoksa bana yazan kişi Uras mıydı diye düşünmeden edemedim bir an da . Hareketlerine baktım, bana bakmıyordu, ya da bakarken nasıl bakıyordu ki ? Bilmiyordum . Sahile geldiğimizde ayağımda ki ayakkabıları çıkararak yalın ayak yürümeye başladım ve ilerde kumun üstünde gördüğüm sopa parçasını elime alıp denizin ulaşamayıp ,ıslatmadığı yere bir şeyler çizmeye başladım. Bir ağaç elinde balon tutan bir kız ve onu izleyen bir köpek vardı resimde. Uras anında fikrini belirtmişti. "Yok artık sen gerçekten bir şahesersin ." Gülümsedim ve resmimin yanına oturarak poz verdim gülerek , Uras cebindeki telefonu çıkardı ve ard arda fotoğraflarımı çekti . Yanıma gelip otururken elinde tuttuğu telefonu bana uzatıp ayakkabılarını çıkardı ve yanıma kuruldu . "Eee anlat bakalım ressam hanım , bu yetenek mi yoksa sonradan mı ? Eğer öyleyse kendime söveceğim de."
Güldüm ve "Kendimi bildim bileli resim çiziyorum galiba yetenek , bende emin değilim ." Oturduğu yerde kendini geriye doğru kumların üstüne attı ve konuştu. "Mimarlık öğrencisiyim bende canım hemen karamsarlığa kapılmayalım dimi?" O an Uras ile konuşup gülerken onu daha önce görmeyi ve tanımayı istemiştim. Bir an da aklıma gelen soruyu ne kadar dile getirmek istemesem de çıkıvermişti dudaklarımın arasından. "Uras , Ozan ile aranızda bir sorun mu var ? O gün sana biraz terslendi . " Uras başını bana çevirerek bir süre baktı ve " Birkaç aylık mevzular ,önemli bir konu değil . Belki bir gün anlatırım. Sen nereden tanıyorsun Ozan'ı?" Dediğine karşılık başımı salladım ve sorusuna cevap vermek adına sakin bir şekilde konuştum . "Aynı yerde oturuyoruz yani aynı bahçenin içinde. " Uras'ın kaşları çatıldı ve yerinde yönünü bana çevirerek işaret parmağını kaldırarak heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı. "Bir dakika ,sen o kızsın o zaman ? " Şaşkınlığımı gözler önüne sürerek "Hangi kız?"
Uras , "Ozan senden bahsetmişti , resimlerinden bahsetti yani aramız bozulmadan önce ama hiç ismini falan söylemedi . Birkaç ay sürdü bu olay sonrasında ise zaten aramız açıldı. "
"Bu sorunun benimle alakalı olduğunu düşünmeye başlayacağım ." Uras kaşlarını çatarak ve tekrar bedenini kumların üstüne bırakıp "Hayır tabiki bambaşka bir konu o ." Sustum ve başımı salladım sadece.
Uras bu sefer de başka bir konu açmıştı ki yanımıza Ecmel ve Utku geldi .
Utku Uras'a bir şeyler söylerken Ecmel benimle konuşsa da dalgın gözüküyordu . "Senin neyin var ?" diye sordum ama cevabını alamadım. Kalktı ve yanımızdan uzaklaştı. Arkasından gitmek için ayaklandım , Uras'ın bana seslenmesiyle ona doğru döndüğümde Ecmel gitmiş olmalıydı ki arkamı döndüğümde görememiştim. Sakin sakin yürüdüğüm sırada kumların üstüne düşen bir gölgede takılı kaldı bakışlarım. Benim gölgemin yanında bir gölge daha vardı, kıvırcık saçları kum tanelerinin üstünde bile belli olan gölge ellerimi tuttuğunda o sıcaklığı hissetmiştim . Vücudumu bir alev dalgası alıp götürmüş bu soğuk sular bile serinletememişti . Gölgenin kokusunu hissettikçe kendimi kaybetmiştim ve git gide bana yaklaşıyordu. Kokusu yaklaşıyordu ellerinin arasında tuttuğu ellerimi bırakarak, ellerini yanaklarıma koydu usulca ve kısık bir ses tonuyla konuştu. "Bu koku bana güz mevsimini hatırlatıyor, kızıl yaprakların bir bir toprağın üstüne düşüşünü ve bana şiirler yazdırmasını. İsmin gibisin bir güz mevsimi gibi bu yanaklarını süsleyen çillerin tıpkı kırmızı yapraklar gibi..."
Yutkundu karşımda duran gölge ve iyice yaklaşarak dudaklarını dudaklarımın üstüne koydu usulca sıcaklığını hissettim ,ellerim alev içinde kaldı.
Orion ve Artemis kavuşmuştu sanırsam...Kulağıma gelen sesler ile gözlerimi açtığımda Uras'ı tepemde bana bakarken bulmayı düşünmemiştim. Etrafıma bakındım telaşla , az önce gördüklerim bir rüya mıydı yani ? Uras'ın bana yönelttiği sorulara cevap vermeden koştum ve hızla bisiklete atlayıp pedali sertçe çevirmeye başladım. Nefes nefese kalsam da hızımdan vazgeçmedim ve git gide daha da hızlanarak çok kısa bir zamanda bahçeye girdim. Hala yanaklarımda ve ellerimde bir sıcaklık vardı. Bisikleti yerine bağlayıp, avuç içlerimi şortuma sildim ve saçlarımı bileğimde tuttuğum tokayla bağlayarak derin bir nefes aldım. Pek işe yaramadı ama olsun .
Eve girmek üzereyken ağacın altında oturup elinde tuttuğu kitabın arkasında dalgın bir şekilde bir şeye baktığını farkettim . Başımı çevirdiğim sırada gelen ses ile duraksadım . "Eylül konuşabilir miyiz biraz ?" Ona doğru ilerledim ve yanına geldiğimde kendimi ağacın diğer yanına geçip sırtımı yasladım. "Evet dinliyorum seni Ozan ."
Bana oturduğu yerden bakıp, "Böyle mi konuşacağız ?"dedi . Nasıl böylesine soğukkanlı duruyorum senin karşında şuan, aramızda şu ağaç olmasaydı keşke sana yaslasaydım sırtımı. "Dinliyorum Ozan . " Ben sana inanıyorum ve özür dilerim yani kusura bakma . Ben bahsetmedim yani bahsettim ama saçma bir şeydi tamam mı? " Ağacın arkasından kalkarak tam karşıma geçti ve gözlerime bakarak devam etti konuşmaya. "Bu olanlara anlam veremiyorum , bir an da konuşmaya başladık . Bir an ya bir an da oldu bu durum anlamadım anlayamıyorum ben ."
Kaşlarım çatıldı, şaşkınlıkla ve yüzümde anlamamazlıkla baktım Ozan'a. Yerimden kalkıp üstümü başımı düzelttim ve tekrar ona bakarak soğukkanlılıkla konuştum. "Düşünme bunları, sen ve ben eskisi gibi olalım iki yabancı. Çünkü böyle çok daha iyiyiz."
Ozan'a hızlıca arkamı dönerek hızlı bir şekilde eve doğru adımladım. Odama girip yatağa attım kendimi ,göz yaşları içinde ve hala cebimde tuttuğum telefonumun titremesini hissetmemle telefonu çıkartıp gelen bildirime baktım. O numaradandı yine gelen mesaj bu sefer de farklı bir şey yazmıştı. "Üzülme çünkü senin üzülmen yüreğimi etkiliyor . Gözlerimiz farklı, bakışlarımız farklı ama acılarımız aynı. Etkilenmek istemiyorum , söz geçirmek istiyorum zihnime ama olmuyor. William Shakespeare der ki "Eski bir inanışa göre her iç çekişte kalp bir damla kan kaybedermiş." Ben o büyülü kalbini severek kan pompalamasına yardım etmek istiyorum. Çevir o hüzünlü bakışlarını gözlerime,nar rengi dudaklarına gül gülümsemesi kondurma zamanı."Camdan dışarıya baktım kalkarak ve derin bir nefes aldım. Kim bu diye düşünmeden edemedim , sevdiğim kişi, kalbimin şairi beni kırk parçaya ayırıp üstüme toprak atarken ,hakkında hiç bir şey bilmediğim numaranın sahibi her şeye inat beni o mezardan çıkarıp çiçekler ekmeye çalışıyordu kalbime.
Orion ,sevgilim mutluyum seninle beni ateşler içinde bırakıp ışığınla ve sıcaklığınla öldürmeni istemiyorum.
Tekrar titredi telefonum bu sefer diğer mesajlara nazaran daha çok şaşırmıştım ve telaş bürümüştü ruhumu. "Seni şuan gülerken görmek istiyorum çünkü milyonlarca gülüş arasında senin gülüşün ruhuma ilaç oluyor."
Perdeyi açarak etrafıma bakındım ama kimseyi göremedim ta ki seninle gözlerimiz birleşene kadar . Bütün düşünceler dağıldı zihnimden . Sahi ben ne için bakıyordum camdan ?
Ve dudakların hareket etti. "Ay ışığında""Orion bu ne demek şimdi, söylesene. Ay ışığında mı ? Ben Artemis , Ay Tanrıçası . Ben Orion'un imkansız aşkı Artemis."
Şuan her şeyin zihnimde oturmaya başlamasıyla bedenimi bir ürperti aldı. Orion Ay tanrıçasına, hayır olamaz bu . Peki ya o zaman Ay ışığında şarkısını neden bu kadar seviyorsun Orion ? Ve her gece Ay ışığında dinliyorsun şarkıyı.
Perdeyi açıp odasına doğru baktım tekrar ama sen görmedin bu sefer çünkü elinde tuttuğun bir şeye bakıyordun ve bu beni şaşkınlığa uğratan bir şey olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sisler Bulvarı
Teen Fiction"Yüreğime gelen bir serçe artık mutsuz ve bitkin. Senin ellerinde nefeslenip ,yüreğinde ölen serçe. "