Duman sarmıştı içimi. İs kokan bir yüreğim vardı benim . Sessiz ,karanlık bir parka benziyordu . Çocuk kahkahaları eksikti. Özlüyordu bazen pamuk şekerleri bazen de salıncakları...
Olimpos 'un üzerinde ki Ay ışığı bahçeyi aydınlatırken, bahçede yankılanan şarkı ile ışığın mükemmel derecede ki koreografisini izliyordum. Hayır hayır yanlış anlamayın kimse şarkı açmadı gecenin sesleri var bahçede.
Odama girip çıkmayalı saatler geçmişti, saat 2'i geçmek üzereyken ben hala uyumamıştım. Telefonumun kilidini açarak Ozan'a ait olan albümü açtım ve dakikalarca resimleri başa sarıp baktım. Çocukluktan bu yana birçok resim biriktirmiştim bu albümde. Anı diye adlandırdığım bir sürü görüntü belirmişti gözlerimin önünde. Fotoğrafların büyüsüne kapılıp, anın içinde kendimi kaybettiğim an, bitip gitmesin istiyordum.Farzet Orion, birbirimizi hiç tanımadık, farzet hiç aynı yıldızın altında kavuşmadık.
Gözlerimi açtığımda, sabahın gün ışıkları odamı epeyce aydınlatıyordu. Yerimde doğruldum ve pencereyi hızla kendime doğru çektiğimde, içeri doğru rüzgara meydan okuyan perde beni sarıp sarmaladığında birkaç saniye onunla boğuştuktan sonra bu mücadeleyi yenerek derin bir nefes çektim içime ve yenmenin verdiği mutlulukla gülümsedim. Rüzgar yüzüme tatlı tatlı vururken, kollarımı pencerenin pervazına dayayıp bahçede gözlerimi gezdirdiğim sırada bakışlarım bir yerde odaklandı. İlerde ki duvarın dibinde telefonla konuşan Ahsen Hanım'dı. Hararetli ve telaşlı bir şekilde konuşurken sadece birkaç şeyi anlayabilmiştim . "Olmaz asla olmaz. Çıkıp gelmemelisin bunca sene geçmişken." Konuşulanları anlayabilmek adına gecenin sessizliğe karışan yarasa ve uğur böceklerinin sesleri arasında duymak için çabalasam da başka bir şey anlayamamıştım. Ahsen Hanım telefonu kapatıp evlerine doğru adımlamaya başladığında içeri hızla girerek yatağıma oturdum ve bir cümle duymuş olsam da dakikalarca ne anlam ifade ettiğini anlamaya çalıştım. Kahvaltının yine erkenden hazır olduğunu gösteren kokular burnuma geldiğinde yerimden kalkarak elimi ve yüzümü yıkadım . Tam çıkmak üzereyken aynada dudaklarıma odakladım bakışlarımı, öptüğü ve nefes olduğu dudaklarıma dokunarak baktım bir süre. Hızla bu anı bitirip çıkmam gerekiyordu buradan öyle de yaptım ve oda kapısının yanında ki merdivenlere yönelerek aşağıya indiğimde, kahvaltı masasında ki değişiklik çekti dikkatimi. Masa açılmış, misafirler için saklanan kahvaltı takımları çıkarılmış, bir sürü çeşit yapılmıştı. Ağzıma salatalık atarken başımı mutfağa doğru uzatırken sordum anneme hitaben. "Anne sofra neden bugün bu kadar şık ve gösterişli? Lütfen belediye başkanının falan geleceğini söyle. " Annem ne saçmalıyorsun gibi bakarken yüzüme "Günaydın. Baban sabah Ufuk Amca'nı görmüş, adam aylar sonra evine teşrif edebildi tabi. Konuşma arasında kahvaltıya çağırmış. Duyduklarım karşısında salatalık boğazıma takılmış olmalı ki, öksürmeye başladım. Mutfak masasının üstünde duran sürahiden su doldurarak su içtim ve hiç beklemeden konuştum. "Sadece Ufuk Amca geliyor değil mi ?" Başını olumsuz anlamda sallarken annem bakışlarından söylemek istediklerini anlatarak beni susturmayı başarmıştı. "İpekçi ailesi geliyor kızım kahvaltıya." Annem kızartma tabağını bana uzatarak içeriyi işaret ettiğinde, duyduklarımın verdiği sinirin arasındaki heyecanı umursamamaya çalışarak masaya göz gezdirdim. Çok fazla özenmişti, onları memnun etmek ve sorunsuz güzel bir kahvaltı geçirmek istediği belliydi . Üzerime baktığımda üstümün pek müsait olmadığını düşünerek odama yöneldim. Dolabın önünde ne giyeceğime karar vermek en iğrenç şeylerden biriydi. Hemen karar verenler nasıl başarıyordu bunu? Uzun süredir giymediğim elbise gözüme iliştiğinde askısından tutarak üzerime tuttum ve yakışacağını düşünerek hızlıca giydim. Saçımın birkaç tutamını yüzümden çekerek kelebek tokalar ile tutturdum ve yüzümde ki çilleri belli etmek istediğimden, yüzüme hiçbir şey sürmedim. Odadan çıkarak salona gideceğim sırada aşağıdan gelen sesler, geldiklerini belli eden cinstendi. Ecmel'in heyecanlı sesi ve konuştukları evde yankılanıyordu. Aşağıya inerken merdivenin başında karşılaştığım Ufuk Amca beni görür görmez, gözlerini irileştirdi. "Yok artık sen ne kadar güzelleşmişsin." Ufuk Amca'ya içten bir şekilde gülümseyerek "Hoş geldiniz" diyerek salona yöneldim. Babamlar o sıra odaya çıkıyor olmalıydı. Salona girdiğimde nefesimi kesen yüzü görmem ellerimin terlemesine sebep olmuştu. Ozan beni fark ettiğinde bakışlarını bana sabitleyerek, bir süre beni süzmüş sonunda ise gözlerime bakarak yüzündeki gülümseme ile bitirmişti bakmayı. "Hoş geldiniz" diyerek Ahsen Hanım'a bakmadan mutfağa doğru yöneldim. Bu kadına gıcıklığım hiçbir zaman geçmeyecekti . Bacak bacak üstüne atarak oturmuş, protezli tırnaklarının bozulmasını istemediği için anneme yardım etmiyor, üstüne üstlük ayağına bekliyordu. Sofra hazır olduğunda baş köşeye kurulacaktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sisler Bulvarı
Genç Kurgu"Yüreğime gelen bir serçe artık mutsuz ve bitkin. Senin ellerinde nefeslenip ,yüreğinde ölen serçe. "