juu

290 23 18
                                    

Haftanın neredeyse tümünü ruh gibi gezerek geçirmiştim. Herkes bu halimden şikayetçi olsa da pek umursamamıştım. O aptalın dedikleri durmadan aklımdaydı ve bir an olsun düşünmeden duramıyordum.

Pis şeytani varlık.

Sinirle nefes verip düşen gözlüğümü düzelttim. Daha Hinata'ya olan sözüm vardı. Beraber çalışacaktık.

Kulaklıklarımı boynuma astım ve otobüsten indim. Şapkamı düzeltip okula doğru yürürken ellerimi cebime attım.

+

"Çıkabilirsiniz."

Hocanın konuşmasıyla sıranın üzerindeki eşyalarımı rastgele çantama sıkıştırıp ayaklandım ve yanında Kimiko'yla benim olduğum tarafa doğru gelen tsukkiyi gördüm.

Göz devirip yanlarından geçerken sinirle arkalarından baktım. O sırada omzuma dokunan elle beraber tekrar önüme döndüm.

"Gerçekten, geçenlerde ne oldu biliyor musun?! Kimiko beni Tsukishima'yla beraber gidecekleri bir kafeye davet etti! Tabii bende süzme bir salak gibi kabul ettim, resmen tüm gün tsukkinin gözlerimin içine bakarak onu öpmesini izledim!"

Oikawa korkakça bana dönerek işaret ve baş parmağını birbirine sürttü.

"Belki.. bir ihtimal, ondan hala hoşlanıyor olabilir misin aptal Yui?"

Ona sert bir bakış atıp adımlarımı hızlandırdım. Her seferinde tsukkiden hoşlandığımı söylüyordu fakat ben kendisinden nefret ediyordum ve böyle bir şey söz konusu bile olamazdı.

"Yui! Oikawa!"

Okuldan çıkmak için adımımı atacağım sırada adımı seslenen bayan Yoshiko'nun sesini duydum.

Çıldırmak üzereydim, şu lanet okuldan çıkmama bir türlü izin vermiyorlardı.

Sağ eliyle bize 'gel' işareti yaparken sıkkınca yanına yürüdüm.

"Efendim sensei?"

"Size çok hoş bir haberim var. Bunu size daha önceden söylemem gerekiyordu fakat, şartlar neticesinde böyle oldu. İki gün sonra okulun futbol takımı için özel bir kutlama yapacağız ve bana siz gerekiyorsunuz."

Çenem nerdeyse yere değecek kadar açılırken ağzımı kapatıp anlamazca gözlerimi kırptım.

Yoshiko tepkime karşı hafifçe ağzını kapatarak güldüğünde sinir katsayım artıyordu ve yavaştan kızarmaya başlıyordum.

Ve sanırım, sağ gözüm seğiriyordu.

Ah Tanrım, hayır..

"Ah şu yeni gelen voleybolcu çocuk seninle aynı tepkiyi vermişti."

Kimden bahsettiğini çok iyi biliyordum ve bu benim gözlerimi yuvalarından çıkana kadar büyütmeme sebep olmuştu.

"Siz cidden aynısınız, ve bu sanki içime doğmuş gibi sizi aynı standa koydum."

"Ne yani beni, bu Yui'yi ve o sarı kafayı aynı standa mı koydunuz?"

Sensei gülümseyerek başını salladığında artık Oikawa da benim gibiydi.

"Ne yapacağınızı az çok anlamışsınızdır. Evinizden kendi yaptığınız yemeklerden getirip standa koysacaksınız. Bu kadar."

.

Resmen o paçoz kadın beni onunla aynı standa koymuştu. O olmak zorunda mıydı? Gerçekten.. saçlarını tek tek koparmak istiyordum şuan.

Sınıftan başka birisi olamaz mıydı?

don't blame me °keiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin