Sabahtan beri düşündüğüm tek şey tsukkinin benimle beraber olacağını bilmesine rağmen bu işi kabul etmesiydi.
Oturduğum yerde çenemi yumruk yaptığım elime dayamış etrafa boş bakışlar atıyordum.
Kaplardaki yiyecekler çoktan bitmişti ve gelecek olan hazır yemekleri bekliyordum.
Sağımda Tsukishima ve Kimiko beraber oturmuş meyve suyu içiyorlardı. Şuan kendimi Kimiko'nun o mavi saçlarını elime dolamamak için zor tutuyordum.
İğrenç sesiyle beraber cilveli bir şekilde konuşuyor olması sinirlerimi alt üst ediyordu.
Ben ne zaman ondan bu kadar nefret etmeye başlamıştım? Neden ondan nefret etmeye başlamıştım? Daha önce bu davranışlarını görmemiş miydim?
Sanırım Tsukishima'yla çıkmaya başladığında içimdeki ona karşı olan nefret kendini fark ettirecek dereceye gelmişti. Önceden onunla sadece bir arkadaşım var demek için arkadaştım. Çokta yakın değildik zaten sadece okula geldiğimde beraber gezerdik falan.
"Hanım efendi, bunları buraya bırakıyorum. Kusura bakmayın acelem var!"
Benden birkaç metre uzakta olan adam elindeki yemek kolilerini yere bıraktığında baş selamı verip gitti.
Standın önüne birkaç kişi toplanınca sızlana sızlana ayağa kalktım ve sıcacık olan koliyi masaya taşıdım.
İkinci koliyi almak için eğildiğimde hemen arkamda olan tsukki tişörtümün yakasını yukarı çekti.
Sonunda beni fark edebildiğini göre Kimiko gitmiş olmalıydı.
"Yui-san."
"Hm?"
Meraklı gözlerle ona bakarken o ben hariç her yerde gözlerini gezidiriyordu.
"Eğilme."
Kaşlarımı çatıp sordum.
"Neden?"
Başıyla üç-beş metre ilerimizde olan erkek grubunu gösterdi.
Ne demek istediğini anlamıştım fakat anlamamazlıktan gelecektim.
"Orada ne var ki?"
Bana gözlerini devirip sinirle başını başka tarafa çevirdi.
"Görmüyor musun?!"
"Neyi?"
Söylenerek üzerindeki çeketi çıkardı ve bana giydirip fermuarını burun hizama kadar çekti.
"Böyle daha iyi."
"Bu ne şimdi? Ben böyle rahat hareket edemem."
"Asıl önceki halinle rahat hareket edememen gerekiyordu."
Sinirle mırıldandığında hafifçe gülümsedim.
.
Ağrıdan sızlayan başıma gözlerimi kapatıp bir-iki dakika masaj yaptım. Şimdi biraz da olsa rahatlamış hissediyordum.
Kutlama akşama doğru bitmişti şimdi de etrafı toparlıyorduk.
Duvara dayadığım süpürgeyi alıp tekrardan işime döndüm.
"Eve gidebilirsin."
"Seni bekliyorum işte, ne güzel beraber gideriz."
"Hayır dedim Kimiko."
Kimiko sahte bir sinirle kollarını birbirine bağladı ve ayağını yere vurdu. Bu çocukça davranışına göz devirip iç geçirdim.
Gerçekten nasıl hala sevgililerdi anlamıyordum. Çok iğrenç bir ilişkileri vardı. Hem anlaşamıyorlardı bile.
"Hey Yui! Eve gideceğim beraber gidelim mi?"
İğrenircesine bir ona birde yanındaki sarı kafaya baktım.
Eğer kabul edersem beni yolda öldürme, arabanın önüne atma, kaçırma ihtimali vardı. Normalde de vardı ama bilerek kendimi tehlikeye atamazdım. Her şeyi yapabilirdi bu paçoz.
"Çok isterdim fakat, birini bekli-"
Asla istemezdim bu arada.
Okul kapısından içeri giren Kageyama'yla devam ettim.
"Ah, geldi bile."
Kimiko kaşlarını çattı. Benim Tsukishima'ya olan ilgimi tabii ki de anlamıştı ve şimdi başka birinin hayatımda olması ona garip gelmişti.
Telaşla bize doğru yürüyen Kageyama'nın yanına gittim.
"Bende seni bekliyordum."
Kaşlarını çattı ve anlamazca bana baktı.
"Ben öyle-"
"Hadi gidelim!"