**
" Birbirine bağlanmış ipler, ölümü bekleyen aşklar, kördüğüm olmuş hisler. Birbirinden kopmuş ipler, ölen aşklar, çözülmüş hisler. Hepsi bir sıraya uyuyordu. Günün sonunda biri gider,biri kalır."
***
Ölüm; her ne kadar beş harften, iki heceden oluşan basit bir kelime olsa da, insanı yerle bir eden çaresiz bir andı.
Siz hiç çok sevdiğiniz birinin ölüm haberini aldınız mı? Almayın. Ben almadım. Ama alacağım biliyorum,çünkü Allah hepimizin sonuna ölümü yazmış. Beş yaşında,yirmi yaşında yetmiş yaşında, belki daha fazlası ama ondan fazlası yok. Bu dünyayı sonsuz sanıyoruz ama öldükten sonra Allah bizi kendi cennetine alacak. Hayır, herkesi değil. İyiler ve kötüler kefesi. Dünya'da nasıl , fakirler kötü hayatı yaşayıp, iyiler cenneti yaşıyorsa Allah'ın evinde iyiler cennete gidecek, kötüler ise ateşe.
Kendim,ben sonumu bilmiyordum. Ne yaşayacağımı, hissettiklerimi, neler hissedeceğimi. Hayatıma giren kişiler doğru mu yanlış mı?Hiçbir zaman bilmeyeceğim .
Bir ip, iki ip, üçüncü yok. Bir de yok. Anne ve baba ve... Ve sonrası da yok. Kendime söz vermiştim. Olacaktı. Korkarak veya korkmadan. Sevecektim, aşık olacaktım.
Aşık olmaktan korkmak, insanı daha korkak yapardı değil mi? Aşık olmak bir kişiye duyulan bir, histir. Birden fazla kişiye asla değil.
Eve yürüyordum. Elimde bilinmeyenin ceketi. Bu sokaklarda dolaşırken ilk defa böyle cesaretli yürüyordum çünkü arkamda biri vardı. Hayır, güçlü bir kızdım. Asla bir erkeğin arkasına saklanmam söz konusu değil ama mesele arkamda birinin olması değil mesele , yalnız olmamak. Yalnız değildim. Bunu biliyorum çünkü artık eminim.
Yüzümde hep amansız bir gülümseme var. Nedeni o mudur, diye düşündüm içimden...Bir gülüşe bir insanı sığdırmak, o insanı hayatında en değerlisi yapar. Ya da biz öyle sanarız. Babamdan veya annemden sonra belki de en büyük insan o olacaktı. Kadere inanıyordum.
Telefonuma mesajlar geliyordu. Ama bakmıyordum, hayır bakmıyordum değil, bakamıyordum.
Bir an önce eve girmem gerekiyordu. Bir an önce duş alıp yatmam gerekiyordu.
Düşündüm. Çok düşündüm. Aklım çıkana kadar, düşündüm. Kalbim çıkana kadar. Ama bir sonuca varamadım.
Aklım karışıyordu. Beynimde sarmaşıklar vardı ve hepsi birbirine bağlıydı. Birşey düşünsem sonucu hep aynı yere dönüyordu.
Eve geldiğimde cebimden anahtarı çıkartıp kapıyı açtım. İçerdi girdikten sonra anahtarla kapıyı kilitleyip odama doğru koştum. Hemen çantamı yatağımın üstüne atıp üstümü çıkardım.
Banyo girdim. Sıcak suyu açtım. Altına girdim sıcak suyun. Yine düşündüm. Saydım. Sonuna kadar saymaya devam ettim. Son yoktu. Sıcak su iyi gelmedi. Soğuk suyu açtım. Bu seferde üşüyordum.
Aşk nasıl bir şeydi... Onu düşünerek mi aşık oluyoruz. Yoksa sadece isminin geçmesi yeterli mi? Onu düşündüm. Bana söylediği sözleri... Bana taktığı isimleri... Güzel bebeğim... Beni seviyordur değil mi? Sevmese bunları hissetmezsin. Nasıl yani? Yani bu kadar düşünmezdin. Yalan olsaydı bu kadar çabalamazdı. Seni tanıyor. Sor ona. Beni nasıl tanıyorsun diye? Sorayım mı?
Soğuk su hala kafamdan aşağı akıyordu ama hissetmiyordum. Duygularımı da hissetmiyorum. Ben duygularımın katiliydim ama O, duygularıma yeniden bir hayat verecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGEMİN KIZI... ( texting)
Literatura Feminina"Bu bizim hikayemiz. Kendi ellerimizle tekrar yazacağız kendimizi." "Sevgi görülen bir kalp, kendini kendine yeniden atmaya başlar..."