...
Herkes varilin önünde duran şeye bakıyordu. Görmek istiyordum fakat çocuklardan göremiyordum. Bir oraya bir buraya bakayım derken Ada çığlık attı.
"Aaa olamaz dimi yok ya yalandır, hikaye falandır."
Emre,
"Sakin ol Ada daha ne olduğunu bilmiyoruz, sakin!" Ne olduğunu öğrenmek istiyordum ne çıktığını da göremiyordum. Dayanamayıp bağırdım.
"Ya ne var orada bana da söyleyin artık merak ettim!" Ses çıkmadı. Donup kalmışlardı sanki.
"Ya söylesenize!!" diye çıkıştım. Can aydınlanmış gibi,
"Bir dakika bir dakika nasıl yani taa o zamandan beri mi?" Bora,
"Evet, pırıltı yaşadığınve bize söylediğin için teşekkürler Can Bey :)" tahminlerimin doğru çıktığı Bora ukalaca cevap vermişti yine.
"Dalga mı geçiyorsun? Bir şey sorduk herhalde!" Tam da demek istediğimin aynısını söylemişti Can, tabi ki de dalga geçiyordu. Meraktan çatladığımı unutup ikisinin saçma tartışmasına dalmıştım. Tekrar sordum,
"Son kez soruyorum, ORADA NEE VARR?"
"Ayy valla ben bezdim." dedi Sude.
"Bir kutu vardı içinde de bir mektup. Mezarlıkla ilgili bir şeyler yazımmış içinde, dışında da, "hayatta kalırsam görüşürüz!" yazılmış. Bu kadar ay yoruldum." Vallahi merakım dinmişti. Sonunda rahatlamıştım.
"Allah razı olsun ya sende olmasan." Cevapladı Sude gülerek;
"Ne demek eyvallah, her zaman :)"
Yiğit baya konuşmadı. Ciddiydi. Yüzünde ki o ciddi bir şey çözmeye çalışır gibi olan ifadeyi görebiliyordum.
"Bir sorun mu var Yiğit?" diye sordum. Düşünür gibiydi.
"Eğer oradaysa... Eee daha mantıklı." dedi kendi kendine. Ne dediğini ben hariç herkes anlıyordu bence çünkü okumayan bir ben vardım. Ayağa kalktım ve elinden kaptım kağıdı,
"Ver bakalım şunu bana!" dedim. Yiğit,
"Ne yapıyorsun sen? Ver şunu!" Sude kollarını birleştirip arkasına yaslandı, Selin ve Ada oturmuş gözleri bizdeydi. Can ve Bora çömelmiş far görmüş tavşan gibi bizi izliyorlardı. Emre ise bize yakındı, gülmemek için kendini zor tutuyor gibiydi. Garip. Kavga ediyorduk. Hem de saçma bir şey için. Sude en sonunda konuştu bağırarak,
"Tamam yeter yırtacaksınız şimdi mektubu, bırakın biriniz hadi!"
"O bıraksın!" dedim. Yiğit,
"O bıraksın!" dedi. Yiğit öyle sıkı tutuyordu ki, ben bir hışımla bırakınca yere çakılıyordu çocukcağız. Emre olmasa belki şuan cennetteydi. Kafasını vurabilirdi benim yüzümden, ama çok komikti. Herkes hem şaşkınlıkla hem de alttan alttan kıkırdayarak bizi izliyordu. Neyse ki çocuğa hiçbir şey olmadı.
ARKADAŞLARRRR... YENİ BÖLÜM GELDİ. HIZLANMAYA BAŞLADIK. HABERİNİZ OLSUN BU YÜZDEN HEMEN BIRAKIP GİTMEYİN, BÖLÜMLERİ KAÇIRIRSINIZ YOKSA. SEVDİYSENİZ HEM OYLAYIN HEM FİKİRLERİNİZİ BELİRTEN BİR YORUM BIRAKIN HEM DE KİTAPLIĞINIZA EKLEMEYİ DE UNUTMAYIN İYI OKUMALARRR...💙🧡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP MEZARLIK
AventuraMacera,aksiyon ve bir tutam aşk olan bu kitap sürükleyici bir hal alıyor.Başrollerimiz ve arkadaşları buldukları mezarlık ile maceraya atılıyorlar.