Jungkook'un göğsünde uyumak çok güven verici bir şeydi. Sımsıcak hissettiriyordu ve hayatımdaki en konforlu yer olduğunu söyleyebilirdim. Hem de o belimi sarıp alnıma ufak ufak öpücükler kondururken çok daha güzel bir hâl alıyordu bu an. Bu yüzden kesinlikle bulunduğumuz durumdan şikayetçi değildim. Ama her güzel şeyin bir sonu vardı tabii.
"Şirkete gitmem gerek."
"Biraz daha..." diye homurdanarak yüzümü onun boynuna gömdüm. Tenine dudaklarımı bastırdığımda yutkundu. "Bebeğim." dedi o boğuk sesiyle. Bu ses tonuyla bana her şeyi yaptırabilirdi.
"Bugün gitmesen... Yarın ben de seninle gelip çalışacağım, söz."
"Sözlerine güvenmiyorum."
Geri çekilmem için tek elini karnıma indirip parmaklarıyla beni gıdıklamaya başladı. Kıkırdayarak kaçmaya çalıştım ancak ona cevap vermekten de geri kalmamıştım.
"Ne demek sözlerime güvenmiyorsun?" diye çemkirdim ona. Oturur pozisyona geldi. Ardından dönüp hâlâ yatan bana baktı. "Şirkete gelip çalışacağına güvenmiyorum demek."
"Denemeden bilemezsin."
Kafamı eğerek ona attığım flörtöz bakışlara aynı sakinlik ve uykulu sesiyle cevap verdi. "Çok seksi görünüyorsun."
Tam da istediğim cümleyi duymuştum. Tıpkı onun gibi oturdum ve elimi yavaş yavaş eşofmanının diz kısmından ilerleterek uyluklarında gezdirdim parmaklarımı. Yüzlerimizi birbirine yaklaştırırken yutkunduğuna bizzat şahit olmuştum. "Teklifimi kabul et." diye fısıldadım dudaklarına doğru. Onu öpmemi beklediği için dudaklarını aralamıştı.
Kasıklarına ulaştığımda durdum. Gözlerini kapatarak "Tamam." dedi. Çabuk pes edişi beni gülümsetti. Her zaman üzerinde vazgeçilemez bir etki bırakıyordum işte.
Dudaklarımızı birleştirdiğimde biraz hızlı davrandığım için inleme seslerimiz birbirine karıştı. Elbette bunu dert etmeyecektim. Eskiden en ufak seste durup duyan var mı diye kontrol etmek zorunda kalıyorduk ancak biz artık kendi evimizde yaşıyorduk. Yani Jungkook'un olan ama bana ettiği teklifle beraber yaşadığımız evimiz...
Evin her köşesi bize aitti. Sıcak havuzu, sinema odası, spor salonu... Her yer bizimdi işte. Yani istediğimiz şeyi istediğimiz yerde yapabilirdik.
Jungkook dilini katarak ağzımın içini keşfetmeye başladığında hızlı hareketlerine ayak uyduramadım. Belimden tutarak beni tekrar yatağa yatırdı ve üzerime çıktı ağırlığını vermeden. Çabucak bacaklarımı beline sardım. Tek elim ensesinde, diğer elim yanağında duruyordu. Geri çekildiğinde dudaklarımız ıslak bir sesle ayrıldı. Nefes nefese bir şekilde karşımdaki adamın bu dağınık görüntüsünü inceledim.
Az uyuduğu için göz altları morarmaya başlamıştı ve gözleri de kızarıktı ancak aralık duran ve öpmekten kızarmış dudakları, dağınık saçları ve çıplak üst kısmıyla harika görünüyordu. Yanağında duran elimi boynundan göğüslerine doğru kaydırdım. Kafamı yastıktan kaldırıp göğüs ucunu dudaklarım arasına hapsettiğimde inledi ve ensemi tuttu. Parmaklarını saçlarımın arasına atmıştı.
Dilim ve damağım arasına sıkıştırdığım yumuşak doku ben emdikçe sertleşti. Sol elimle diğer göğsüyle ilgilenmekle meşguldüm. Jungkook sesini çıkarmadan öylece durdu. Teninin keyfini çıkardım uzun bir süre.
Sonunda geri çekildiğimde kaslı göğsüne baktım. Göğüs ucu ve çevresi kıpkırmızı olmuştu. Bu görüntü içimdeki sırıtma isteğini ön plana çıkarttı. Fakat Jungkook dudaklarımı öptüğünde bu isteğim bölündü. Omuzlarına sabitlediğim ellerimden destek alarak tırnaklarımla teninde izler bırakmak için sırtından beline kadar yol çizdim. Dilimi yakaladı, boğuk bir inlemeyle karşılık verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mr jeon
FanfictionKim Taehyung eğlenmeyi seven, hareketli, genç bir çocuktu. Dans etmeyi çok severdi. Özellikle de dans kulüplerinin sokakta sergilediği gösterilere katılır, izleyicileri dansa davet eder, kimseden çekinmezdi. Her zaman çok eğlenirdi, etrafındakileri...