on dördüncü bölüm

3.2K 407 298
                                    

"Bugün doğum günü!"

Ellerimi heyecanla birbirine vurduğumda dakikalardır neşeli çığlıklarımı dinleyen Hoseok gözlerini devirdi. Pekâlâ, biraz fazla sesli olduğumu kabul edebilirdim ama kendime hakim olamıyordum işte. Çok mutluydum.

Bugün Jungkook'un doğum günüydü ve o daha sabahın erken saatlerinde yanımdan kalkıp şirkete gitmişti. Bu sıralar işleri çok yoğundu. Havalar ısındıkça işler artıyor, teklifler geliyor ve Jungkook da onları değerlendirmek için çok çalışıyordu. Normalde o evde olmayınca buruk hissetsem de bugün işime gelmişti. Akşama kadar gelmeyeceğine emindim. Bu yüzden akşama kadar evi süsleyip her şeyi hazırlamalı ve o geldiğinde güzel bir sürprizle karşılaşmasını sağlamalıydım.

Bu yüzden de üniversiteden arkadaşım olan Hoseok ve artık hayatımın bir parçası olan Jimin benimleydi. Yoongi'yi de çağırmıştım ama o uykuyu tercih etmişti. Hem de benim telefonlarımı değil de sadece Jimin'in telefonunu açmıştı. Ondan önce ben vardım demek istedim ama diyemedim. Çünkü Jungkook'dan önce Yoongi olmasına rağmen şu an tartışılır bir konumdaydı ikisi de.

"Biraz ağır bir konsept olacak. Aklıma palyaço çağırmak geldi ama bir sürü iş adamı geleceği için cesaret edemedim. O yüzden arka bahçeye canlı müzik getirmek istiyorum. Dün birileriyle konuştum. Ne dersiniz?"

Jimin elindeki kahve dolu demliği teker teker fincanlarımızı doldurmak için kullandı. Bir yandan da benim heyecanlı hallerine bakarak gülümsemiş ve canlı müzik fikrine "Bence çok hoş." diyerek fikrini belirtmişti.

Mutfaktaki cam kapıdan arka bahçeye bakan Hoseok ilk defa geldiği evi inceliyordu. "Etrafa şu uzun masalardan yerleştirip sadece çok önemli kişilere sandalye vermelisin. Ne kadar kalabalık olur?"

Omuz silktim ve kafamın içinde konuk listesindeki kişileri saymaya çalıştım. Bir haftadır bu anı beklediğim için her şeyi tamamen hazırlamıştım. Çok yorucu olmuştu ama Jungkook'a yakalanmamayı başarmıştım işte.

"En fazla yetmiş kişi olmasını planlıyorum. Davetiyeleri evlere gönderdim. Bazıları VIP konuğumuz olacak."

"Mesela baban."

"Mesela ben." dedim şirince sırıtarak. Jimin bana gözlerini devirdi ve aynı anda kıkırdadık. Tabii ki davetteki en önemli ve en güzel kişi ben olacaktım. Bu hem Jungkook'un doğum günü hem de bizim ilişkimizi tamamen sosyal medyaya açmamız için bir fırsattı. Bunu öncesinde konuştuğumuz ve müsait bir zamanda yapma kararı aldığımız için bugün olabilir diye düşünmüştüm.

Şimdiden çok heyecanlıydım.

"Peki plandan kimlerin haberi var?"

Fincandaki filtre kahveden bir yudum aldım. Tüm bunları tek başıma düşünmek basit görünse de ben her zaman ikinci bir fikri alan ve tüm olasılıkları değerlendiren bir insandım. Yani, elbette birileri biliyordu.

"Siz, Yoongi, annem, babam ve Jungkook'un ablası Jieun. Bu akşam onunla tanışmalısınız. Hoseok, ona bayılacaksın, tam bir moda ikonu."

İlgisini çektiği bir konuya değinmem gözlerinin patlamasına neden oldu. Gri tutamlarla süslenmiş siyah saçlarını elinin tersiyle savurdu ve "Sabırsızlanıyorum." diye mırıldandı.

Günün ilerleyen saatlerinde organizasyon için ayarladığım görevliler geldi. İki gündür dolapta saklamaya çalıştığım hediyemi kontrol ettim. Bunu bir pakete sarmak yerine doğrudan ona sunmak daha cazip geldiğinden böyle bir karar almıştım. Hediyesini beğenmemesi gibi bir ihtimal yoktu.

Kahvaltıda yalnızca birkaç yudum kahve içtikten sonra akşam davette bir şeyler yerim diye düşünerek öğle yemeğini de atladım. Jieun henüz dört saat varken gelmiş ve bir şeylere yardım edebileceğini söylemişti ancak neredeyse her şey hazırdı. Yarım saat kala pasta gelecekti ve şimdi de atıştırmalıklar hazırlanıyordu. Geriye kalan şey hazırlanmak ve sonrasında Jungkook'u arayıp buraya gelmesini sağlamaktı.

mr jeon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin