"Las Vegas'a gidiyoruz!"
"Hayır, biz gidiyoruz. Sen gelmiyorsun."
Heyecanla kaldırdığım kollarım babamın cümlesiyle bir hayal kırıklığına dönüştü ve somurttum. "Ama neden?" derken sesimi alıngan çıkartmaya çalıştım.
İki gün önce babam ve Bay Jeon konuşurken Amerika'ya gideceklerini öğrenmiştim. Las Vegas'ta hem bir toplantı hem de iş yemeğine katılacaklardı. Ayrıca en az üç gün orada kalacaklarını da hesaba katarsak Bay Jeon'dan asla ayrı kalamazdım ben. Peşlerine takılıp onlarla gitmeliydim. Zaten okula gittiğim yoktu. Yoongi ve Jimin bana biraz sinirlenirdi ama affettirirdim kendimi. Onlara hediye alabilirdim oradan.
"Ama Bay Jeon izin verdi."
Babamdan cevap alamadığım sorumu unutup ona nispet yapar gibi konuştuğumda tek kaşını kaldırarak yüzüme baktı. Bir yandan da çantasına koyduğu evrakları kontrol ediyordu.
"Senin baban Jungkook mu?"
Babam değil ama babacığım o.
"Hayır, babamdan mı izin almalıydım?"
Nefesini üflediğinde onu bunalttığımı fark ettim ve çalışma odasından çıktım. Babam bazen, özellikle de konu iş olduğunda tahammülsüz oluyordu. Ona hak veriyordum, bazen çok üstüne gidiyor olabilirdim fakat onlarla beraber gitmemin ne gibi bir olumsuz yönü olabilirdi ki? Sadece biraz eğlenmeye ihtiyacım vardı.
Babamla konuşmak için çıktığım kattan inip kendi odamın yanındaki odaya girdim. Bay Jeon boy aynasının karşısında durmuş gömleğinin düğmelerini ilikliyordu. Kollarımı onun karnına sarıp yanağımı da sırtına yasladım.
"Babam gelmemi istemiyor. Onunla konuşamaz mısınız?"
İsi bitmiş olmalı ki elleri bileklerimi buldu ve tutuşumu gevşetmemi sağladıktan sonra bana dönüp yüzüme baktı. "Çok mu istiyorsun bizimle gelmeyi?" derken tek elinin tersini yanağıma sürmüştü.
"Çok istiyorum. Sizinle orada çok eğlenceli vakit geçirebiliriz. Dün valizlerimi hazırlamıştım. Ama sanırım babama ayak bağı oluyorum. Üzgünüm..."
"Taehyung ayak bağı falan olmuyorsun. Ben konuşup hallederim, tamam mı? Hadi sen valizlerini kontrol et."
Başarılı!
Dakikalardır etkileyici bir rol oynamak için sahip olduğum somurtkan ifadeyi def edip gülümseyerek onun boynuna sarıldım. Tek koluyla belimi sardı ve bana karşılık verdi.
"Teşekkür ederim!" dedim geri çekilip koşar adımlarla kapıya yönelmeden önce. "Çok seviyorum sizi."
Kapıdan çıktığım an kendi odama girdim ve heyecanla yatağımın üzerine çıkarttığım dolu valizlere baktım. İhtiyacım olan her şeyi iki valize sığdırmıştım. Telefonumu cebime sokup kulaklığımı da elime aldım ve herhangi bir görevli bulabilmek için alt kata indim.
Annem bugün evden çalışıyordu. Babam ve Bay Jeon'u yolcu etmek için evde kalmıştı. Şimdi ona da haber vermeliydim. Gittiğimi en son o öğrendiği için biraz kızabilirdi ama onu öptüğüm an siniri geçerdi.
Ben merdivenleri inerken başka biri de arkamdan gelmeye başladı. Kokusundan Bay Jeon olduğunu anladım. Beraber salona girdiğimizde annem ve babam ayakta duruyor, Jungwoo'yla konuşuyorlardı.
"Anne!" dedim heyecanla. Aynı anda arkamda kalmış olan adam "Bay Kim," dedi resmi bir sesle. "Konuşabilir miyiz?"
Babam salondan çıkar çıkmaz anneme durumu anlattım. Tahmin ettiğim gibi sinirlendi fakat aykırı bir tepki vermedi. Onunla ve Jungwoo'yla vedalaştım. Konuşmak için salondan çıkmış olan babam ve Bay Jeon geri geldiklerinde yüzümde sinsi bir sırıtış vardı. Babam 'seninle sonra görüşeceğiz' dercesine bir bakış atmakla yetindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mr jeon
Fiksi PenggemarKim Taehyung eğlenmeyi seven, hareketli, genç bir çocuktu. Dans etmeyi çok severdi. Özellikle de dans kulüplerinin sokakta sergilediği gösterilere katılır, izleyicileri dansa davet eder, kimseden çekinmezdi. Her zaman çok eğlenirdi, etrafındakileri...