난 어쩐지 잘 알겠어
조심히 시선을 따라가,
네 눈이 머물렀던 곳과— 𓆤 —
sabahın ilk saatleri de olsa, günü yeni açmış da olsalar gençler için hafta içleri hep sıkıcı geçer. gitmeleri gereken bir okul vardır, uzun saatler masa başında oturup anlamadıkları o cümleleri dinlemek, sıcacık yataklarından uzak kalmak elbette ki hoş olmaz. ancak uymaları gereken bir rutinleri var, şu anda da saat sabah sekizi gösterirken tüm öğrenciler sırasıyla sınıflarına yerleşiyordu. seonwoo, çoğu kişiden önce gelmiş ve ilk dersinin araç gereçlerini masasına çıkarmıştı. kulağındaki kulaklık ile şarkı dinliyor, sınıfın gürültüsünden uzaklaşıyordu. yanındaki pencereden dışarıya öyle bir dalmıştı ki çoktan sınıfa girip çantasını bırakmış ve yanına gelmiş olan riki'den habersizdi. riki ise konuşarak, göz hizasına girmeye çalışarak oturan gencin dikkatini üzerine çekmeye çalışıyordu. sonunda başardığını anlamasıyla gururla gülümsedi ve derin bir nefes verdi. seonwoo ise kulaklığını çıkarttı ve telefonunun yanına, masaya koydu. bir şey söylemedi, karşısında dikilen çocuğun bir şeyler demesini bekledi. "günaydın yok mu?" riki sonunda konuşmuştu, onu her zaman günaydın ile karşılayan seonwoo'nun bugünkü dalgınlığı pek de hoşuna gitmemişti. gülümsedi, yüzü büyük gülümseme ile ışıldamaya başladı. gözleri kamaşmıştı riki'nin. yıllardır sevdiği bu görüntüyle her karşılaşmasında kendinden geçiyordu resmen. dikkati, odaklandığı dudaklardan dökülen kelimelerle dağılmıştı ancak. "günaydın."
bir sürenin ardından sınıf öğretmeni içeriye girdi, riki de dahil herkes yerini aldı. riki, seonwoo'nun arkasındaki sırasına oturdu ve dikkatini pencereye doğru verdi. dersleri çok dinlemezdi, notları da pek iyi sayılmazdı. anlayacağınız parlak bir öğrenci değildi. buna rağmen ailesi ve arkadaşları tarafından çok sevilen bir insandı, seonwoo da çok severdi onu. seonwoo ise onun tam aksi sayılırdı, her dersini çok iyi dinler ve notlarını her zaman yüksek tutmaya çalışırdı. ailesi ve çevresiyle arası iyiydi ama şu güne kadar kendini sadece riki'ye açabilmişti. en güvendiği, hatta en sevdiği kişiydi. annesi ile yarışabilirdi, o kadar seviyordu riki'yi. belli etmiyordu riki'nin aksine. böyle bir ilişkiydi onlarınki, arasanız bulamayacağınız.
öğretmen kürsüye geçmişti, karşısındaki topluluğa bir konuşma yapmak için hazırlanıyordu. öğrenciler ise heyecanla bekliyorlardı. "okul olarak bir etkinlik yapacağız, piknik. tüm herkes katılabilir, bana yarına kadar isim yazdırmanız gerekiyor sadece." kısa bir açıklamanın ardından derse geçecekti, öğrencilerin biraz kendi aralarında konuşmalarına müsade etti.
riki, elini ön sıraya uzattı, seonwoo'nun omzunu dürttü ve kısık bir şekilde adını tekrarlamaya başladı. seonwoo bir süre dönmese de sonrasında döndü ve meraklı gözlerle onu rahat bırakmayan genci inceledi. "katılacağız değil mi? çok eğlenceli olacak, lütfen katılalım!" heyecanla konuştu riki, seonwoo'nun yapılacak olan etkinliğe katılmak gibi bir planı yoktu, riki'nin de katılmak istemesi kendisi için iyi olmamıştı. çünkü riki aklına koyduğunu yapar, eğer ki seonwoo ona katılmayı reddederse ısrar eder istediğini yaptırırdı. yıllardır arkadaşlardı sonuç olarak, alışmıştı tüm bu tavırlara.
seonwoo, başını iki yana salladı ve önüne dönmeden önce birkaç cümle kurdu. "ben gitmeyeceğim, sen gidebilirsin." daha sonrasında da önüne döndü. riki ne kadar ısrarlarına başlayıp okul üniformasını çekiştirse de seonwoo bir tepki vermiyordu. öğretmenin derse geçmesiyle ortam sessizleşmişti, riki de şimdilik pes etmişti ancak gün boyu teneffüslerde ve öğle arasında seonwoo ile uğraşmaya, onu yapılacak etkinlik için ikna etme çabasına devam etmişti. okulda etkili bir sonuç alamamış olsa da, okul çıkışında deneyecekti şansını.
— 𓆤 —
çıkış zili çalmış, herkes okuldan evlerine gitmek için hazırlanıyordu. riki çantasını toplamış, seonwoo'yu sınıfın kapısında bekliyordu. yol boyunca kafasını şişirmeyi düşünüyordu, olur da yine ikna olmazsa diye hazırlıklıydı. sonunda beraber okuldan çıktılar ve riki tekrardan aynı cümleleri üst üste kurmaya devam etti. "hadi ama! çok eğlenceli olacak. beraber bir sürü yemek yiyeceğiz, su savaşı yapacağız, durmadan sohbet edeceğiz..." seonwoo gülümsedi ve riki'nin cümlesine devam etmesine izin vermeyip kendisi konuşmaya atladı: "bana milyon kere anlattıklarını tekrar anlatacaksın." uzun olanın yüzü düştü ancak seonwoo'nun eski enerjisini hissedebilmesi onu da neşelendirmişti.
çocukluklarından beri aynı mahallede oturdukları için okula her zaman beraber gidip gelirlerdi. dönüş yolunda önce seonwoo ile vedalaşır, bir süre sonra da kendi evine varmış olurdu. onlar havadan sudan, riki yapılacak etkinlikten konuşurken çoktan seonwoo'nun evinin önüne varmışlardı. normalde, seonwoo bahçe kapısından geçer eve girerdi. riki ise yoluna devam ederdi ama uzun olan genç yollarını ayırmak yerine seonwoo ile bahçe kapısından geçmiş, binaya doğru ilerliyordu. "evime girebileceğini kim söyledi?" seonwoo, riki'nin hangi amaçla geldiğini biliyordu, aynı konuyu bininci defa açıp kafasını şişirecekti. riki, kendisine yönetilen soruya, "annen." şeklinde cevap vermişti. seonwoo tek kaşını kaldırdı ve mızmızlanmak için konuşmaya başlayacakken çalınan kapı da açılmıştı.
kapıyı açanın annesi olduğunu görünce suratı yeniden düştü, çocukluklarından beri en yakın arkadaşlardı. doğal olarak da riki annesiye yakınlaşmış, onlara geldiği günlerin çoğunda beraber seonwoo'yu çekiştirmişlerdi. kısa gence sorsanız, annesi riki'yi oğlundan daha çok seviyordu.
"riki! hoş geldin, geç içeriye." kadının sıcak karşılaması ile zaferle gülümsedi riki. galibiyetine bir adım daha yaklaşmıştı. topuklarına baskı uygulayarak ayakkabılarını çıkardı ve içeriye geçti, onun ardından da seonwoo. kapıyı ardından kapatmasıyla karşısındaki, arkadaşının ve annesinin samimiyetle sohbet ettiğinin görüntüsü canını sıkmıştı. odasına ilerleyecekken duyduğu birkaç cümleyle adımlarını durdurdu. "bayan kim, okulumuz bir gezi yapıyor ama seonwoo katılmayacağını söylüyor. onsuz gidemeyeceğimi biliyorsunuz, çok sıkılırım." adımlarını tekrardan ikilinin yanına çeviren seonwoo, itiraz etmek için ağzını açmasıyla annesinin söyledikleri tüm söyleyeceklerini boğazına dizmişti. "ben konuşurum kendisiyle, ikna olacaktır." riki, seonwoo'nun en büyük zayıflığının annesi olduğunu biliyordu.
daha sonrasında genç kadın ikiliyi seonwoo'nun odasına yolladı. baş başa tartışacaklarını, seonwoo'nun riki'yi bir güzel azarlayacağını ama riki'nin ise tüm bu olanları dikkate almayacağını gayet iyi biliyordu. "annemle bu konuyu konuşmaya geldiğine inanamıyorum." riki, boylu boyunca yataktan uzanırken gözlerini yummuş, başında dır dır eden genci dinliyordu. bir süre daha tek taraflı tartışma devam etti, ortam yatışınca da her zamanki konulardan sohbet ettiler.
— 𓆤 —
sunki gününüz kutlu olsun! 💞✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cassette. | sunki
Fanfiction𖣠 ! › 📮 o zaman, şimdi ve sonsuza kadar. nishimura riki, kim seonwoo'ya her daim yanında olacağı sözünü vermişti ancak bir şeyler vardı ki iki gencin arasını açıyordu. kim seonwoo'nun sakladığı büyük sır birbirlerine karşı büyük duvarlar örmeye z...