0 . 4

257 43 5
                                    


우리 핏줄마다 마치
귀가 달린 것 같던

𓆤 —

okula varan servislerle öğrenciler koltuklara oturmuş kısa süreli yolculuklarına başlamışlardı, yol boyunca şarkı açıp şarkılara eşlik etmiş, beraber sohbet etmişlerdi. eğlenceye katılmayan tek kişi seonwoo idi, kulaklıklarını takıp pencereden dışarıya dalmıştı. ancak ortamdaki gürültü o kadar yüksekti ki ses kulaklıklarını aşıp kendisine ulaşıyordu. gözlerini yumdu ve en azından uyuyabilirse daha az rahatsız olacağını düşündü. yanında oturan beden ise onu fark ettiğinde içinde olduğu durumdan memnun olmadığını rahatlıkla görebiliyordu. boynundaki kulaklığı eline aldı, yanındaki gencin kulaklarından kulaklıkları nazikçe çıkarttı ve elindeki kulaklığı başından geçirerek daha rahat ve gürültüyü daha iyi önleyen bir ortam oluşturmayı başardı. daha sonrasında eskisi gibi önüne dönerek arkadaşlarıyla uğraşmaya, sohbet etmeye devam etti.

yalnızlık hissetmemesi için onu bu geziye ikna etmişti ancak onu böyle görmek içten içe riki'yi parçalıyordu, onu buraya zorla getirdiği için suçluluk duyuyordu. yine de tüm gün en konforlu ve en eğlenceli zamanları geçirmesi için elinden geleni yapacaktı. seonwoo ise kulaklıklarının çıkarılıp yerine başka bir kulaklık takılması ve karışan seslerin yerini sakin bir şarkıya bırakmasıyla şaşırmıştı. bir süre yanındaki çocuğu süzdü, yüzündeki gülümsemeyi hayran hayran izledi. daha rahat bir yolculuk için başını yanındakinin omzuna yasladı ve gözlerini yumdu. riki, omzundaki ağırlık ile duraksadı. ne olduğunu kolaylıkla anlamıştı. seonwoo, kendisine bu kadar yakın davranmazdı. bu sürpriz riki'nin kalbinde küçük bir ritim bozukluğuna sebep olmuştu. öncekinin aksine, hareketliyken, şimdi sakinleşmiş ve omzundaki gencin rahatsızlık duymayacağı bir pozisyon almıştı. tüm yol böylece durdular, ikisinin de bulundukları durumdan bir şikayetleri yoktu.

𓆤 —

kısa sürede piknik alanına varan servislerden sırayla öğrenciler inmeye ve onlara ayrıtılan masalara oturmaya başlamışlardı. her sınıf kendisi için ayrıtılan masaları hazırlıyor, örtüleri seriyor ve yaptıkları yiyecekleri koyuyorlardı. herkes için tabak, bardak ve çatal, bıçak vesaire hazırdı. çok sürmeden herkes masalara oturdu ve gülüşmelerle dolu yemeği başlattılar. riki ve seonwoo, masanın en ucunda oturup sohbet ediyorlardı. riki'ninki aksine seonwoo'nun tabağı boş sayılırdı. riki, her şeyden bol bol alıp kahvaltısını en iyi şekilde yapacakken seonwoo'nun tabağında bir elin beş parmağını geçmeyecek kadar az şey vardı. riki'nin bu durumu fark etmesi çok uzun sürmemişti, bir kendi tabağına bakıyor, bir de yanındaki arkadaşının. ağzındaki lokmasını bitirmesiyle soluklanmadan merakla sordu: "tabağın neden bu kadar boş?" seonwoo'ya göre yapılması zor bir açıklama olacaktı. tabağındaki çöreği eline aldı ve ağzına götürdü, küçük bir lokma alıp tekrardan tabağına bıraktı. "kahvaltı yapıp geldim, aç değilim." yerinde ve ikna edici bir yalan, bahane uydurmakta üstüne yoktu seonwoo'nun. yıllardır yapıyordu sonuç olarak bunu, küçük yalanlar, sözde arkadaşı için.

riki, ikna olmuşa benzemiyordu. tabağındaki birkaç şeyi alıp yanındakinin tabağına koydu, bunlar sınıfın iş bölümü yapıp riki'nin üstüne düşen yiyeceklerdi. daha sonrasında ikisi için getirdiği sütlerden açılmamış olanı pipetle deldi, seonwoo'nun tabağının yanına koydu. gözleri kendi tabağını incelerken bakışlarını istemsiz olarak kaçırdığı belli oluyordu. "kahvaltı yapmış olsan da ye, senin için yaptım bunları." seonwoo, riki'nin eklediği sözlerin üstüne pek bir şey demeden önüne döndü. onun için yaptığını söylediği yiyeceklerden birer ısırık aldı, ancak geriye kalanları yiyemedi. riki'nin bunları yaptığına inanmadı, yemek yapmak söz konusu olduğunda riki bu işte gerçek anlamda berbattı ama şu an yedikleri iltifatı hak eder biçimde güzeldi. kendi elleriyle yaptığına pek de inanmıyor olsa da seonwoo'nun yüzünde büyük bir gülümsemeye sebep olmuştu.

𓆤 —

cassette. | sunkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin