1 . 3

411 49 13
                                    


수많은 기억이 눈치
없게 어젠 널 많이

𓆤 —

okuldan geldiğinden beri yatağında boylu boyunca uzanan seonwoo, kendini affettirmenin türlü yolunu arıyordu. saatler ilerlemiş, dokuzu geçiyor, ona doğru ilerliyordu. başını yastığa gömmüş içindeki huzursuzlukları sessiz çığlıklarla dışarıya vurmayı amaçlıyordu, başını gömdüğü yastıktan dolayı sesi boğuk çıkıyor, odanın dışına erişmiyordu. okuldayken de, okuldan geldikten sonra da aklında hep araları açık olan arkadaşı vardı. yaklaşık yirmi dört saattir de ondan başkasını düşündüğü söylenemezdi. hatasını, hatta hatasından fazlasını anlamıştı. şimdi ise kafasında yer etmiş tek soru nasıl özür dileyeceğiydi. dönüp durmuş, riki ile olanlar hakkında jungwon'ın başının etini yemişti okul saatleri boyunca. ancak jungwon'ın bu konuyla ilgili hiç şikayeti yoktu, iki arkadaşının da arasını düzeltmeyi umuyordu.

𓆤 —

flashback

"seonwoo, dönüp durma. benim de başımı döndürüyorsun." seonwoo, bir türlü yerinde duramıyordu. riki'nin okula gelmemesi onu daha da endişelendirmişti. aklına türlü türlü senaryolar gelmiş, en kötü olanlarını düşünmekten alamamıştı kendini. içindeki karamsarlıkla haykırdı, güneşli havadan dolayı dolu olan bahçeden, yakın çevrelerinden birkaç kişi onlara döndü. "yüzümü görmeyi o kadar istemiyor ki okula bile gelmemiş... ne yapacağım ben?" jungwon, kendini yapacağı büyük konuşmaya hazırlamıştı. böyle durumlarda seonwoo ile konuşur, ona en yardımcı olan kişi olurdu.

"gidip konuşmalısın tabiki de! nasıl hissediyorsan öyle davran, ağzına ne gelirse söyle." jungwon'ın tavsiyesinin ikili için ne kadar iyi, sağlıklı olacağı tartışılırdı ama çaresizliği yüzünden okunan seonwoo'nun bu tavsiyenin dışında başka bir dayanağı yoktu. nerede, nasıl özür dileyeceğini bilmiyordu. onun yaptığı gibi, ayak üstü halletmeyi düşündü.

𓆤 —

en sonunda kalkmış, üzerine dolaptan bir ceket seçip aşağı inmişti. dış kapının açılma sesini duymasıyla salondaki annesinin bakışları hemen oraya yönelmişti. "seonwoo, bir yere mi gidiyorsun?" genç, ayakkabılarını ayaklarına geçirirken bir yandan da annesini sorusunu yanıtladı. "evet, riki'ye." annesine aralarındaki tartışmadan bahsetmemişti, belki bahsetmesi de gerekmezdi. bugün ne olursa olsun bir şeyler düzelecekti. çünkü bir günden kısa bir süredir görüşmüyor olsalar da özlemini en derinden hissediyordu.

bu his öyle bir şeydi ki, seonwoo'yu her geçen saniye içten içe daha çok öldürüyordu. görmediği, sesini duymadığı tüm anları ona zehir olmuştu. önceden nasıl başa çıkıyordu bilinmez ama riki'nin değerini daha çok anlamıştı. ona beslediği duyguları arkadaşlık adı altında sınırlandıramazdı, kendisi için özel olan o küçük çocuk onun tüm yaşamı, hayatı olmuştu.

kendini bildi bileli her zaman zorbalığa maruz kalmıştı, kilosuyla, yanaklarıyla dalga geçerlerdi. küçük çocuklar ne dediklerini bilmez, ileri geri konuşurlardı. riki'den önce hayatı böyleydi, erken yaşta büyümek zorunda kalmıştı belki de. daha yedi yaşındayken yalan söylemeye başlamıştı, annesine. dışarıdan her geldiğinde annesiyle gününün ne kadar güzel geçtiğini konuşurdu. oysa perde arkası bir o kadar karanlıktı. ancak biri vardı ki, tüm hayatına bir ışık olmuştu. elinden tutmuş ve onunla yürümüştü. ne yazık ki, istemeye de olsa riki'ye de yalan söylemişti. çocukluk travmasının getirdiği korkuyla yemeden içmeden kesilmiş, kendini kısıtlamıştı. çoğu defa denese de kendini her zaman klozetin başında, yediklerini çıkarır vaziyette bulmuştu.

eğer yalan söylemeyip yardım isteseydi, çığlıklarını duyup ona el uzatırlar mıydı? tüm o yalanlardan sonra riki'nin ona yardım eli uzatacağını düşünmemişti ama koşulsuz sevgi beslediği gençten başkasına gidemiyordu. şimdi ise zihninden bağımsız hareket eden bedeni, onu ıssız sokaklarda sevdiği çocuğa doğru sürüklüyordu. ay ışığı bu gece onlar için parıldıyordu ve bugünden sonra da onlar için parıldamaya devam edecekti.

𓆤 —

seonwoo, tanıdık olan binanın önüne gelmesiyle cebindeki telefonu çıkardı ve oldukça çekingen bir tavırla mesaj kutusunun en üstündeki ada tıkladı. riki'ye kısa bir süreliğine kapının önüne kadar çıkıp çıkamayacağını sorduğu bir mesaj yolladı ve anında telefonunu kapatarak cebine tekrardan yerleştirdi. yakınlardaki banklardan birisine oturdu, konuşacakları hakkında bir planlama yapmamıştı. doğaçlama davranacak olması onu daha da endişelendiriyordu, ağzından yanlış bir laf çıkacak olursa bazı şeyler başlamadan bitecekti. jungwon'ın gün içerisinde söyledikleri kulağında yankılandı. nasıl hissediyorsa öyle davranacaktı.

gecenin bu saatinde, ateş böcekleri ve yıldızlar dışında onları izleyen olmayacaktı. biliyordu ki, tüm her şeye tanık olacak olanlar bu sırrı ömür boyu sürdürecekti. seonwoo'nun içi rahattı, her gece baktığı gökyüzü ona ihanet etmezdi.

binanın kapısı açıldı ve siyahlar içindeki beden belirdi göz hizasında. seonwoo'ya soracak olursanız saklayamadığı heyecanı, gencin ifadesiz yüzüyle daha da artmıştı. seonwoo'ya göre ifadesiz ama riki'ye göre pişmanlık ve hüzün barındırıyordu. işte acıklı genç duygularını gizlemekte bu kadar iyiydi. riki'nin adımları banktaki şeker misali saçlı çocuğa doğru varmasıyla o da banktaki yerini almıştı. konuşması için ne olduğunu sordu, seonwoo söze nasıl başlayacağını bilmiyordu. adrenalin seviyesi o kadar yükselmişti ki dudaklarından kelimeler dökülemiyordu.

"biliyorsun... her zaman içime kapanık biri oldum, seninle de her şeyimi paylaşmazdım." riki, anladığını belirten bir tavırla başını aşağı yukarı salladı. seonwoo'nun kendisiyle paylaşmadıkları yüzünden bu konuşmayı yapıyorlardı. onayı almasıyla devam etti genç. "seninle tanışmadan önce hayatıma dair hatırladıklarımı sevmiyorum. sorun şu ki, anılarım da kayboluyor. iyi bir şey mi emin değilim, git gide seninle olanlar da yok olacak diye korkuyorum sadece." seonwoo, derin bir nefes aldı. basit cümleler ona o kadar zor geliyordu ki, düğümlenen boğazı konuştukça bile çözülmüyordu. "son birkaç aydır adam akıllı yemek yemedim, hep kustum. sana söyleyemedim..."

"eğer söyleseydin beraber üstesinden gelirdik." riki'nin sözleri hiç bu kadar acıtmamıştı şimdiye dek. dolan gözlerini gizlemek için kafasını başka bir yöne çevirdi, burnunu çekti, kendini hazır hissettiğinde tekrardan eski halini aldı ve devam etti. "yapamadım, çok zorlandım ama sen her şeyi biliyormuş gibi bana yardım etmeye çalıştın. hiç kimse yardım etmiyorken, sen ediyordun. sana çok bağlandım, karnımdaki aptal kelebeklerin, hayır... ateş böceklerinin nereden geldiğini anlamadım. şimdi anlıyorum, karnımda yanıp sönen ateş böcekleri bana haberci olmuş. bana diyorlar ki, 'aptalın tekine aşık oldun! hem de o kadar aşık oldun ki ay dede uyarmam için beni gönderdi!'."

riki yanındaki genci ağzı açık dinledi, o kadar saçmalamıştı ki ama bir o kadar da tatlıydı. seonwoo, jungwon'ın da dediği gibi ağzına geleni söylemişti. batırdığından şüphe de etmiyordu. sessizliği bozan riki'nin sözleri olmuştu. geldiğinden beri belki de ilk kez bu kadar konuşmuştu. "seni dinlemediğim için özür dilerim."

derin bir sessizlik tüm sokağı sardığında seonwoo bedenine ve hislerine hakim olamadı. yanındaki bedene doğru doğruldu ve ayın parlak ışığı altında dudaklarını birleştirdi. ay ışığını onlarla beraber daha da parladı ve ikili için de unutulmayacak bir gece zihinlerine kazındı.

𓆤 —

selamm, bunun bir final olduğundan şüpheliyim ama bitirmem de gerekiyor...
beğendiğim bir kurguyu harcamışım gibi hissediyorum
yarın sınavlarım nihayet başlıyor, aklımda harika bir kurgu var jaywon için okullar kapanır kapanmaz başlamayı düşünüyorum
beklemede kalın! 💭💞

cassette. | sunkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin