0 . 5

246 41 2
                                    


내 말 많은 기억이 눈치
없게 보채 널 많이

𓆤 —

piknik alanındaki yemekler yenmiş, bir süre daha sohbet edilmişti. herkes yavaş yavaş kalkıyor, büyük bir doğa harikasını görmek için gezintiye çıkıyor ya da top oynuyor, su savaşları yapıyorlardı. riki ve seonwoo daha masadan kalkmamıştı, onlarla birlikte oturan jungwon ve birkaç kişi ile sohbet ediyorlardı. seonwoo'yu sorarsanız en başından beri dolu olan tabağı hâlâ duruyordu, ufak eksilmeler dışında başka bir şey yoktu. riki'nin, onun için getirdiği sütten küçük yudumlar alıyordu sadece.

bu üçlüyle aynı sınıfta olmayan, üst sınıftan olan jongseong bir süre sonra yanlarına gelmişti. riki ve seonwoo'nun arkasından geldiği için karşılarındaki sevgilisine gülümsemiş ve ardından arkası dönük ikiliye seslenmişti. "riki! yukarıda basketbol sahası buldum, yarım kalan oyunumuzu bitirelim." riki ve seonwoo arkasındaki bedene dönmüştü. uzun olan genç bu teklifi duymasıyla oldukça sevinmişti ama diğer bir yandan da seonwoo'yu bırakmak istemiyordu, basketboldan da hoşlanmadığını biliyordu. jongseong, riki'nin düştüğü ikilemi fark etmesiyle konuşmaya devam etti. "jungwon ile etrafı dolaşacaklar, daha sonra onlara katılırız." riki, seonwoo'nun onayını almak için yanındakine döndüğünde seonwoo ifadesiz bir suratla duruyordu. ancak yüzüne yerleştirdiği samimi bir gülümseme ile konuştuğunda riki de rahatlamıştı. "gitsene, ne duruyorsun?" oturduğu yerden kalktı ve ağacın dibinde duran çantaların yanından basketbol topunu aldı. jongseong piknik alanından ayrılıp servislerin ve basketbol sahasının bulunduğu yere çıkmadan önce sevgilisine el salladı ve ikili gözden kayboldu.

jongseong ve riki, yukarıya çıkarken bir yandan da konuşmaya başlamışlardı. konuşmayı başlatan jongseong olmuştu. "ben bile jungwon ile sevgili olmama rağmen bunun için izin almıyorum, neler dönüyor aranızda?" riki, böyle bir soru beklemiyordu. bu yüzden biraz şaşırmıştı, cevap verirken sesi çatlamış, hatta kekelemişti. "bir şey dönmüyor. onu buraya zorla getirdiğim için pişmanım, yanında durmazsam bir şeylerin ters gideceğinden korkuyorum." jongseong, riki'nin afallamasını fark etmesiyle istemsizce gülümsedi. ona soracak olursanız, ikili arasında oldukça güçlü bir şeyler vardı ancak açıklanması da bir o kadar zordu.

𓆤 —

diğer tarafta ise jungwon ve seonwoo uzun bir doğa yürüyüşüne çıkmıştı. piknik alanının biraz ilerisinde, uzanan bir dere vardı. yol boyunca onu takip ettiler, aralarındaki sessizlik ortamı germeye başlayınca jungwon sakin bir ses tonuyla konuşmaya başladı. "riki seni çok önemsiyor gibi." seonwoo bu yorumun üzerine biraz düşündü, verecek herhangi bir cevabı yoktu. sessiz kalmayı tercih ederdi ama ne de olsa bir cevap vermenin iyi olacağını düşündü, artık kaçamazdı. "öyle mi dersin?" öyle gözükmese de konu riki olunca istemsiz olsa da geçiştiriyordu karşısındakini.

bu sefer seonwoo ortamı saran garip aurayı dağıtmak için konu açan taraf olmuştu. "jongseong ile nasıl tanıştığınızı anlatsana tekrar." jungwon, ona yönetilen soruyu bilmem kaçıncı duyuşuydu. komik olan tarafı da bu soruyu her seferinden seonwoo'nun tarafından duyuyor olmasıydı. "asla sıkılmadığın o anıyı tekrar anlatıyorum. ilk yılımızdı, sizinle bile tanışmıyordum. okul koridorlarında dolanırken görmüştüm ilk, üst sınıflardan olduğu belliydi. nedense kendisine çekmişti beni, esmer teni pencereden vuran güneşin altında parıldıyordu resmen..." jungwon'un sözleri seonwoo'nun yüksek kahkahasıyla bölünmüştü. o kadar dalmıştı ki, anlatırken kendini kaybediyordu her seferinde aşık genç. seonwoo, kahkahalarını durdurmasıyla soluk soluğa konuştu. "gerçekten çok seviyorsun, o kadar tatlısın ki. ben de böyle bir şey yaşamak istiyorum." jungwon, seonwoo'nun bu kahkahasını her anlattığında tekrar tekrar yaşamasına rağmen ona kızmıyor, onunla beraber gülüyordu. bugün ek olarak söyledikleri jungwon'un yüzünde arsız bir gülümsemeye sebep olmuştu. "belki de yaşıyorsundur." seonwoo, bunu duymasıyla "ne diyorsun ya!" demesi bir olmuştu, omzuna küçük bir yumruk attı. neyden ya da kimden bahsettiğini anlayamasa da kulakları kızarmış, kalp atışları yanan kulakları ile birlikte hızlanmıştı.

𓆤 —

jongseong ve riki ikilisi yarım kalan basketbol maçlarını bitirmesiyle tekrardan piknik alanına inmişlerdi. tahmin ettikleri gibi jungwon ve seonwoo burada değildi, topu bırakıp onları bulmak için arazide küçük bir tura çıkacaklardı. jongseong topu ağacın dibine bırakmasıyla tekrardan riki'nin yanına döndüğünde gözlerinin bir noktaya dikili olduğunu gördü. odaklandığı noktada enteresan şeyler bulmaya çalışsa da başarılı olamamıştı. tekrardan riki'ye dönüp dikkatini çekmek için seslendi. "riki, iyi misin?" riki, duyduğu ses ile kendine geldiğinde gidecekleri yoldan ilerlemeye devam etti. "evet, iyiyim." hâlâ dolu olan seonwoo'nun tabağını görene kadar iyiydi, içinden bir ses bir şeylerin rayında gitmediğini söylüyordu. kendi zihninde bunu kurcalamayı sonraya erteledi.

𓆤 —

cassette. | sunkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin