0 . 7

244 39 6
                                    


수많은 기억이 눈치
없게 어젠 널 많이

𓆤 —

seonwoo'nun hastalanması, riki sayesinda kaoslu geçen günün ardından herkes eskisi gibi rutin hayatlarına dönebilmişti. seonwoo uzun uzun dinlenmesinden sonra şimdi okul günü için hazırlanıyordu. gömleğinin düğmelerini iliklerken annesi mutfaktan seslendi. "seonwoo! kahvaltı hazır!" seonwoo, annesinin çağrısını "tamam!" diyerek yanıtlamış, işlerini halledip güzel kokular yayan mutfağa ulaşmıştı, normalde kahvaltı yapmazdı. bugün de yapmayı planlamıyordu, kahvaltı masasında oturup gazetenin günlük haberlerini okuyan annesini görmesiyle gülümsedi. "bugün manşetlerde neler var?" annesi burnunun üzerindeki gözlüğünü düzeltti ve çatık kaşlarla gazete kağıtlarında ilgi çekici bir haber aramaya başladı. "insanlar çıldırmış."

annesinin bu sözü üzerine genç kahkahasını tutamadı, ağzına kahvaltı masasından birkaç parça bir şey atarken gülmeye başladı. yaptığı büyük hazırlık üzerine masaya bile oturmayan oğlunu görmesiyle çatık bakışlar yerini, şaşkın bakışlara bıraktı. "bir şey yemeyecek misin?" seonwoo, başını iki yana salladı. o sırada da cebindeki telefon titredi, çıkarıp baktığında mesajı atan kişinin riki olduğunu gördü. annesine sunacak harika bir bahanesi vardı, telefonunu cebine koyarken riki'nin dışarıda onu beklediğini, okula beraber gideceklerini söyledi. annesi ise ne kadar oğlu için endişelense de bir şey diyemeden oğlunun evden ayrılışını izledi, daha sonrasında ise gazetesine geri döndü.

seonwoo, evden çıkış yapmasıyla etrafına bakındı ancak bahçede tanıdık bir silüete rastlamadı. dış kapıda beklediğini düşündü, normalde hep bahçede beklerdi oysa. bugün ne olmuştu da bahçenin dışında beklemeye karar vermişti anlamlandıramamıştı. demir bahçe kapıyı yavaşça kendisine doğru çekti, kafasını demir kapıdan çıkardı ve etrafı kolaçan etti. duvara yaslanmış, kollarını birbirine bağlayıp yeri seyreden genci görmesiyle yüzünde anlamsız bir gülümseme belirdi. bugün hiçbir şeyin anlamı yoktu sanki.

genç, onu izleyen bakışları hissedince kafasını yanına, bahçe kapısına doğru çevirdi. onu izleyen bir çift göz ve sıcak bir gülümseme ile karşılaştığında istemsiz olarak o da gülümsedi. aralarındaki sessizlik saniyeler boyunca sürdü. en sonunda konuşan riki olmuştu. "sonunda gelebildin." seonwoo geri kalan bedenini de demir kapının ardından çıkarttı ve okul yolu boyunca yürümeye başladılar. yol boyunca havadan sudan sohbet ettiler, seonwoo'nun dikkatini çeken bir nokta vardı. o da riki'nin kendisine karşı mesafeli ama bir o kadar da ilgili davranmasıydı. önceden jongseong ya da jungwon'a nasıl davranıyorsa öyle davranıyordu. şimdi ise, geçirdikleri son zamanlarda birbirlerine daha yakınlardı. seonwoo'nun bu durum içinin karıncalanmasını sağlamıştı. daha önce tatmadığı bu duygu kendisini garip hissettirmişti haliyle.

ikili bir süre ardından okula, sınıflarına varmışlardı. çantalarını sıralarına bırakıp bir süre daha sohbet ettiler. seonwoo ise herkes tarafından farklı karşılanmış, her gördüğü yüz ona geçmiş olsunlarını iletmişti. riki sayesindeydi hepsi, seonwoo'dan haber alamaması üzerine tüm okulu ayağa kaldırmıştı. seonwoo bunun için dün riki'ye yeterince kızdığından bu sefer pek bir tepki vermemişti.

𓆤 —

teneffüs aralarından birinde seonwoo, riki, jungwon üçlüsü sohbet ediyordu. onlar dışında da sınıfta birkaç kişi vardı. bazıları ders çalışıyor, bazıları ise kendi aralarında konuşuyordu. havada kavurucu güneş olmasına rağmen bugün güzel esiyordu. sınıfın tüm camları açıktı, pencereden gelen rüzgar pencere tarafında oturan üçlüye vurunca riki camı kapattı. seonwoo'nun üşütmesini, tekrardan hastalanmasını istemiyordu ama bahane olarak kendisinin üşüdüğünü söylemişti. yaz aylarına kalan sayılı günlerde yapılan bu hareket pek de hoş karşılanmazdı. sınıfın diğer ucunda, aralarında sohbet eden gruptan bir ses yükseldi. "camı ne diye kapatıyorsun? yanıyoruz burada!" riki ise ona yükseltilen sesi bastırmak için kendi sesini daha da yükseltmişti. "soyun o zaman, yanıyorsan soyun."

riki'nin yanındaki ikili neler döndüğünü anlamamıştı, seonwoo, gencin okul formasını çekiştirip susmasını sağlamıştı. ortamdaki sessizlik riki'nin çıkışmasıyla sağlandı, pencerenin kapanmasıyla ilgili iki taraf da birbirine laf atmadı.

sınıfa giren bedenle pencere kenarındaki üçlü kapı tarafına döndü, jongseong elindeki basketbol topuyla onlara doğru yaklaşıyordu. herkes başka bir basketbol maçı için riki'yi aralarından alıp götüreceğini biliyordu, ancak kimse riki'nin cevabının hayır olacağını bilmiyordu. "ne demek hayır?" bu tepkiyi herkes vermişti ama dile getiren jongseong olmuştu. seonwoo, genci koluyla dürterek gitmesi için işaret ediyordu. riki omuzlarını silkip gitmeyeceğini defalarca tekrarlıyordu. jongseong size başka birilerini bulacağını söyleyip sevgilisiyle vedalaşmasının ardından sınıftan çıktı.

"neden gitmedin?" seonwoo'nun sorusuyla riki çantasından bir beslenme kutusu çıkarmıştı. mavi renkteki kutunun içerisinde çeşit çeşit şeyler vardı, seonwoo'nun sırasına koyduğu beslenme kutusunun yanına da çilek aromalı kutu sütü ekleyip eski yerine geçti. "senin için hazırladım, ye." seonwoo bakışlarını bir önündekilere bir de riki'ye çeviriyordu. ancak karşısındaki genç bakışlarını kaçırıyor, onu izleyen gözler dışında her yere bakıyordu.

jungwon ise ikiliyi izleyip gülümsüyor, başını iki yana sallıyordu. bu, "ah, yok mu şunlar..." demenin bir başka yoluydu.

𓆤 —

cassette. | sunkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin