내 말 많은 기억이 눈치
없게 보채 널 많이— 𓆤 —
akşam saatleri, yelkovan altıyı, akrep sekizi gösteriyordu. güneş çoktandır batmıştı ve sokak lambaları ay ışığı ile beraber ıssız sokakları aydınlatmaya başlamıştı. nishimura ailesinin çoğu, akşam yemeklerini yemeye başlamıştı. onlara katılmayan tek kişi nishimura riki idi. odasına çekilmiş, kendi kendine büyük bir sorgu yapıyordu. cep telefonundan uzun bir araştırma yapmıştı, kafası çok karışık olan biteni çözmeye çalışıyordu. zihnini bu kadar bulandıran olay ise yakın arkadaşı seonwoo'ydu. ne sorunu olduğunu, uzun süredir hissettiği karamsarlığın ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. yaptığı küçük çaplı araştırma sonucunda birçok seçenek çıkmıştı ama ister istemez hepsinin nedeni tek bir sonuca çıkıyordu.
kafasının dizlerine yasladı ve kollarıyla etrafını sardı, sessiz ortama rağmen kafasındaki sesleri susturamıyordu. gözlerini sıkıca yumdu ve başına vuran ağrıdan kurtulmayı diledi. onu düşüncelerinden arındıran çalınan ve ardından açılan kapısı olmuştu. büyük ablasının odasına geldiğini görünce duruşunu düzeltti, normalde olsa odasından kovardı ama şu an konuşmaya en çok ihtiyacı olduğu insandı. terslenmeyen ablası ise bir sorun olduğunu anlamış olmalı ki gencin yanına gelip dağınık yatağa oturdu. endişelenmiş bir hali vardı, küçük kardeşi okuldan geldiğinden beri tek bir kelime etmeden odasına kapanmış ve bu saattir çıkmamıştı. yanındaki gencin ellerini tuttu ve konuşmadan bekledi, istediği zaman anlatmasını istedi. kardeşi ise çok geçmeden konuşmaya başladı, paylaşması gerektiği çok dert vardı.
"seonwoo, sanırım bir sorun var." ablası, küçük kardeşinin boğuk bakışlarını görmesiyle derin bir nefes aldı. gencin gözünün önüne gelen saç tellerini kenarlara itip sakin bir ses tonuyla sordu: "ne sorunu ablacığım?" genç konuşmasına devam etti. "yemek yemiyor, kusuyor, son günlerde eski enerjisi yok..." sözleri arasında duraksadı, onun için anlatmak bile zordu. arkadaşının başından geçenler yüzünden mi, bunları fark edememesi yüzünden mi yoksa seonwoo'nun ona tek bir kelime etmemesi yüzünden mi bilinmez, çok sinirli ve kırgındı. "bana hiçbir şey söylemedi, hep geçiştirdi. hastayım dedi, üşüttüm dedi." ablası boştaki elini gencin saçlarına çıkardı ve okşamaya başladı. kardeşler böyle günler içindir, ne kadar kavga etseniz de dönüp dolaşıp yanaşacakları yerdir. seonwoo, riki'nin kardeşi miydi? arkadaşı mı? yoksa sadece bir tanıdık mı? riki tüm bu soruların cevabını bilmiyordu, kendiyle yüzleştiği birkaç saattir de bunlara cevap bulamamıştı. ne kadar sorunun kendisinde olduğunu söylese de kabullenemiyordu.
"onunla konuşman gerekiyor, ondan dinlemen gereken şeyler de var." ablası yapmasının en doğru olacağı şeyi söylemişti. son bir defa, ne kadar sinirli olsa da asla sesini yükseltmemesi, öfkesini kontrol etmesi gerektiğini söylemişti. riki, birazdan evden çıkıp seonwoo ile konuşmak için onlara gidecekti. evden çıkmadan seonwoo'ya beş dakikaya orada olacağını, kapının önüne çıkması gerektiğini söylemişti.
— 𓆤 —
riki, vardığı binanın önünde bekleyen genci görmüştü. hava soğuk olmadığında dışarıda konuşacak olmalarının bir sıkıntı yaratmayacağını düşündü. seonwoo, hiçbir şeyden habersiz hafif bir gülümseme ile karşılamıştı genci. hafiften esen rüzgar pembe saçları dalgalandırdı, riki'nin ise içini ürpertti. aylar, belki de yıllar sonra ona hâlâ hiçbir şeyi anlatmamış gencin yüzüne bakmak çok zordu. "seonwoo, sorun ne?" riki, ne kendisinin ne de karşı tarafın beklediği bir soru sordu. "ne sorunu..?" seonwoo'ya soracak olursanız olup biteni anlayamamıştı.
"neden benden sakladın? yeterince güven vermedim mi?" seonwoo yutkundu ama yutkunurken bir o kadar da zorlandı. neyden bahsettiğini anlamamıştı fakat aklındaki şey olmamasını umuyordu. "neden bahsediyorsun riki? anlamıyorum..."
"yeme bozukluğundan bahsediyorum, var mı öyle bir şey? yoksa ben kafamda mı kurdum?" seonwoo tek bir kelime daha edemedi. arkadaşına sunabilecek başka bir cevabı yoktu, bu anın eninde sonunda geleceğini biliyordu. kendini hazırlamayı her zaman ertlemişti. şimdi ise sessizliğini koruyacaktı. bu, riki'ye verebileceği en ağır cevap olacaktı. riki, asla almamayı dileyeceği bir cevap almıştı. söyleyecek daha başka bir şey bulamadı, ne kadar kendine kızsa, ne kadar suçu kendinde bulsa içindeki kırgınlık dinecek gibi değildi.
"peki, içeriye gir artık. yarın konuşuruz." adımlarını geldiği yöne doğru çevirdi, seonwoo'nun suskunluğu her şeyi açıklamıştı. riki, ne kadar arkasından seslenen genci duysa da arkasını dönüp bakmamıştı bile. bir kere daha o okyanus gözlere baksaydı kurtulamayacağı bir girdaba takılırdı. her bir adımında başka bir yaş yanaklarından süzülüyordu. seonwoo'nun üzerine fazla gittiğini düşündü, özür dilemeyi çok istedi ama yapamadı.
— 𓆤 —
selammm, öncelikle bu bölümden hiç emin olmadığımı söylemek isterim
daha iyi bir bölüm yazabilirdim, kusuruma bakmayın
sınavlarım daha başlamadı, haftaya başlayacak ve ben şimdiden sıkı çalışmaya başladım
her gün bölüm attığım için rutinimi bozmamaya çalıştım ama biraz zorlanıyorum... o yüzden pazartesine kadar seyrek bölüm atmayı, bir sonraki hafta çarşambaya kadar da bölüm atmamayı düşünüyorum
arada yazabilecek zaman bulursan yazarım, beni birazcık idare ederseniz çok sevineceğim 🥺 bol sunkili günler!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cassette. | sunki
Fanfiction𖣠 ! › 📮 o zaman, şimdi ve sonsuza kadar. nishimura riki, kim seonwoo'ya her daim yanında olacağı sözünü vermişti ancak bir şeyler vardı ki iki gencin arasını açıyordu. kim seonwoo'nun sakladığı büyük sır birbirlerine karşı büyük duvarlar örmeye z...