1. Bölüm: Gece Gelen Mektup

265 8 19
                                    

21 Nisan 2022 00.31

Birleşik Krallık/Londra

Gecenin karanlığında yağmur, şırıl şırıl yağıyor, başkentte yağmurdan göz gözü görmüyordu. İnsanlar evlerine yetişmeye çalışıyor, su birikintilerini paçalarının ıslanması umurlarında olmadan şıp şıp geçiyorlardı. Londra, Gotham gibi kasvetliydi 21 Nisan günü.

Eve gitmek için bu kasvetli havada hızlı adımlarla su birikintilerine şıp şıp basarak yürüyenlerden birisi de Londra şehrinin en ünlü ve en genç dedektiflerinden Max Sven Von Der Meer'di.

Max Sven Von Der Meer, 185 cm boyunda ve 82 kilo, beyaz tenli bir Hollandalı'ydı. Sarı ve düz olan saçları omuzlarına kadar iniyordu. Uzun bir yüzü, mavi gözleri, uzun ince bir burnu vardı. Güçlü kollara ve geniş omuzlara sahipti. Sabah tıraş olmuş, saçlarına bakım yapmıştı ama saçları yağmur sebebiyle bir hayli fazla ıslanmıştı.

Max Sven Von Der Meer, fazlasıyla bakımlıydı. Takıntılı olmamasına rağmen bakımına dikkat eder, görev icabı tıraş olamasa bile sakalını düzenlerdi. Duygularını dışa vurmaz, sinirlerine hakim olmaya çalışır, fazla gülmez, ciddi davranırdı.

Üzerine siyah bir pantolon, beyaz bir gömlek ve siyah bir ceket giymişti.

Max Sven Von Der Meer, ceketinin cebinden anahtarını çıkardı ve üç katlı apartmanın kapısını açtı. İçeriye girdi ve kapıyı kapattıktan sonra hızlı adımlarla merdivenlerden çıktı. Posta kutusundakileri topladıktan sonra dairesinin kapısını açtı ve içeri girdi. Kapıyı kapattıktan sonra kilitledi. Ardından salona geçti ve elindeki kağıtları salonun ortasındaki sehpaya bırakıp salondan çıktı. Banyoya girdi ve üzerindekileri çıkardı. Kendisini ılık duşun altına attı. Kısa bir duştan sonra bornozunu üzerine geçirdi ve bir fincan filtre kahve hazırlayıp salona geçti. Duş O'nu rahatlatmış, gevşetmiş ve işin yorgunluğunu attırıp dinlendirmişti. Kendini tekli koltuğa bıraktı ve bacak bacak üstüne attı.

Salon genişti, antika eşyalarla, mobilyalarla döşenmişti. Tablolar, vazolar ve saksılar her yerdeydi.

Max Sven Von Der Meer, faturalara şöyle bir göz gezdirdi ve neden sonra üzerinde kırmızı bir kalp ve hafif bir kan lekesi motifi olan bir zarf dikkatini çekti. Zarfı açtı ve içinden bir mektup çıktı. Mektubu okumaya başladı:

19 Nisan

Sayın Max Sven Von Der Meer

Ben sizin hem bir düşmanınız hem de en büyük hayranınızım. Şu an kim olduğumu çıkarmaya çalıştığınıza eminim ama bunu yapmayın! Çünkü başaramazsınız. Beni bir kere bile görmediniz. Bir kere bile karşınıza çıkmadım ama siz benim yoluma çıktınız. Sizi canlı olarak görme şerefine çok fazla nail olamadım ama televizyonda ve gazetede çok gördüm, radyoda çok dinledim ve size aşığım. Evet, bu size çok saçma gelecek. Hem en büyük düşmanınız hem de en büyük aşığınız nasıl olabilirim? Eminim bunu soruyorsunuzdur şimdi kendinize. Siz şimdi beni takıntılı bir kadın da sanıyorsunuzdur. Yüz yüze görüşmeden, buluşmadan aşk olmaz diyorsunuzdur ama oluyor işte. Yoksa, kalbimde uçuşan kelebekler nasıl olabilir, bu kelebekler nasıl hem zehir hem panzehir olabilir? Hislerimi size yazarken konudan da biraz saptım sanırım. En iyisi konuya geri dönmek. Siz bana şu ana kadar en büyük kötülüğü yaptınız. Çok iyi bir dedektif olduğunuzu biliyorum ama bazen en iyi dedektifler de hata yapar değil mi? Hata yapar, kanıtları yanlış yorar ve istemeden de olsa bazılarının canını yakarlar. Siz istemeden mi yaptınız bunu yoksa isteyerek mi bundan emin değilim. İşte bu yüzden sizin en büyük düşmanınızım.

Babamı çok yakından tanırdınız ve onu siz hapse yolladınız. Eminim suçlunun o olduğunu düşünmeye sizi bazı kanıtlar itmiştir, sizi de şok etmiştir bu kararı vermek. Babamı hapishaneye mahkum etmek. Belki bunda yanılıyor da olabilirim. Babamdan nefret de ediyor ve onu bilerek ve isteyerek hapishaneye göndermiş olabilirsiniz. Yalnızca şundan eminim ki babam masumdu. Şerefim üzerine yemin ederim ki babam masumdu. Şimdi sizden şunu rica ediyorum ki o vakayı tekrar inceleyin ve babamın suçsuz olduğunu ispatlayın! Tabi bana inanıyor ve güveniyorsanız. Adını bile bilmediğiniz birisine inanmayabilir, güvenmeyebilirsiniz ama inanarak ve güvenerek bir şey kaybetmezsiniz. İnanmayarak ve güvenmeyerek ise çok şey kaybedersiniz.

Size şu an adımı söyleyemem ama bana bir mektup yazma lütfunda bulunacaksanız mektubu postalayabileceğiniz bir adres yazabilirim. Adres: 75-77 Buckingham Gate, London SW1E 6PD, Birleşik Krallık

Mektubu yazdığım adrese bırakabilirsiniz ama sakın beni göremeye ve takip etmeye çalışmayın yoksa hiç istemediğim şeyleri yapmak zorunda kalabilirim.

Sizi nefretine rağmen her daim sevecek olan hayranınız ve aynı zamanda düşmanınız

Max Sven Von Der Meer, karmakarışık duygular içerisindeydi. Mektupta hangi vakadan bahsedildiğini hatırlamıyordu. Beynini zorluyor ama bir türlü aklına gelmiyordu. Bir anda canı hiç mi hiç kahve istememişti. Ayağa kalktı ve içki dolabından bir şişe The Macallan marka viski çıkardı. Bir kadeh doldurdu ve mektubu tekrar, dikkatlice okumaya başladı. Viskisinden bir yudum içti. Ardından kadehi hızla boşalttı ve tekrar doldurdu. Tekrar tekrar mektubu okudu ve kadeh kadeh viski içti. Mektubu son okuyuşunda gülerek "saçmalık!" dedi ve mektubu bir kenara fırlattı. Bir kadeh daha viski içti ve sonra da yorgunluktan ve alkolün etkisinden uykuya daldı. 

Bölüm Sonu 

Okumaya başladığınız tarihi belirtirseniz çok mutlu olurum.

Oy ve yorumlarınızı, eleştirilerinizi eksik etmeyin lütfen.

İnstagram: cengiz_samet_tom7

Twitter: @BOSS_ZEH_3_18 - @WitcherTica - @votkavevoronko

Yazmaya Devam Ettiğim romanlarımı aşağıya bırakıyorum.

Esrarengiz Mektuplar ve Kanlı Kolyenin Gizemi (Polisiye)

Havadis (Habercilik/Aşk/Dram)

Hun Kızı (Tarihi Kurgu)

İhtiraslar Uğruna (Aşk/Polisiye/Dram)

Kartalın Laneti (Mitolojik/Fantastik)

Poseidon'un Sürgünü (Mitolojik/ Fantastik)

Sahte İzdivaç (Aşk/Dram/Mafya)

Tımarhanede Bir Gece Geçirmek (Polisiye/Dram/Aşk)

Esrarengiz Mektuplar ve Kanlı Kolyenin Gizemi  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin