lunch.

246 24 6
                                    

Johnny, söz verdiği gibi Céline Turner ve onun kızı Blair ile öğle yemeği yemek için bir kafede oturuyordu.

Geleli henüz birkaç dakika olmuştu. Sokağın köşesindeki kafeye girip çıkan her müşteri, bir saniyeliğine de olsa duraksıyor ve tek başına oturan Johnny'i görünce ilgili bakışlarını onun üzerinden eksik etmiyorlardı.

Fakat Johnny o öğle saati için etrafını izleyecek kadar müsait değildi. Bir kulağında telefonla konuşurken, diğer yandan masada duran dosyanın kapağı ile oynuyordu. B'nin yolladığı mektupların haricinde, senaryoyu okuyup bitirmişti ve projenin yönetmeni ile görüşüyordu. Her ne kadar yeni evinden uzaklaşmak istemese de yeni teklifi beğenmişti ve birkaç aylık İtalya seyahatine de katlanabileceğini düşünüyordu.

Céline Turner ve kızı Blair ise sokağın başında görüldü. Céline, her zaman olduğu gibi takım elbisesi ve sivri topuklu ayakkabıları ile profesyonel görüntüsünü sağlıyordu. Kızı Blair ise annesinin yirmi beş yıl önceki hali gibiydi. Tıpkı Céline gibi kahverengi saçları düzdü, onun gibi resmi bir takım elbisesi vardı ve annesinin yerini alacağı iki kilometre öteden bile belli oluyordu. Céline Turner, kendi kopyasını doğurmuştu.

Kafeye doğru yaklaştıkça, Johnny'i görmüşlerdi. En arkadaki masada oturan ve telefonda konuşan Johnny de onları fark etti. El salladı. Telefonu kapatırken, gözleri Blair'i takip ediyordu. Onun B olma olasılığını günlerdir düşünüyordu ve şimdi cevabı alacak olması, itiraf etmesi gerekirse onu biraz heyecanlı kılıyordu.

Heyecan dolu ifadesiyle yanındaki annesini dürten Blair ise yerinde duramıyordu. Kafede onları bekleyen ve müşterileri olan adamla, yani liseye gittiği yıllarda odasının duvarlarını posterleriyle kapladığı Johnny Depp ile tanışacağı için aklını kaybetmiş gibi hissediyordu. Saçlarını son bir kez daha düzeltmek için yaptığı hamle sonucu nişan yüzüğü parlamıştı. Kafeye girdiği sırada kendisini toparlamış, onları karşılamak için yerinden kalkan Johnny'nin boynuna atlamamak için kendisini tutmuştu.

"Çok bekletmedik, değil mi?" diye soran Céline, güneş gözlüğünü saçlarına doğru kaldırarak Johnny ile selamlaşmıştı. Her yerde Johnny Depp'in tercih ettiği emlakçı olması ile övünüyor, bölgedeki şöhretini arttırıyordu. "Son müşterim tam bir baş belasıydı. Zor kurtuldum."

"Yeni geldim sayılır." dedi, Johnny. "Beni de baş belası diye başkalarına anlatıyor musun, Céline?"

Céline Turner, tüm sokağı inleten bir kahkaha atmıştı. "Elbette ki hayır, seni şakacı! Kocamı, Johnny Depp ile boynuzluyorum diye bir dedikodu başlatmış olabilirim tabi. O konuda güvence veremeyeceğim."

Johnny, bu duyduğuna sanki dünyanın en komik olayıymış gibi sahte bir kahkaha ile karşılık verdi. Céline'in yersiz derecede gürültülü kahkahası yüzünden sol kulağı çınlamıştı ve bunu belli etmemeye çalışıyordu.

"Seni büyük hayranın ile tanıştırayım." diyen Céline, hemen gerisinde duran ve Johnny'e tatlı bir şekilde gülümseyen kızını gösterdi.
Yerine oturmak için ikisinin arasından çekildi. "Kızım Blair Turner, tabi yakında soyadı değişiyor."

Blair tokalaşmak için elini uzattı ve yüzündeki gülümseme bir an olsun silinmemişti. Johnny ona karşılık verip ayaküstü konuşurken, dikkatle genç kadını izliyordu. Onu mektupları yazarken hayal ediyor, duvara yansıyan gölgesinin fotoğrafını çekerken aslında nasıl göründüğünü düşünüyordu.

Olabilirdi, değil mi?

Yani, belki.

Blair, uygun bir tahmindi ancak rüzgardan dolayı yüzüne gelen saç tutamlarını geriye atarken parlayan nişan yüzüğünden dolayı Johnny tekrar şüpheye düşmüştü.

"Sizinle tanıştığıma hâlâ inanmıyorum." diyerek yerine oturdu, Blair. Biraz daha sakin görünüyordu. "Annem size bir ev sattığını söyleyince tam anlamıyla delirdim. Düğün alışverişi için New York'ta olmasaydım, o evi size kesinlikle ben gezdiriyor olurdum."

Johnny, yarım saatten uzun bir süre boyunca bunu dinledi. Yemekleri süresince çok konuşmadı, çünkü Blair ve Céline zaten onun yerine de konuşuyordu. Blair'i dinlemek güzeldi, geçmişinden çok gelecek hayallerinden bahsediyordu. Céline ise Johnny için kulak tıkacı ihtiyacı yaratıyordu. Fakat Johnny ona pek odaklanmadı. Daha çok Blair ve onun nişanlısı ile tanışma hikayesini sevmişti. Ayrıca bu demek oluyordu ki, o aslında B değildi. Zaten karşılıklı oturdukları andan beri Blair tuhaf davranmamış, Johnny'e kaçamak bir bakış dahi atmamıştı. Sadece bir hayranıydı.

Önlerine bırakılan tatlı tabaklarının ardından Céline, çantasından çıkardığı düğün davetiyesini Johnny'e uzatmıştı. "Müsait olursan gelmeni çok isteriz."

"Lütfen gelin." diye ısrar etti, Blair.

Johnny, süslü davetiyedeki tarihe baktı. Evde boş boş oturmak ve düğüne gitmek arasında bir seçim yapmak zorundaydı. "Sanırım geleceğim." dedi. "Film çekimlerim için daha vakit var."

Davetiyedeki gül detayları, onu bugün alacağı mektup için sabırsız hissettirmişti. Artık her gün kapısında kırmızı bir zarf almaya alışmıştı ve her yeni mektubu merak ettiğini kabul ediyordu. B'ye ait satırları okumayı seviyordu.

"Sizin için aile masasında bir yer ayırtacağım." diyerek telefonunu açtı, Blair.

"Hiç gerek yok." diyerek itiraz etti, Johnny. "Yaşlı teyzenizin ilgi odağı olmaktan çekindiğim için değil tabi ama..."

Céline, içtiği ikinci kadehten sonra daha çok kahkaha atmaya başlamıştı.

Blair da gülmeye başladı. "Yaşlıları başka masaya postaladım, merak etmeyin."

Johnny pes etmiş gibi ellerini gösterdi ve önündeki kremalı tatlıya çatalını daldırırken bir düğünü kaldırıp kaldıramayacağını düşünüyordu.

"Gül bahçene hiç hırsız girdi mi, Céline?" diye sordu, aniden.

"Yabancı bir hırsızım hiç olmadı."

Johnny daha net bir cevap için tek kaşını merakla kaldırmıştı.

"Benim gül hırsızlarım her zaman evimdedir." dedi, Céline. Kadehini masaya bıraktı. "Kızlarım."

Blair kendisini savundu. "Sadece liseye giderken çiçek çalıyordum, anne."

"Kız kardeşlerin hâlâ çalıyor."

"Kaç kardeşsiniz, Blair?" diye başka bir soru sordu, Johnny.

"Benden küçük iki kız kardeşim var."

"Betty ve Bianca." diyerek isimlerini söyledi, Céline.

Daha çok B!

Johnny isimlerini sevdiğini söylemişti ancak şaşkınlığını gizliyor ve git gide artan seçeneklerin altında eziliyordu.

Céline, içkisinden bir yudum daha aldıktan sonra devam etti. "Bianca, lise son sınıfa gidiyor. Evin en yaramaz üyesi. Ablası Blair bile beni ondan daha az yormuştu."

Blair, annesine göz devirdi.

Johnny endişeli gibi görünmek istemiyordu ancak mektubu ona atan kişinin Bianca olmasından korkuyordu. Çünkü bir lise öğrencisiydi ve o mektuplar durumuna uygun olmazdı.

"Betty ise emlak ofisimde çalışıyor. O evimin en uysal üyesi. Harika bir öğrenciydi ve uzaklaşmak yerine aile işinde kalmayı tercih etti." diyerek konuşmasını sonlandırdı, Céline.

Johnny ona üç kızı olduğu için ne kadar şanslı bir ebeveyn olduğunu söylemişti. Céline ve Blair ile birlikte kafeden ayrılmış ancak onlara veda ederek kendi evinin yoluna gitmişti.

Elinde katılacağı bir düğünün davetiyesi vardı. Blair, aradığı B değildi ve daha da kötüsü artık iki aday daha vardı.

Ya da sadece yanlış yöne bakıyordu.

Onu bulana kadar hiçbir şeyden emin olamayacaktı.

🥀

american beauty ➵ deppHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin