Ogeday
-Nisa? Nisa aç gözünü güzelim, hadi. Nisayı arabanın arka koltuğuna uzatmış, yüzüne su vuruyordum.
-Nisa? Yavaşca gözlerini açmaya başladı
-Duyuyormusun beni? Başını salladı. Tamam korkma, bir şey yok. Ben burdayım. Hadi gel, doğrul biraz. Biraz doğrulduktan donra su şişesini yeniden elime aldım. Tamam, su iç biraz, Nisa. Şişeyi dudaklarına götürdüm, bir kaç yudum su içti. İyimisin?
-İyiyim dedi. Sonunda sesini duymuştum. Rahatladım. Deminden beri telefonum susmuyordu. Anıl arıyordu, açtım hemen
-Oge aklım çıktı oğlum, niye açmıyorsun? Nerdesin? Makbuleyle eve geldik Nisanın eşyaları burda, telefonu kırılmış ama evde kimse yok
-Nisa benle merak etmeyin
-Senle mi? dedi Anıl. Arkadan Makbulenin sesi duyuldu "İyi mi?"
-İyi merak etmeyin
-Nerdesiniz? gelelim hemen. Tam Anıla cevap verecektim ki elini uzatıp kolumun üstüne koydu
-Yalnız kalmak istiyorum dedi. Gözlerimle onu onayladıktan sonra arabadan indim.
-Anıl, Nisa iyi değil, çok korkmuş. Şu an yalnız kalmak istediğini söyledi ama onu asla yalnız bırakamam. Onu benim evime götürücem. Biraz toparlansın. Makbuleye de söyle, yarın görür Nisayı
-Nolmuş abi? Bir şey mi yapmış kıza?
Gözlerimi sıkıca kapattım. Elimi yumruk yaptım ve sıktım. Bunu söylemesi o kadar zordu ki. Kim bilir o yaşarken ne hissetmişdi.
-Oge?
-El kaldırmış
-Ne? diye Makbulenin çığlığını duydum. Anıl bu sefer Makbuleyi sakinleştirmeye çalışıyordu.
-Anıl, o evde Nisaya ait ne varsa çıkartın. Oraya bir daha ayak basmasını istemiyorum
-Tamam kardeşim merak etme, Nisayla ilgilen sen burası bende
-Tamam
Arabaya geri döndüm. Hemen ceketimi Nisaya giydirdim.
-Nisa, uzan güzelim. Kapa gözlerini biraz uyumaya çalış. Varınca uyandırıcam seni tamam mı? Yine başını salladı. Hemen ön koltuğa geçtim ve eve doğru sürmeye başladım. Hisslerim karmakarışıktı. Onu böyle görmeye dayanamıyordum. Bir tarafım gidip Barışın ağzını burnunu kırmak, Nisaya yaptıklarını misliyle ödetmek istiyordu. Diğer tarafımsa artık Nisaya odaklanmak, ona her şeyi unutdurmak, yaralarını sarmak, o herifi tamamen ondan uzaklaştırmak istiyordu. İkinci taraf daha ağır basıyordu. Nisa iyi olsun, geri kalan hiç bir şeyin önemi yoktu. Vardığımızda Nisa uyumuştu. Onu yavaşca arka koltuktan çıkarmaya çalıştım ama uyandı.
-Geldik dedim
-Nereye?
-Benim evime diye cevapladım ve elini tutarak arabadan indirdim. Ayakabıları yoktu bu yüzden hemen kucağıma aldım. Asansörden indiğimizde onu yavaşca yere bıraktım ve kapıyı açtım. İçeri girdik, salona doğru yürüdük. Ona hemen gelicemi söyleyip salondan çıktım.Nisa
Ogeday gidince koltuğa oturdum. Sanki ben ben değildim. Bedenim taşlaşmıştı sanki. Hareketlerim, duygularım, düşüncelerim hiç birini idare edemiyordum. O anlar sürekli bir film gibi dönüyordu kafamda. Ogeday elinde ilk yardım çantasıyla içeri girdi. Önümde dizlerinin üstüne çöktü
-Yaranı temizliycem, acırsa söyle tamam mı?
Acımazdı ki. Benim canım artık nasıl acırdı ki bundan sonra? Pamuğu ıslattı ve yavaşca dudağımı temizlemeye başladı. O kadar narindi ki dokunuşları, beni incitmemek için elinden geleni yapıyordu. Kafamdakı film ise durmak bilmiyordu. Beni incitmek isteyen birinin küfürleri kulağımdaydı. "Beni aldattın" "O**spu" tokat sesi..Kan tadı..Ağlamaya başladım. Hıçkırarak, kendimi kaybetmiş gibi ağlamaya başladım. Ogeday hemen bana sarıldı..
-Ağla, dedi. İçinde ne varsa dök. Dök ki bir daha böylesine acımasın canın, böylesine ağlama..
Ben de ona sımsıkı sarıldım, teninden, kokusundan, varlığından güç almak istercesine sarıldım. Artık gözyaşlarım dindiğinde hafifce doğruldu, başımı onun göğsünden kaldırdım.
-Hadi gel diyerek beni önce banyoya götürdü. Yüzümü yavaşca yıkadı. Sonra onun yatak odasına geçtik. Dolaptan bir t shirt çıkardı, yatağın üzerine bıraktı. Sonra bana döndü:
-Hadi, sen üzerini değiştir, sonra yatağa gir. Ben sana bir papatya çayı yapıcam, daha rahat uyursun dedi ve odadan çıktı.
Üzerimdekilerden kurtulup Ogedayın T- shirtünü giyindim. Üzerimde mini bir elbise gibi durmuştu. Sonra yatağa girdim, onun gibi kokuyordu. Huzur dolu bir uykuya dalacağım için rahatladım. Bir süre sonra Ogeday kapıyı tıklattı.
-Gelebilirsin dedim. Elinde bir kupayla odaya girdi. Bana doğru gelip yavaşca yatağa oturdu
-Al, iç bakalım bunu dedi. Kupanın içinde cam bir pipet vardı. Muhtemelen dudağım sıcaktan acımasın diye yapmıştı bunu. Bu kadar düşünceli olması beni öyle darmadağın ediyordu ki. Alışkın değildim ki böyle şeylere. Gözlerim doldu yine
-Noldu? dedi
-İyi ki varsın dedim bir anda. Hiç düşünmeden. Bir yerlere çekilir mi diye endişelenmeden. İçimden geldiği gibi, anda kalarak..
-Asıl sen iyi ki varsın, Nisa diye cevapladı. Çayımı bitirdikten sonra kupayı eline aldı ve ayağa kalktı
-Yalnız kalmak istiyordun. Hemen salonda olacağım, seslenmen yeter tamam mı? Uyumaya çalış, Nisa. Düşünme hiç bir şey
-Tamam dedim. Uzanıp üzerimi örtdü. Elini saçlarımda gezdirdi, sonra eline bir yastık ve battaniye alarak "İyi geceler" dedi ve odadan çıktı.
Yaklaşık yarım saat geçmişti. Ogedayın evinde, onun odasında, onun yatağında şu an olabileceğim en huzurlu yerdeydim. Ama bir türlü uyuyamıyordum. Ne yaparsam yapayım gözlerimi kapattığım an yine aynı kabus sarıyordu benliğimi. Ayağa kalktım odanın içinde bir kaç tur dolandım. Pencereyi açtım, biraz nefes aldım. Sonra yeniden yatağa girdim. 15 dakika daha geçmişti, yok olmuyordu. Kafamdan silinmiyordu bir türlü o görüntüler. Sonunda pes ettim. Bana onun iyi geleceğini biliyordum. Diğer odadaydı. Ve ben bir türlü cesaret edip yanına gidemiyordum. Sonra kendimi sorgulamaya başladım. Neden kendimi sürekli onun yanında buluyordum? Neden ona bu kadar güveniyor, onun yanında bu kadar huzurlu oluyordum? "Çünki sana iyi geliyor"dedim yüksek sesle. Bir taraftan da Barışın Ogeday hakkında söyledikleri kafamda yankılanıyordu sürekli. "Yeter! Hayatımın içine etti, daha fazla kafamı karıştırmasına izin vermiycem! Sen her zaman ne hissettiysen öyle yaşadın, Nisa! Yine aynısını yap" dedim kendimi kendime getirmek istercesine. "Hisslerine güven"diye tekrarladım ve odadan çıktım
Ogeday
Koltukta uzanmıştım. Nisa içeride uyuyordu ama bana bu gece uyku yoktu belli. Burda, evimde, yanımdayken bile onun için endişelenebiliyordum. Aslında benim endişelerim onun ruhu için, duyguları, kalbi içindi. Öyle güzel kalpli bir insan bu yaşananların hiç birini haketmiyordu. Öfkem hala daha yerindeydi. Ben onun üzerine titrerken o şerefsiz nasıl onu incitebilirdi? Bu düşüncelerle bir sağa bir sola dönerken kapı sesini duydum. Hemen durdum ve sesi dinlemeye devam ettim. Her yer karanlıktı ama Nisanın salona girdiğini gördüm
-Nisa? Noldu? İyimisin? diye sordum.
Bana doğru yaklaştı. Önümde durdu ve battaniyeyi üzerimden kaldırdı. Yanıma geleceğini anladığımda ona hemen yer açtım. Yanıma uzandı, bir birimize öyle yakındık ki nefeslerimiz yüzümüze çarpıyordu.
-Burda uyuyabilirmiyim? diye sordu
-Tabi ki uyuyabilirsin diye cevapladım. Bana biraz daha sokuldu ve başını göğsüme koydu. Gözlerimi kapattım. Bu an dünyada yaşadığım en güzel andı. Sevdiyim kadın kollarımdaydı, bana sarılmıştı. Ben de onu sıkıca sardım. Bedenlerimiz bir birine öyle yakındı ki. İlk kez böyle bir şey hissettim. Sanki iki kişi değil de tek bir vücuttuk. Kokusu beni büyülüyordu. Ellerim müptelası olduğu saçlarını buldu. Yavaşca parmaklarımı saçlarında gezdirmeye başladım.
-Biliyormusun? dedi Beni takip ediyormuş
-Ne? diye sordum şaşkınlıkla
-Süleymanla buluştuğumuzda ordaymış. Seninle yemek yediğimizde de oradaymış.
Şaşkınlıktan, öfkeden, sinirden ne yapacağımı, nasıl davranıcağımı bilmiyordum
-Hasta mı bu herif?
-Takıntılı diye cevapladı. Onu Süleymanla, Süleymanı da senle aldattığımı düşünüyor
-Yok ebenin.. pardon dedim hemen lafımı bitirmeden
-Hayatımın en kötü bir senesini geçirdim dedi. Herşeyime karışıyordu. Neredeyse bütün sosyal hayatım mahvoldu. Kimseyle görüşemez oldum diye devam etti. Sürekli telefonumu karıştırıyordu. Annemle mesajlarım çekceydi. Onları bile tecrüme edip bakıyodu ne yazmışım diye yane.
Çok zordu. Nisa gibi hayata gülen gözlerle bakan birinin bunları yaşaması çok zordu gerçekten
-Sen çok güçlü birisin biliyorsun değil mi? dedim. Bütün bunları yaşarken hep güldün. Dışardan hiçkimse bunları yaşadığını hissetmedi bile. Ama keşke bu kadar dayanmasaydın, bu kadar yormasaydın kendini.
-Ben de çok kıskanç biriyim. Başlarda anlamaya çalıştım. Ama sonra kafama dank etti. Bu yaptığı kıskançlık değildi ki. Cidden artık bitsin istiyom, hayatımdan çıksın, gitsin istiyom
-Bitti zaten Nisa. Sana söz veriyorum, o herif bir daha seni üzemeyecekNisa
Ona bir az daha sokuldum. Sanki daha sıkı sarılınca her şey daha güzel olacakmış gibi. Huzurum, mutluluğum, neşem, heyecanım geri gelecekmiş gibi. Minnetdardım, Ogedaya yanımda olduğu için, bana iyi geldiği için, her şey için minnetdardım. Bir süre hiç bir şey konuşmadan durduk. Bu sefer uyuyan oydu. Başımı kaldırdım, yüzünü incelemeye başladım. Saçlarını, kipriklerini, bıyıklarını, kirli sakalını, düzenli nefes alış verişi ile göğsünün yukarı aşağı hareket etmesini bile izledim. Sonra elimi göğsünden kaldırdım ve hafifce sakallarını okşamaya başladım, bir yandan da gülümsüyorsum. Sonra durdum. "Ne yapıyorum ben?" diye düşündüm. "Harbiden napıyosun sen Nisa? Kalbin neden böyle hızlı atmaya başladı ki? Neden panik oldun?" Kafamda hızla sorular gelip geçiyordu. Yoksa? "Hayır, saçmalama be" diye cevapladım bilincimin bana yönelttiği o soruyu. Sonra yeniden başımı onun göğsüne koydum ve kendimi uykuya teslim ettim.