Gözlerimi huzursuz, heyecansız, sessiz bir sabaha açtım. Sağ tarafıma baktım hemen Barış yoktu. Dün gece yine kavga etmiştik. Çekip gitmiş ve hala dönmemişti. Dönmemesi daha iyiydi aslında biraz kafa dinlemeye, kendi kendimle yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Pencereye doğru yürüdüm, perdeyi araladım, hava da tıpkı benim gibiydi bugün. Bulutlu, huzursuz, göz yaşlarını boşaltmakla boşaltmamak arasında bir yerde..İç çektim, son zamanlarda ne kadar da fazla iç çektiğimi fark etdim bir anda. Sonra derin bir nefes aldım, nefesim yetmiyormuş gibi, ciğerlerimi nefesle doldurursam rahatlayacakmışım gibi. O nefes bütün ruhumu yeniden canlandırıcakmış gibi. Olmadı, yine rahatlayamadım..Banyoya girdim aynadakı yansımama, ağlamaktan şişen gözlerime baktım. Kimdi bu kız? Benmiyim? O gözlerinin içi gülen, gülüşüyle her kesi mest eden, enerjisiyle her kesi yükselten o kız bu kızmıydı? "Geçecek" dedim, "Bu da geçecek".. O sırada telefonum çaldı, yatak odasına geri döndüm. Makbuş arıyordu.
-Efendim Makbuş
-Niiss! Günaydın! Nasılsın? Heyecanlımısın?
Değildim, heyecanın H sini bile hissetmiyordu ruhum..
-Evet, daha yeni uyandım ayılamadım hala da
-Kızım senin bu rahatlığın beni öldürecek, yeni bir işe imza atıyorsun 2 saat sonra ve yeni mi uyandın?
-Makbuş ya sanki beni bilmiyorsun, uyku hep önce gelir..
Çünki sadece o zaman kaçabiliyordum herkesten, herşeyden..
-Hadi hazırlan artık, sen Barışla gidersin herhalde çıkışta buluşur kutlarız o zaman bebeğim
-Tamam canım, haberleşiriz öptüm
Bu gün ilk dizi projemin imzasını atıcaktım. Barış yarışmadan sonra sürekli bir şeyler yapmamız, kendimizi unutdurmamamız gerektiğini söyleyip duruyordu. Zaten sürekli videolar çekiyorduk, istagramı aktiv kullanıyorduk. Bunlar bana zoraki geliyor olsa da menejerimiz bunları yapmanın kariyerimize çok artısı olduğunu savunuyordu. Takipçi sayım her geçen gün artıyordu ama sosyal medya çoğu zaman bana hiç iyi gelmiyordu. Özellikle yarışmadan sonra arkadaşım dediğim insanların yaptıkları, söyledikleri, insanların beni tanımadan, ne yaşadığımı bilmeden sürekli beni linçlemeleri ağır gelmişti. Bir süre sosyal medyadan uzak durmuştum ve bu süre zaafında menejerim çıldırmıştı. Sürekli Barışla birlikte proje kovalamışlardı. Bu proje ise tamda damdan düşer gibi düşmüştü önüme. Bir gün Barışla bir kafede oturup yemek yerken Acun abi aramıştı. Biraz sohbet ettikten sonra Exxen için bir diziyi yeniden çekeceğini ve dizide benimde oynamamı istediğini söylemişti. Acun abiye düşüneceğimi söyleyip kapatmıştım ve Barış bana hemen kabul etmediğim için kızmıştı
-Nisa bu fırsat kaçar mı ya? Napıyosun?
-Düşüneceğimi söyledim. Barış ben oyuncu değilim ki..Becerebilirmiyim bilmiyorum
-Aşkım şu an bir projenin içinde olman önemli, becerip becermemen değil
Gülmüştüm..Aşkımla başlayıp küçümsemeyle biten bu cümleye sadece acı bir şekilde gülmüştüm.
Beni her kes o kadar çok sıkıştırmıştı ki sonunda projeyi kabul etmişdim. Makbule bana o kadar destek vermişti ki..Yine koltukta bir birimize sarılıp oturduğumuz bir akşam ona teklifi kabul etmek istemediğimi söylemiştim
-Nis senin bu dünyada isteyipte yapamaycağın hiç bir şey olamaz. Sadece biraz istemen lazım bebeğim. Bu evden dışarıda da bir hayat var. Kendine inşa etmen gereken bir gelecek var. Birileri dediği için değil kendin için yap bunu. Yarışmadan sonra çok içine kapandın. Hayat devam ediyor bitanem, sen de devam etmelisin. Doğru bu dünya çok acımasız, insanlar çok kötü kalpli, belki yine düşüceksin ama hep kalkacaksın. Çünki sen benim tanıdığım en güçlü insanlardan birisin.
Haklıydı. Bir yerden başlamam lazımdı ve başlayacaktım. Gün geçtikce proje daha da netleşiyordu, oyuncularla sözleşmeler imzalanıyordu. Dün gece yapacağımız kavgadan habersiz televizyon seyrediyorduk. Telefonda mesaj bildirim sesi yankılanınca Barış hemen mesaja baktı
-Has**ir
-Noldu?
-Senin dizine yeni bir oyuncu dahil olmuş. Tabi oyuncu demek için bin şahit lazım!
-Kim?
-Ogeday Girişken!
Şimdi anlamıştım neden sinirlendiğini. Ogeday eski survivor şampiyonlarındandı ve biz adadayken bir kaç programda benim hakkımda çok güzel şeyler söylemişti, desteklemişti. Tabi ki bunda bir şey yoktu ama Barış söz konusu olduğunda bu bir problemdi
-Ee ne var ki bunda
-Ne demek ne var? Herifin senin için söylediklerini unutdun herhalde!
-Sana o zamanda söylemiştim. Beni desteklemiş sadece, boş yere kıskançlık yapıyorsun. Senide bir sürü kız destekledi ne var bunda?
-Onunla çalışmanı istemiyorum
-Pardon? Sen beni ikna etmek için kırk ip atladin şimdide istemiyormusun?
-Evet aynen öyle, ayrıca o takla atmak
-Buna mı takıldın yani? Kusura bakma ama bu kadarı da fazla. Ben senin oyuncağin değilim! İnsanlara söz verdim, yarın sözleşme imzalayacağım manyakmısın?
-Manyağım Nisa, istemiyorum, hemen iptal edersin, sonra ayarlarız bi şekilde aynı projeyi kabul ederiz, aşkım. Ben anladım, biz ayrı da çalışamıycaz galiba
-Sen kafayı yemişsin! Bu artık ne derece bi kıskançlık? O imzayı yarın atıyorum, bitti
-Öyle mi?
-Öyle..
Ve çarpılan o kapı sesi..
2 saat sonra toplantı için Acun Medya binasının önündeydim. Telefonuma bir kez daha baktım. Barıştan ne arama ne mesaj vardı. Yine iç çektim. Bu sefer değil, bu sefer artık kendim için bir şeyler yapacaktım. Emindim, kararlıyıdım ve o ilk adımı atdım. Asansörden çıktığımda ilk Gökhan abiyi gördüm, beni görür görmez gülümsedi
-Nisa..hoşgeldin!
Selamlaştık, sarıldık
-Gökhan abi merhaba. Nasılsın?
-İyiyim Nisacım. Sen nasılsın? Görünmüyorsun ne zamandır, projeyi kabul etdiğin için çok sevindim. Senin için çok iyi olacak
-Evet, her kes bundan çok emin, bir ben değilim galiba
-Merak etme, yaparsın sen, gel atalım şu imzaları
Sonunda imzaları atmıştık. İçimde çok garip duygular taşıyordum. İnsan aynı anda hem diken üstünde, hem de rahatlamış hiss edebilirmiydi? Ben öyle hissediyordum..-Makbuş ben geldim! diye seslendim hemen
-Nisam! Tebrik ederim! Sana bol başarı, şans getirsin bu iş! Birbirimize sımsıkı sarılmıştık yine. Ah Makbuşum sen de olmasan..
-Teşükkür ederim Makbuşum. Yaptım ama hala emin değilim
-Bak gör nasıl güzel gelicek sana bu iş..
Oturduk ve menüye bakmaya başladım
-E Barış nerde? Sonunda istediği oldu, havalara uçmuştur
-Hı hı uçtu..
-Yine mi ya? Kızım üzülüyorum artık..Yemin ederim artık alıcam onu karşıma adamakıllı konuşucam. Bu kadar kavga olur mu ya?
-Sakın Makbuş, Barış işte düzeliriz bir iki güne
Yine o mehşur göz devirmesini yapmıştı Makbuşum. Oldum olası Barışa ısınamamıştı ama benim için bir şey de demiyordu. Öyle bir birlerine benim için katlanıyorlardı işte..
Mesaj sesiyle telefonu çantamdan çıkardım. Mesaj Barıştandı
-İmzayı atmışsın..
Cevap yazdım hemen. Artık hiç birşeyin önünü, arkasını düşünmüyordum.
-Attım
-Hayırlı olsun aşkım. Ben dün biraz saçmaladım. Tabiki sana her şeyden çok güveniyorum. Nerdesin? Yanına geliyorum
İşte bilmem kaçıncı kez aynı senaryoyu yaşıyordum..Kırılıyordum, dökülüyordum, sinirlerim harap oluyordu ve sonra bir mesajla, bir telefonla, ya da bir kapı ziliyle nasıl oluyordu da hiç bir şey olmamış gibi her şey eski haline dönüyordu? Peki ya ben? Ben dönebiliyormuydum?