Yorgunluk

1.3K 30 9
                                    

Ogeday
Boğazın buz gibi sularının üstündeyim. Kulaklarımda martıların sesi, yüzüme çarpan rüzgar..Aynı anda hem bu kadar sesli, hem bu kadar sessiz, huzur dolu olan deniz. Beni herşeyden uzak tutan, kendimle olmayı, kendimi dinlemeyi sağlayan deniz..Ne kadar süredir kürek çektiğimi bilmiyordum ama tekneden inince İhsanın sesini duydum, bana doğru geliyordu.
-Oğlum hem bu havada açılıyorsun, hem de kaç saatdir dönmüyorsun. Boşaldı mı bari kafan?
Beni kadar da iyi tanıma be kardeşim..
-Noldu?
-Adnan 2 saatdir 15 dakilada bir arayıp seni soruyor, hemen beni arasın dedi. Al telefonun. Konuş da gidip yemek yiyelim acıktım
-Tamam geliyorum.
Adnan bu kadar çok aradıysa kesin bir şey olmuştu. Telaşla geri aradım onu.
-Adnan noldu kardeşim? Beni aramışsın durmadan
-Ogi sana süper bir haberim var, hani şu dizi varya
Başlamıştık yine. Bana bir dizi projesi gelmişti ve geldiği andan itibaren Adnan kafamın etini yiyordu.
-Hayır abi istemiyorum dedim işte ne inatçı çıktın be, kapatıyorum
-Dur, dur Nisa
Kulaklarımın duyduğu ismi beynimin algılaması için kısa bir süre durdum. Nisa demişti..Bir insan aynı an içinde hem affallayıp, hem heyecanlanıp, hem de üzülebilirmiydi? Sonunda kendimi toparlayıp sesimi çıkarmıştım.
-Nolmuş Nisaya?
-Acun medya ona da teklif götürmüş
Duyduğum cümleyle donakaldım bir an. Heyecanım daha da artmıştı, kalbim sıkışmıştı sanki. Onu her gün görmek, aynı seti paylaşmak lütuf gibi birşey olsa gerek. Hemen sordum.
-Kabul etmişmi?
-Henüz değil. Ama onun menejerini az da olsa tanıyorsam bro, Nisa mutlaka o imzayı atacaktır. Peki ya sen?
İşte o soru. Peki ya ben? Nisayı survivordan beri takip ediyordum. Önce pozitiv oluşu, gülüşü, gülünce japon olan gözleri, anlamadığı esprilerdeki hali çok hoşuma gidiyordu. Sonra gittikce daha çok izlemeye başladım. Survivor başlaması için saat bile saydım. Herkese ondan bahsediyordum. Ona karşı içimde anlamlandıramadığım bir hiss vardı. Beni büyülemiş gibiydi. Kafama koymuştum, yarışma bitince onunla tanışıcaktım. Belki arkadaş olurduk. Yarışma bitince hiç birşey istediğim gibi gitmedi tabi. Hemen Praga gitmişti. Ben onun geri dönmesini beklerken bir anda Barışla yakınlaştıklarını, sevgili olduklarını öğrenmiştim. Tüm hayallerim yıkılmış gibi hissetmiştim, İşte o an ondan gerçekten hoşlandığımı anlamıştım. Berbat bir gündü. Gerçi ondan sonrakı günler de, aylar da pek iyi sayılmazdı. Bir kaç kez aynı ortamda denk gelmişdik ama onu görür görmez hemen mekanı terk etmişdim. Benim ona karşı hisslerim vardı, onun başkasına karşı. Tanışmamamız daha iyiydi. Aylardır onu, yaptıklarını takip ediyordum. Sosyal medyada Kıza karşı inanılmaz bir linç vardı. Kendi arkadaşlarından da sürekli darbeler alıyordu. Her defasında hayretle, öfkeyle okuyordum çıkan haberleri, haberlere yapılan yorumları. İnsanlar gerçekten de insanlığını yitiriyordu. Onun nasıl hissettiğini düşününceyse kalbimde bi sızı oluşuyordu her defasında. Yine de bütün olanlara rağmen muteşem gülümsemesi solmuyordu. Hayrandım bu haline, güçlü duruşuna. Son zamanlarda da sosyal medyada aktif değildi, pek bir haber de çıkmıyordu. Onu çok merak ediyordum. Şimdi fırsat ayağıma kadar gelmişti. Belki onunla gerçekten arkadaş ola bilirdik. Bana bu kadarı bile yeterdi. Bilmiyordum, ne yapacağımı gerçekten bilmiyordum.
-Ogi?
-Burdayım. Bilmiyorum Adnan düşünmem gerek.

İhsanla yemek yedikden sonra Adnana gideceğimi söyledim, ayrıldık. Hemen Adnanı aradım, galiba artık biraz içimi açmak bana da iyi gelecekti.
-Oge?
-Adnan nerdesin?
-Evdeyim kardeşim. Aramanı bekliyordum. Hadi gel, dağıtalım bakalım şu kafayı
Adnan Nisaya olan hisslerimi, kendi hisslerimle olan mücadelemi en iyi bilen, e tabi beni de en iyi tanıyan kişilerden biriydi.
-Çok mu belli oluyor be?
-Ben anlarım, hadi gel..

-Bira şu kafa açma muhabbetlerinde bire bir kardeşim. Gerçi sen onu da sevmezsin ama şart yani, olmazsa olmaz. Kafa açılmıyor sonra" diyerek elindeki birayı bana uzatdı.
En kötü anımda bile güldürebiliyordu beni bu çocuk.
-Goy goy yapmaya değil, kafa açmaya geldik be oğlum
-Nc nc. Yalnış..Kafa açmaya diye geldin de problem orda değil kardeşim, biz şu kalbi açalım bi artık..
Haklıydı. Kalbimdekileri dilime getiremiyordum uzun zamandır. Kimse duymasın, kimse bilmesin. İçten içe beni yiyip bitiriyordu düşüncelerim.
-Ne yapıcam?
-Ne yapmak istersin?
-Onunla tanışmak çok isterim ama
-Ama yok, tanış abi. Kaç aydır ne çektin be. Belki takılı kalmışsındır, tanışınca geçer. Belki gerçekten çok iyi arkadaş olursunuz. Belki de hiç bir şey olmazsınız. Abi adım atmadan öğrenemezsin. Böyle daha ne kadar devam edeceksin? Tanışıcaksın ve uzak durucaksın. Zaman geri kalan herşeyi çözer. Her şey olacağına varır..
-Belki de hiç bir şey yapmamam gerek,böyle devam etmem gerek. Onu mu seçeyim? Onsuzluğu mu? İçinde olduğum durumda İkisi de aynı şey zaten.
-Özdemir Asafın çok sevdiğim bi sözü var Oge. Diyor ki "Herkes farklı bir şekilde tükeniyor hayatta. Kimi doğru insanı beklerken, kimi yalnış insana katlanırken. Ve herkes bir şeyin bedelini ödüyor. Bazen seçimlerinin, bazen seçemediklerinin..Şimdi düşün sen hangi bedeli ödemek istersin?
Onsuz mahvolmaktansa, onunla mahvolayım. Onun gözlerinin her gün mutluluktan ışıldamasını görerek kahrolayım. Ateşi gördüğü anda ona yakın olmak isteyen pervane misali yanarsam da yanayım. Acıyla, şevkle,aşkla...
-Tamam, kabul ediyorum. Atalım imzayı

-Aşkım hadi geç kalıcaksın
-Tamam Barış, geliyorum.
Bu gün set ekibiyle tanışıp okuma provası yapıcaktık. Sonraysa bir yemek organize edilmişti. Kendimi uzun zaman sonra bir şeyler için hazır hissediyordum, bu iş bana iyi gelecekti. Aynada son bir kez yansımama baktım. Süslenip püslenmek benlik değildi, kendim olmayı seviyordum. Altımda gri bir eşofman, üstümeyse beyaz bir sweet geçirmiştim. Saçlarımı at kuyruğu yapmış, ucunuysa örmüştüm. Özendiğim tek şey sürdüğüm rimeldi. Çantamı da aldıktan sonra salona geçtim.
-Hadi çıkalım dedi Barış
-Beni bıraktıktan sonra Minnoşu veterinere götür artık Barış, iki gündür erteliyorsun
-Ama uzun sürer aşkım. Prova yemek derken. Yarın götürürüz
-Ne yani tüm gün benimle mi olacaksın?
-Sevgilinim ben senin, tabiki yanında olucam
Yine kavga edeceğimize emindim. Ama artık ufacık bir sürtüşmeye bile mecalim kalmamıştı. Canım çok şey anlatmak istiyordu ama o kadar yorgundum ki. Beynim yorgun, bedenim yorgun, kalbim bile yorgun. Konuşarak anlaşmaya olan inancım bile yorgun..
-Saçmalama. Çocukmuyum ben?
-Ne alakası var?
-Çocuğunu ilk okula götüren veliler gibi davranıyorsun şu an
-Oradakı her kes benim senin hayatında olduğumu, sevgili olduğumuzu bilmeli
-O gerizekalı arkadaşının sayesinde tüm Türkiye zaten çok yakından biliyor.
İnternete düşen videomuzdan bahsettiğimi anlamıştı. Arkadaşlarımızla birlikte eğlenip, oyunlar oynadığımız bir gündü. Baya uzun jelibonlar almıştım. Paketi açıp birini ağzıma atinca Barışta hemen diğer ucundan ısırmıştı. İkimiz de ısırarak ortada buluştuğumuzda Barış beni öpmeye başlamıştı, bende karşılık vermiştim. Bilmediğimizse arkadaşlarımızdan birinin bizi videoya çektiğiydi ve flaş flaş flaş ertesi gün tüm sosyal medya bizden bahsediyordu. Şaşırmıyordum, en yakınlarımın beni sırtımdan bıçaklamasından sonra herkesten herşeyi bekler olmuştum. Ama bu kadarı da çok fazlaydı. Rezil olmuştum, linçlerin arkası kesilmiyordu. Bu yüzden de uzaklaşmıştım herşeyden. Sanki uzaklaşınca o görüntü herkesin hafızasından silinecekmiş gibi
-Yalnız gidicem, Barış. Israr etme. Genç bir kadın olarak kendi ayaklarımın üzerinde durmak için çabalıyorum ve bunu tek başına yapmam gerek.
Montumu da alıp evden çıktım, dursaydım akşama kadar konuşurdu çünki
-Arabada bekliyoom, Minnoşu unutma

Ogeday
Okuma provasının olduğu binaya adımımı attım. Ellerim titriyor, ayaklarım bir birine dolanıyordu. Kalbim yerinden çıkıcak gibi çarpıyordu. O kadar heyecanlanlıydım ki asansöre binmeden önce derin bir nefes alıp kendimi toparlamaya çalıştım. Bütün gece gözüme uyku girmemişti. Sabah olunca tam 2 saat ne giyineceğime karar verememiştim. En son artık işin içinden çıkamayacağımı anlayınca gözlerimi kapatıp elime aldığım ilk şeyleri geçirmiştim üzerime. Siyah bir jean ve beyaz bir sweet. Yıkarı kalkarken düşündüğüm tek şey Nisanın gelip gelmediğiydi. Toplantı odasına girdim ve gözlerimle onu aradım, henüz gelmemişti. Herkesle selamlaşıp tanışmaya başladım, çok enerjik, pozitiv, güzel insanlarla çalışıcaktım. Ekibi sevmiştim.

Nisa
Sonunda binadan içeri gire bilmişdim. neredeyse geç kalıcaktım. Yol boyunca konuştuğu yetmemiş gibi binanın önünde de ısrarıyla beni sinir etmişti Barış. Sonunda ben kazanmıştım. Asansöre doğru irerlerken telefonum çaldı.
-Annecimmm
-Nisam, güzel kızım, nasılsın?
-İyiyim mommyy. Senden naber? Babam, Selma nasıl?
-İyiler kızım, sana bol şans dilemek için aradık
-Mükemmel zamanlama şimdi giricem provaya
-Kızım? Babamın sesi telefonda yankılanınca onu ne kadar özlediğimi fark ettim gözlerim doldu
-Babam
-Hayırlı olsun, güzel kızım. Bol şans! Sakın korkma, herşey güzel olucak, sen ne yaparsan hep iyi yaparsın.
-Teşekkür ederim babacım, iyiki varsınız öpüyorum hepinizi çok çok çok seviyom!
-Bizde seni kızım
-Şimdi kapatmam lazım bye!

Asansörden çıktım ve provanın yapılıcağı odaya doğru yürümeye başladım. Bir yandan da beni karşılayan Cansu isimli kızla konuşuyordum.
-Buyurun Nisa hanım bu oda
-Teşekkür ederim, Cansu
Kapıyı açıp içeri adım atar atmaz ayağım kaydı ve düşmekten son anda kurtuldum. Kafamı kaldırdığımda odadakı herkes bana bakıyordu..

Mavi UmutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin