Bölüm 4: Soruşturma
Karnımdaki yara iyice iyileştikten sonra ayağa kalkıp yürümeye başlayabildim. Böylece yatakta yatmaktan oluşan yorgunluğu atmaya ve eski formumu kazanmaya başladım. Zaman zaman ana binadaki kafeteryaya gidip tek başıma yemek yiyordum, bazen de Clara kendi pişirdiği yemekleri getiriyordu. Yakaladığım adamın soruşturması ise tıkanıp kalmıştı. Adam hiçbir şey söylememekte ısrarcıydı. İşin daha ilginç tarafı, tutulduğu kafesi o devasa gölge ile yok edebilecek kapasitede olmasına rağmen yeteneğini o zamandan beri hiç göstermedi. Şüphelendiğim en büyük şey adamın aslında bir yanıltmaca olmasıydı.
Matthew:"Clara en son pansuman yaptıklarında yaramın durumu için ne demişlerdi."
Clara:"Ayağa kalkıp yürümende bir sakınca yok ama ağır şeyler kaldırmamalı ve büyü gücünü çok zorlamamalısın."
Matthew:"Peki o zaman, beni şu adamın tutulduğu yere götür."
Clara:"Matthew, o adamın sana ne yapabileceği hiç belli değil. Biraz daha iyileşene kadar soruşturmaya gidemezsin."
Matthew:"Gitmek istiyorum."
Clara:"Sakin ol, şuan tıpkı bir çocuğa benziyorsun."
Matthew:"Çocuk mu?"
Clara:"Evet, ailesi izin vermemesine rağmen arkadaşının doğum günü partisine veya gece vakti parka gitmek isteyen bir çocuk gibisin."
Clara'yı suçlamıyorum, geçen günkü korku halini o yokken Şeften duydum. Son günlerde Şef mutlaka günde bir kere uğruyor. O akında beraber gittiğim ekipteki insanlar da ziyaret etmeyi unutmadılar. Brad ziyarete geldiğinde onun şakacı bir tavır takınacağını düşünmüştüm ama şaşırtıcı bir şekilde duygusaldı. Yanında benim için meyve bile getirmişti. Clara'dan bahsetmeye gerek yok, tüm gün yanımdaydı.
?:"Peki Matthew, yarın taburcu olabilecek durumdasın ama bir süre daha pansumanlara ve ilaçlarını almaya devam etmelisin."
Matthew:"Sağolun hemşire hanım."
?:"Rica ederim."
Clara:"Genede kendini fazla zorlamak yok tamam mı?"
Matthew:"Tamam Clara zorlamayacağım."
Taburcu olduktan sonra yaptığım ilk iş adamı sorguya çekmek oldu.
Matthew:"Merhabalar, beni hatırladın mı?"
?:"Tabii ki, ayağımı tamamen yok eden kişi."
Matthew:"Yapma böyle bak sen de bana ne yaptın."
Bir elimle üstümdeki kıyafetin kenarını sıyırdım merminin girdiği yara bölgesini gösterdim.
?:"Heh iyi yapmışım."
Yeteneğimi kullanarak oluşturduğum sopa ile adamın kafasına bir tane geçirdim.
?:"Ne yapıyorsun psikopat herif!"
Matthew:"Sadece sözünü iade ediyorum. Şimdi beni çok uğraştırma ve şu gölge yeteneğini kullan, saldırmaya çalışırsan o bacağını parçalayan silah ile bu sefer diğer bacağını parçalarım."
?:"Diğerlerine dediğim gibi, yeteneğimi burada kullanamam."
Matthew:"Seni durduran ne?"
?:"Yapamam işte, o kadar."
Yoksa öngörüm haklı mıydı? Gerçekten başka birisi vardı ve yetenek onun muydu acaba?
Matthew:"Peki o gölge yeteneği, gerçekten senin mi?"
?:"Değil."
Matthew:"Tam tahmin ettiğim gibi. Peki kimin?"
?:"O kadar kolay söyleyeceğimi mi sanıyorsun?"
Matthew:"Söyle yoksa gerçekten diğer bacağını koparırım."
?:"İstediğini yap, artık benim görevim tamamlandı."
Matthew:"Neymiş görevin?"
?:"Yeteneğini görmek."
Neden en kötü olasılıklar doğru çıkmak zorundaki.
Matthew:"Neymiş benim yeteneğim peki? Ben unuttum da."
?:"İstediğin kişinin yerini bulabilmek."
Matthew:"Düt düt, yanlış cevap."
?:"Nasıl? O zaman o gün beni nasıl buldun?"
Matthew:"Teknoloji diye bir şeyden haberin var mı?"
?:"O zaman özelliği silahların ölümcüllüğünü arttırmak!"
Matthew:"Düt düt, gene yanlış cevap. Hadi çalıştır şu saksıyı, yoksa tüm gün burada tıkılı kalacağız. Önünde iki seçenek var, ya kime çalıştığını söylersin ve bu gereksiz soruşturmalardan kurtulursun ya da benim özelliğimi bulduğun gibi seni infaz ederim."
Her türlü onu infaz edecektim ama birazcık umut vermek soruşturmalarda işe yarardı.
?:"Düşünmeme izin ver."
Matthew:" Peki istediğin kadar düşün, yarın bu vakitte burada olacağım."
Odadan çıktım ve kafeteryaya bir şeyler atıştırmak için yürümeye başladım. Kafeteryaya girdiğimde fark ettiğim ilk şey artık beni gören insanlar sessizleşip fısıldaşmaya başlamıyordu. Onun yerine sanki normal biriymişim gibi selam veriyorlar ve kendi aralarında konuşmaya devam ediyorlardı. Kafeterya görevlisi kadın büyük ihtimalle benden en çok uzak duran kişiydi ve ortama girdiğime yüzünde bulunan dehşet yerini tatlı sıcak bir gülümsemeye bırakmıştı. Tüm bu ortamın enerjisi beni de etkiledi ve bende eskiden insanların nefret ettiği, her şey canımı sıkıyormuş gibi görünen ifadeyi bir kenara attım ve sakin bir gülümseme edindim.
Matthew:"Merhaba, şu yemekten ve yanına bu içeceği alabilir miyim."
?:"Ah tabii ki, hemen getiriyorum."
Yemeğim geldi ve huzurlu bir şekilde yemeğimi yedim.
Matthew:"Yediklerimin fiyatı ne kadardı?"
?:"Önemli değil, bugün bizden. Organizasyon için yaptığın onca şeyden sonra senden para almak yanlış olurdu."
Matthew:"Gerçekten önemli değil, lütfen ödememe izin verin."
?:"Üzgünüm, Şefin kesin emirleri."
Matthew:"Anladım... Tekrardan teşekkürler."
Kafeteryadan çıktıktan sonra odama çıktım. Odaya girdiğimde Clara'yı koltukta oturmuş kitap okurken buldum.
Clara:"Hoşgeldin Matthew."
Matthew:"Hoşbuldum."
Clara:"Ağrın yok değil mi?"
Matthew:"Şu anda bir şeyim yok."
Clara:"Anladım, Şef onu görmeni istediğini söyledi."
Matthew:"Birazdan çıkar uğrarım. Önce halletmem gereken bir iş var."
Clara:"Peki."
Çalışma odama girdim ve üstümdeki tüm aletlerin cephanelerini yeniledim. Yanıma uyutucu tabancayla beraber ürettiğim uyutucu gaz bombasını ve gaz maskesini de aldım. Tam koruma ile Şefin odasına doğru yürümeye başladım.
Şef:"Hoşgeldin Matthew, taburcu olduğunu görmek ne hoş."
Matthew:"Sağol Şef, ne istemiştin?"
Şef:"Sağlık durumların yüzünden sana bir süre görev vermeyeceğim ama bu boş boş duracağın anlamına gelmiyor. Sen zeki bir adamsın ve güzel eşyalar üretiyorsun."
Matthew:"Övgülerin için sağ ol Şef, benden tam olarak ne yapmamı istiyorsun."
Şef:"Bir sürü silah, organizasyondaki herkese yetecek kadar."
Matthew:"Anladım."
O kadar fazla silah yapmaya yetecek kadar büyü gücü kimde vardı ki?
Şef:"Sana güveniyorum Matthew. Son zamanlardaki olaylardan sonra herkesin güvenliği sürekli tehlikede."
Matthew:"Peki Şef, silahları bana bırak."
Cidden bu kadar ağır bir iş yükünün altından kalkmak zor olacaktı. Akşamleyin masamın başına oturdum ve yeni silahlar geliştirmeye başladım. Her bir silahın detayına uzun vakit harcıyor ve sürekli parçalar üzerinde ince ayar yapıyordum. Sabah olduğunu güneşin yükselmesinden fark ettikten sonra yatağıma uzandım ve biraz da olsa uyku alabilmek için gözlerimi kapadım.
Clara:"Mathhew! Matthew uyan!"
Matthew:"Efendim Clara? Sabah sabah ne var..."
Clara:"Şu soruşturmadaki adam..."
İşte o an tüm uykulu halim yok oldu ve derhal koşmaya başladım. Neyin çıkacağını bilmiyordum ama bir an önce varmalıydım. Adamın tutulduğu hücrenin koridoruna girdim ki kaynar sular başımdan aşağı döküldü. Adam intihar etmişti... Her şey yerinde giderken bir anda durum tam tersine dönmeyi başardı. Neden? Neden, neden, neden? Aldığım bu yara, çektiğim bu acı sadece bu herifin intihar etmesi için miydi?
?:"Üzgünüm ama çok geç, artık bu noktadan sonra-"
Matthew:"Yeterli."
Hala herkesin hayatı tehlikede ve her an bir baskın yiyebiliriz. Bizi izleyen taraf hakkında hiçbir şey öğrenemedik. Tüm o maceranın sonu karnımda açılan yara ve ölü bir beden. Yüzümdeki başarısızlık ifadesi ile odama geri döndüm. Clara yüzümdeki ifadeyi önden tahmin etmiş gibi yanıma geldi ve oturdu.
Matthew:"Clara, bana bir iyilik yapar mısın?"
Clara:"Tabii ki, ne yapmamı istersin."
Matthew:"Bana sarılır mısın?"
Clara:"Sadece sarılayım mı?"
Matthew:"Evet."
Clara kollarını açtı, ben de kollarımı açtım ve sarıldım. Son günlerde içinde bulunduğum psikolojik bunalımın etkisi ve birazcık olsun değer görmenin verdiği etkiyle ağlamaya başladım. Sessiz hıçkırıklar ile başlayan bu ağlama yavaşça şiddetlendi ve en sonunda kesildi.
Matthew:"Yanımda olduğun için teşekkür ederim Clara."
Clara:"Teşekkür etmene gerek yok, o sarılmaya ihtiyacın vardı."
Yüzümde hüzün ve mutlulukla karışık aptal bir gülümseme belirdi. Yeterince sakinleştikten sonra odama döndüm. Tüm olanları gözümün önünden geçirince içimdeki hüzün ve hayal kırıklığı yavaş yavaş yerini öfke ve kana susamışlığa bıraktı. Onları öldürmeliydim. Bu işin arkasında kim varsa onları yeteneğim ile parçalarına ayıracaktım. Bugüne kadar havayı kullanarak madde üretiyordum, bu sefer önüme çıkan düşmanları havaya çevirecektim. Yeteneğimi sürekli üretmek ve değiştirmek için kullandım ancak şimdi işler tersine döndü. Bir sonraki hamlelerinde onları elime geçirdiğim gibi yok edecek ve parçalayacaktım. Yapmam gereken işleri bitirdim ve yattım. Sabah kalkar kalkmaz alet edevatları topladım ve en yakın akına katıldım. Akında kimse bakmazken yakaladığım birinin üzerinde aklımdan geçirdiklerimi denedim. Adam acıdan çığlık atarken ben fikrimin onaylanması yüzünden mutlu oluyordum. En sonunda adamdan geriye hiçbir şey kalmadı. Organizasyona geri döndüm ve akından gelen ödememi aldım. Hızlıca odama çıktım ve Şefin verdiği göreve odaklandım. Günümü hızlıca bitirdim, sonraki hareketlerinde onlara cehennem azabını tattıracaktım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Full Influence
FantasíaGünümüzde kimse büyüye inanmazdı, 10 yıl önceye kadar. Büyünün varlığı dünyayı derinden etkilemişti. Ancak büyü sadece iyilerin elinde değildi. Bu devasa ve dehşet verici gücü kötü amaçlar için kullananlar da vardı. Matthew, yetenek kullanıcılarında...