Bölüm 8:Fırtına

7 4 0
                                    

Bölüm 8:Fırtına
Mektubu açıp içindeki yıpranmış ve eskimiş parşömen benzeri kağıdı elime aldım ve incelemeye başladım. Güzel bir kaligrafi ile yazılmış süslü bir metin vardı karşımda. Kaliteli bir kalemden, kaliteli bir şahsın elinden çıkmış bir metin olduğunu duyurmakta başarılı bir metindi bu.

Mektup:"Merhaba Matthew, kısa tutacağım ve senin önünde bulunan yolu aydınlatacağım. Önünde acı ve ayrılık dolu bir gelecek var. Bu yolda elinde bulundurduğun güç ile hayatta kalmak zorundasın. Bu yolu yürüyüp bitirdiğinde seninle bir kere daha iletişime geçeceğim. O zaman kadar hayatta ve sağlıklı kal..."

Mektubun sonunda "Al Sykes" ismi geçiyordu. Mektubu kağıda zarar vermeden zarfına yerleştirdim. Odama çıktığımda kapıyı açar açmaz burnuma nefis bir koku hücum etti. Mutfağa girdiğimde Clara yemek yapıyordu. Beyaz bir önlük giymiş ve tencerenin başında yemeğin pişmesini bekliyordu.

Matthew:"Selam."

Clara:"Hoş geldin Matthew, yemek neredeyse hazır."

Matthew:"Peki. Önlük yakışmış."

Clara:"Teşekkür ederim."

Masaya oturdum ve yemeğin pişmesini beklerken cebimdeki kutuyla oynamaya başladım. Mektupta "sağlıklı kal..." kısmı normale göre daha vurgulu ve kalın bir punto ile yazılmıştı. Ne anlama gelebileceğini düşünürken Clara önüme yemek dolu tabağı koydu ve yanağıma bir öpücük kondurdu.

Clara:"Her böyle daldığında aşırı ciddi ve endişe verici görünüyorsun. Nedir kafanı kurcalayan?"

Clara'ya tüm yaşadıklarımı anlatmak konusunda biraz tedirgindim. Bir insanın hayatına mal olmuş bir parçayı aldığım için bana fena şekilde kızabilirdi. O yüzden sadece mektubu anlatmaya karar verdim.

Matthew:"Bugün şefin odasından dönerken koridorda birine çarptım, adam yere bir mektup düşürdü ve yok oldu."

Clara:"Garip bir olay, mektubu açtın mı?"

Matthew:"Evet açtım, içinde bir takın gelecekle ilgili yazılar vardı. Acı, ayrılık, hayatta kalma gibi şeyler yazıyordu."

Clara:"Şüphe uyandırıcı."

Matthew:"Bence de. Belki de adam bizi bir şeye karşı uyarmaya çalışıyordu ama aklımda neye uyarabileceği hakkında hiçbir fikrim yok."

Tam bu konuşma esnasında televizyondan garip sesler gelmeye başladı. Ulusal Güvenlik Kurumu'nun alarm ve anons sesiydi. Çatalı kaşığı bırakıp televizyonun önüne fırladım. Anons geçilen şey korkutucuydu. Yeni salgın bir hastalığın belirdiği ve dünya üzerinde bugüne kadar görülmemiş bir hızla yayıldığı belirtiliyordu. Hastalık çoktan dünyadaki her ülkede tespit edilmiş ve hastalık üzerindeki çalışmalar başlamıştı. Mektubun "sağlıklı kal" derken kastettiği şey bu muydu acaba?

*Zaman Atlaması*

Korkutucu, her şey korkutucuydu. Haber herkesin kulağına gittikten sonra kimse doğru şekilde düşünemez oldu. Kaynak için birbirine saldıranlar, hastalığın onları öldüreceğini anlayıp hastanelerden kaçanlar ve türlü türlü delilik aktiviteleri iyice yaygınlaşmıştı. Organizasyon içinde fark edilen ilk vaka kafeterya görevlilerinden biriydi. Yemekler kontaminasyon riski ile kısıtlandı ve organizasyon içi dezenfekte işlemleri yapıldı ancak iş işten geçmişti. Organizasyondaki herkes birer birer hastalığın semptomlarını gösteriyor ve revire gitmek zorunda kalıyorlardı. Kendi akın grubumdan insanlar hastalıkla boğuşurken can veriyordu. Sadece içinde bulunduğumuz ülkede değil, tüm dünyada yaşanıyordu bunlar. Yedi milyarlık insan nüfusu hızla düşüşe geçmişti. Her gün milyonlarca insan hasta oluyor ve yüz binlercesi vefat ediyordu. Herkes insan etkileşiminden korkar hale gelip kendilerini izolasyona verdi...

Full InfluenceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin