Bölüm 7
-Anne,anne yardım et! N' olursun bana yardım et! Sen gittin,onun da gitmesine izin veremem anne lütfen!
Çığlıklarım hastanenin içini inletiyordu. Ama kimse sesimi duymuyordu sanki. Olayı anlatacak olursam;
Katil benden ailemi de alacağını söylemişti. Beren şuan yoğun bakımda. Derin bir bıçak yarası var,tam kalbinde.
Doktor geliyordu. Durumunu öğrenmek için koşa koşa doktorun yanına gidiyordum.
-Ona ne oldu?
- Sakin olun, üzgünüm fakat hastamızı kaybettik!
Ne? N'olurdu. Şimdi Beren, beni bırakıp gitmiş miydi?
Kafam beyim durmuştu. Hayatıma böyle devam edemeyeceğime emindim. Yapmak zorundaydım. Sevdiğim kız kollarımda can vermişken, onun kanı hala ellerimdeyken ayrılmak zor geliyordu.Hayatımda beni en çok zorlayacak olan şey de onu toprağa vermekti. Elimdeki kürekle kendim attım mezarın üstüne toprağı. Kendi ellerimle kazdım onun mezarını. O sonsuzluk bende sanırdı, meğer sonu benim yüzümden olacakmış.
-Anne, yardım et bana! Sen gittin, o gitmesin! O öldü, O öldü, O öldü.
Sadece bu sesleri hatırlıyorum. Ama intikamım daha sert olacak onu çok iyi biliyorum. O benden ömrümü aldı, ben ondan her şeyini alacağım.
Katili bulmak zorunda hissetmekten kendimi alıkoyamıyordum. Bir hışımla hastanenin asansörüne bindim. Asansör geleceğim kata yaklaşınca bir anda durdu. N'oluyor diye bakındığım sırada asansörün kapısının altından içeri kanlar sızmaya başlamıştı. İşte o an kendimi belanın ta dibinde hissetmiştim. Sanki o kan; elime bulamam için orda duruyordu ve bu bir işaretti. Sanki katil hastanedeydi ve benim onu bulmam gerekiyordu. İçeri ayak bileklerime kadar kanla dolmuştu ve bir anlık bir cesaretle ellerime kanın içine daldırmıştım. Asansörün hiçbir aksamının çalışmaması ve karanlık ve daha da önemlisi içeri akan kan beni korkutmuyordu artık. Elimi kana daldırmam ile kapının açılması bir olmuştu. Hastane terk edilmişti! Her yer kapkaranlık ve harabeydi. Yerde kan dolu torbalar ve kanlar içinde yatan cesetler vardı ve bu benim bir tık tırsmama neden olmuştu. Asansör geri doğru çekilmişti ve neredeyse inmem için 1,5 metreyi atlamam gerekiyordu. Ani bir hamle ile kendimi dışarı atmam ile asansörün düşmesi aynı anda gerçekleşmişti. Ben son anda bir yerden tutunmuştum fakat elim kayıyordu. Zorla kendimi yukarı doğru çekmiş ve kan ter içinde yere yığılmıştım. Artık terk edilmiş ve her yanı kilitli bir hastanede bir katille yan yana oturuyor bile olabilirdim. Telefonumun şarjının olması beni bir tık rahatlatmıştı ve arayıp yardım isteyebilirdim. Ama bunu yapmayacaktım. Zaten telefon bile çekmiyoru. O katil ile yüz yüze yüzleşecektim. Onu kendi ellerimle asıp neşter ile bizzat ben kesecektim boynunu. Işık bulmam gerekiyordu ama şimdilik telefonumun ışığı ile devam edebilirdim. Yerdeki kan izleri ve patlamış serum şişeleri sanki bana bir yol oluşturuyordu. Onları takip edip enjeksiyon odasına ulaşmıştım. Mantıklı gelmişti çünkü başka nereye ulaşabilirim ki diye düşünmüştüm fakat denemekten zarar gelmez diyerek içeri adım atmıştım. Biraz ilerledikten sonra belimi bir el kavramıştı ve bu el kanlıydı. Diğer taraftan uzanan el ise bir bıçak tutuyordu.
Tam bağırmak üzereydim ki o bıçak yüzüme dayanmıştı. Arkamda bir gölge gibi görünen adam konuşmaya başlamıştı.
-Bereni de senden aldığıma göre sıra senin ruhunu senden almaya geldi. Sana 2 yıllık bir süre tanıyorum. Beni bulman için,verdiğin yemini yerine getirmen için sadece 2 yılın var.
Bu da neydi şimdi? Bu adam beni her yerde takip mi etmişti yani? 7. Sınıftan beri bu adam beni takip ediyordu ve benim ruhum bile duymuyordu ha. Bıçağı yavaşça benden uzaklaştırmıştı ve ben konuşmaya başlamıştım.
-Yemin olsun bu kainata, seni bulmadan ölmeyeceğim. Benim öldüğüm gün, seninde sonun olacak. Seninle yüzleşmeye hazır olduğumu söylememe gerek yok sanırsam. Az buçuk tahmin edebiliyorsundur ve beni takip ettiğine göre de biliyorsun. Ecelin olacağım ama ondan önce senden bunların hesabını soracağım. Sen benim hayatımı bana zindan etti isen bende sana hayatını zindan edeceğim!
Bu sözlerden sonra kendimi tamamen tükenmiş hissediyordum. Babamın bunca yıl beni arayıp sormaması garip olaydı. Çünkü babam beni asla aramadan duramazdı. Evin yanındaki bakkala gitsem bile beni arayıp ne zaman geleceğimi, annemi evde tek bırakmamamı ve bir an önce eve dönmemi, hatta eve geç gelecek isem ona söylememi istemişti. Acaba bu olayların babamla bir ilgisi var mıydı? Yoksa bütün bunların sorumlusu sadece ben veya babam mıydı? Hayatımda o an ilk defa babamı aramak aklıma gelmişti. Babamı aradığımda telefonun yanımda çalması da garipti. Babam hastaneye gelmiş olabilirdi. Ama hastane terk edilmişti ve bu ben asansörde iken yapılmıştı. Sanki planlanmış gibi. Babamın da peşine düşmem gerekiyordu. Çünkü annemin ölümüne üzülmeyen bir o vardı. Kardeşim zaten öldürülmüştü ve babam buna da üzülmemişti. Bu işte bir iş vardı. Sanki bariz bir şekilde babam katil benim diyordu.
O gece eve geldiğimde sanki hiçbir şey yokmuş gibi hissettim. Sanki sadece Beren değil, evde hatta dünyada hiçbir şey yokmuş gibi hissediyordum. Berenin babasına durumu açıklamak için cesaretimi toplamıştım. Çünkü her ne kadar cenazeye o da katılmış olsa da aklı yerinde olmadığı ve her şeyi unuttuğu için ona her şeyi tekrar ve bu sefer bizzat ben açıklamak zorundaydım. Babasının yanına geldiğimde babasının elinde tablet, ve her zamanki gibi tablette de İzmarit kitabı açıktı. Berenin de asla okumaktan vazgeçmediği bir kitaptı İzmarit.
-Merhabalar Osman amca.
-Merhaba Yunus, Beren nerede biliyor musun, sabahtan beri telefonu kapalı.
-Beren, Beren artık aramızda olamayacak. Ölüm bizi ondan aldı Osman amca.
Osman amca kendinden geçmişti. Bu daha çok bir oyuna benziyordu. Çünkü hiçbir zaman onu aramaması beni şüphelendirmişti. Bence katil o da olabilirdi. Sonradan sonraya toparlamaya başlayınca bana gitmemi ve bir daha o eve gelmememi söylemişti.
Bir an önce yola çıkmam gerektiği düşüncesi beni yiyip bitiriyordu. Çünkü Berenin mezarı buradaydı. Ama o olsa o da benim yola koyulmamı isterdi. O sırada annemin sesleri inletmeye başlamıştı kulaklarımı.
- Oğlum o cani yüzünden konuşamadım. O kızla olmamalıydın annem. O kız ajan olabilir. Suçlunun ayak izleri görünmüyor. Çünkü kendisi bunu gizlemek için değişik şeyler kullanıyor. Annem, ne olursun kendini tehlikeye atma; varsın bulunmasın.
- Anne ben bir söz verdiysem tutmam gerek. Ve Beren ajan olamaz! Onu bulacağım anne! Her ne pahasına olursa olsun onu bulacağım! Doğru zaman ne zaman anne? Sen bana doğru zamanı söyle! O zaman ne zaman? Sizin intikamınız da o adamın ölümü de benim ellerimden olacak!
Aslında şuana kadar bir silahım yoktu. Ama o adamı öldürmek için kendime bir silah bulmalıydım. Basit bile olsa bir silah. Aslında bu o kadar zor bir şey değildi. Bir anahtarı bile silah olarak kullanabilirdim.
Bu düşünceler kafamın içinde dönerken kendime babamı bıraktığım şehre gitmek geldi. Çünkü asıl katil o olabilirdi. Telefonun yanımda çalması,elime aldığımda kendi numaramın yazması. Bu bana pek de tesadüf gibi gelmemişti. Babamı bulmam gerekliydi. Hem de artık bildiği tüm gerçekleri ondan öğrenmenin zamanı gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suçluyu Bulacağım Anne!
Mystery / Thrillerİşlenen cinayetin katili için 5 şüpheli vardı. Ama bu kişi kimdi? Karakterimiz, henüz 7. sınıfa giderken bilinmeyen bir kişi tarafından annesi öldürülüyor. Polislerin soruşturma başlatması üzerine suçlu aranmaya başlıyor. Aradan 5 yıl geçmesine rağm...