GÜL GEÇİDİ'NDE KAN KOKUSU

174 76 88
                                    

BÖLÜM YAYINLANMA: 29.05.2022
BÖLÜM REVİZE EDİLME TARİHİ: 23.11.2022
BÖLÜM 2. REVİZE EDİLME TARİHİ: 13.05.2023
HİKAYEYE BAŞLADIĞINIZ TARİHİ BURAYA YAZIN:)

2. BÖLÜM
GÜL GEÇİDİ'NDE KAN KOKUSU

KALBİNİN DERİNİNDE SADECE AŞK ACISI MI TAŞIR İNSAN?
YA DAHA DERİNDE OLANLAR. GÜNYÜZÜ GÖRMEDEN YAŞAMIŞ DUYGULAR,
ONLAR DAHA MI AZ YAKAR CANIMIZI? HİÇ SANMAM! SEN DE ÖYLE SANMA.
AŞKIN DAHA DERİNİ YOK SANMA.
Her sabah olduğu gibi saçlarım birbirine girmiş vaziyette uyandım yine. İpe sapa gelmez, her bir teli birbirinden serseri saçlarımla çok zaman kaybediyordum. Ama yine de onlara kıyamıyordum. Bu yüzden özgürlüklerini ilan edip kalçalarıma dek uzamışlardı.



Kenarları demirden, oymalı; eskitme boyalı aynamı yatağımın tam karşısında duran birkaç parça tahtayla yaptığım, derme çatma masama konumlamıştım. Eşyalarımın yerleri asla değişmezdi, hepsi de zaman donmuş gibi sabitlerdi. Yuvarlak aynamın sağında fırça tarağım, biraz ilerisinde bir sürahi su ve bir bakır su tası dışında pek bir şey yoktu. Hokka ve divitim sol kısımda, neredeyse zemini boylayacak kadar kenardaydı. Rulo halinde birbirinin içinde beş altı kağıdı sarıp, dik vaziyette koymak bana biraz alan tasarrufu sağlamıştı. Her gün bu saman kağıtlarından bir tanesini alır günlük işlerimi sırayla yazardım. Yazdığımda sanki zihnime kazınırlardı. Unutmazdım böylece.



Disiplinli yaşamayı askeri eğitimle kazanmadım. Ben çocukluğumdan beri zaten disiplinli ve düzenliydim. Gözlerim kağıt rulosuna kayınca aklımda günün planı da oluşmaya başladı.


'Şu saçlar bi' hale yola gelse neler yapacaksın da işte! Koca krallıkta seninle aşık atan bir tek saçların var.' kendi kendime söylenmeye devam ettim. On dakikalık uğraşım sonuç verdi, bu kara yumak sonunda çözüldü. Hemen sağlam bir örgü ile sağ omzumdan öne sarkıttım. Uzun sürmezdi zaten, mutlaka dağılmanın bir yolunu buluyorlardı hep.



Sırasıyla günün listesini de yazdım, giyinmeye de geçtim. İki kapaklı, ceviz ağacından yapılma giysi dolabımı araladım. İlk bulduklarımı giyip hızla çıktım odadan. Siyah renkli, dar, hatlarımı saran pantolonum ve koyu pastel mavi gömleğim iyi durdu üzerimde. Gömleğimin manşetlerini birkaç kat kıvırdım. Belime kemerimi, kemerime de kınıyla birlikte kılıcımı yerleştirdim yanına ise hançerimi astım. Çizmelerimi de geçirdiğim zaman artık tamamdım ve odadan çıkabilirdim.



~☆~



Düşüncelerim yine aynı şeye odaklanmıştı. Nedense ben hariç herkesin mutlu anları olurdu, bazen neşeyle cıvıldayan insanlara tuhaf tuhaf baktığım da olmuştu, benim mavi gözlerimde ise hep bir öfke ve ciddiyet! Gerçi bu da iyiydi saygı kazanmamı kolaylaştırdı.



Ama yine de nahif ve narin, pembe düşleri olan bir kadın olmayı isterdim. Sanki hayat öyleyken daha mı kolay olurdu?



Erkeklerin yürütmesi beklenen kanlı savaşları, üstesinden gelinmesi zor ruhsuzların yok edilmesini kendime görev edinmiştim. Pişman değildim de, bu sert maske her taktığımda yüzümü acıtıyordu. İnsanların gözlerini kaçırdığı, çekindiği; korktuğu için saygı duyduğu biri olmak istemezdim, işte o yüzden bu maske yüzümü acıtıyordu.



Samimi bir kadın sohbeti, bu sohbetle birlikte bir parça gezinti, çocukların kahkahalarına kıkırdayarak elimi dudaklarıma perde etmeyi ben de isterdim. Ben bunu da isterdim, savaşmayı da! Ben sadece bana biçilen rollerin olmasını istemezdim.



Hayat böyleydi ama! İstemediğimiz ne varsa, onunla sınanırdık!



Portreli uzun koridoru geçtim. Şaşaalı saray kapısından çıktığımda gün daha yeni aydınlanmak üzereydi. Sarayın bir kısmını sarıp sarmalayan ormanın mis gibi nemli toprak kokusunu doyumsuzca içime çektim. Yaprakların üzerinde birikmiş ışıldayan nazlı çiy damlalarını seyrederek aheste adımlarla ormana doğru yol aldım. Sonra bir an durup vazgeçtim, yönümü şehrin merkezine çevirdim, yarım saat kaybolsam ortadan fark edilmezdi zaten.

RUHÇELEN KARANLIK ÇEMBER (Artık Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin