Giriş

2.3K 109 27
                                    

2017. Suriye, ırak sınırı.

"Mevzi al" Yüksek sesi dağları delip geçmişti. Kurşunların hedefi artık kendisi olurken askerleri buldukları en uygun yerlere hızla yerleşmişti.

Tuzağa düşmüşlerdi.

"Ayberk, Cengiz, Hakan koruma ateşi açın." Diyerek kulaklıktan emir verdi. Yoğun ateş hattından sıyrılarak kendini kayaların altına atıp sırtında ki bebeğini çıkardı.

Buradan dönünce onları tuzağa çeken kişiyi elleri ile öldürmeye yemin ediyordu içinden Meva.

"Saat sekiz yönünde Emre." Diyerek askerine nişan almaya çalışan keskin nişancıyı indirdi aynı zamanda.

"Komutanım çok kalabalıklar. Destek istememiz gerekiyor. Dağ yolundan da gelenler var."

Meva ne kadar düşünse de çıkar yol bulamıyordu. Destek istese gelmeleri bir günü bulacaktı. Dayanamazlardı. Başka bir yol olmalıydı.

Yakın bölgede ekip olabileceğini düşünerek yine de haber vermişti. Ama aldığı olumsuz bir cevap olmuştu. Sınır dışında olmaları nedeni ile kendilerinin çıkması gerektiklerini söylemişti.

Lanet yerden resmen çıkış yoktu. Dağın üs tarafında ki şerefsizler nefes dâhi aldırmıyordu.

"Saat sekiz yönünde yirmi kişilik bir grup geliyor."

"Yakup vuruldu. Tekrar ediyorum, yakup vuruldu."

Meva'nın, Yakup'a bir kaç saniyelik gözünü değdirmesi ile çekmesi bir olmuştu.

"Yerinizden çıkmayın. Kurşunları boşa harcamayın." Emrini yerine getirmeyen çaylak askerin ayaklarının ucuna düşüşünü görmesi ile Meva'nın gözleri kararmıştı.

"Komut...."

Bir bağırış.

Bir patlama.

Onlarca eve düşen ateş.

Patlamanın etkisi ile geriye doğru savrulmuştu. Vücudunun her yeri acı ile kavrulmaya başlamıştı.

Sesler geliyordu kulağına kesik kesik. Görüntü yoktu.

"Havel komutana haber et hepsi öldü."
Öldüklerinden o kadar emindiler ki, kontrol etmeye gerek duymadan gitmişlerdi.

Aradan kaç dakika geçtiğinden hiç bir fikri olandan açtı gözlerini. Doğrulama çalıştığında karnına sancı girmişti. Acı içerisinde elini karnına götürdüğünde kan ile kaplanmıştı.

Başını kaldırıp baktığında gördüğü tek şey kandı. Boynuna sardığı bezi alıp karnına bastırdı. Taş karnına çarpmış ve kesmişti. Çektiği acıyı umursamdan ayağa kalktı.

Bir eli karnında diğeri her an düşecek gibi tetikte duruyordu. Gördükleri ile derin bir çığlık feryat etti.

Parçalara ayrılmış, metrelerce ileriye savrulan can arkadaşları ayaklarının dibindeydi.

Kan gölüne dönmüştü toprak. Kara toprak artık kırmızıydı. Şehitlerin kanı ile süslenmişti kendini.

Meva bir anda yere düştü.

Ayağa kalkmak için herhangi bir çaba göstermedi.

Gözlerini yumdu.

Allah'a tüm kalbi ile dua etti.

Tam şu anda şehit olabilmek için.

Kardeşlerinin kanlarının süslediği toprağın mezarı olması için.

2022

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

2022. Şırnak karakol komutanlığı

  Askerlerin nefesleri havaya buhar olup karışıyordu. Terli vücutları her adımda biraz da terliyor yine de parkuru tamamlamaya devam ediyorlardı.

   "Şınav pozisyonunu al." Genç tim hemen pozisyon alırken ağaçların altında oturan bir kaç asker de onları izliyordu.

  "Sayımla beraber. Bir..." Komutanın her bağırışında bedenleri sert zeminle temas edip tekrar yükseliyordu.

  En önde şınav çeken Eralp komutan postacının kendine doğru geldiğini görünce ayağa kalktı. "Tuğrul devral." Diyerek ilerlemeye başladı.

   "Yüzbaşım, Albay sizi çağırıyor." Başı ile onaylayıp arkasında bırakıp ilermeye başladı. Çok fazla ter koksa da duş almaya zamanın olmadığını bilincinde ana binaya girdi.

   Asansörü es geçmiş merdivenlerden çıkmaya başlamıştı. Sağ tarafa dönüp kolidorun sonuna ulaşınca kapıya hafif tıklamış, gel sesi ile içeri girmişti.

  "Yüzbaşı Feza Eralp Poyraz, Sivas."

  "Rahat, gel otur Eralp." Siyah deri koltuğa hızla yerleşmiş hafif Albaya doğru dönmüştü.

   "Öğretmen yine gitti. Haber vermeden." Eralp'in dizinin üzerinde ki eli yumruk olmuştu.

  Anlamıyordu.

  Madem kaçıp gideceklerdi neden geliyorlardı?

    "Bir kaç tane isim aldım onlarla konuşacağım. Gelince senin ilgilenmeni istiyorum burada güvenli olduğunu bilmeli."

   "Ne anlamı var komutanım? İki gün sonra o da kaçacak." Albay elinin altında ki dosyayı açarken gülümsedi.

  "Bu sefer kaçmayacak."

  Ellini kağıdın üzerinde gezdirdi. Bizzat Ankara'dan gelmişti bu dosya. Onu burada istiyorlardı.

   "Diğerlerinden ne farkı var?"

"Bu sefer gitmeyecek emin olabilirsin. Befrin hem kabul edecek hem de sonuna kadar burada kalacak."

  "Ne yani bir de kadın mı?" Alayla güldü. "En fazla iki gün veriyorum komutanım. İki gün sonra burada yok."

   Askerine onaylamaz bakışlar atarken Berfu'yu aradı.

    Kim olduğunu bilse böyle konuşur muydu? Hiç sanmıyordu.

  Gazi Berfu Meva Özer.

   Şimdi ise öğretmen Berfu olmuştu.

    

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 24, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ölümün Ayak Sesi -Güçlü Kadınlar Sersi- ASKIDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin