Komiser Murat, ilk iş olarak o liseye gitti. Şansına okul daha yeni açılmıştı. Müdürleri erkenci olduğundan çoktan gelmişti. Kadına polis kimliğini gösterdi. Müdür, oturması için Murat'a masanın önündeki koltuklardan birini işaret etti. "Size nasıl yardımcı olabilirim? Bu ara polisler buraya çok sık uğrar oldular."
"Biliyorum, o gün gelenler benim ekibimdendi. Aslında sizinle aynı konu üzerine konuşmaya gelmiştim."
"Ama ben zaten bildiğim her şeyi anlattım."
"Merak etmeyin onlardan birini sormak için gelmedim. Ben başka bir öğrencinizi sormaya geldim."
Kadının kaşları çatıldı ama bu, sinir belirtisi değildi. Sadece şaşırmıştı. "Başka bir öğrencim mi? Kim hakkında?"
"Tamay, uzun zaman önce intihar etmiş olduğunu duydum."
"Oh, evet." Müdür alnını sıvazladı. "Oldukça sorunlu bir çocukluk geçiriyordu. Derslerine çalışmayı uzun zaman önce bırakmıştı. Arkadaşları tarafından dışlanıyordu. Annesi ölmüştü ve babası da ilgilenmiyordu."
"Neden böyle olduğunu biliyor musunuz?"
"Nasıl söylesem..." Kadın bir süre doğru kelimeleri aradı. "Tamay kendini erkek gibi hissetmediğini, ayrıca erkeklerden hoşlandığını söylerdi. Eskiden böyle konulara bu kadar sıcak bakılmadığını sizde biliyorsunuzdur. Bu yüzden hep dışlandı."
"Biliyorum." Murat şimdiye kadar öğrendiklerini kafasında tarttı. Düşüncelerinde haklı olduğu ihtimali giderek artıyordu. "Aykut, Mehmet ve Tamay arasında ne oldu? Aralarında mutlaka bir şey geçmiş olmalı."
"Elbette" dedi kadın saçını kulağının arkasına sıkıştırırken. "Tamay'la özellikle Aykut ve Mehmet uğraşırdı. Buna fiziksel ya da sözlü şiddet de dahil. Babası zaten oğluyla ilgilenmezdi, diğerlerinin aileleri de okula yüklü miktarda bağış yapınca Didem hep ikilinin yanında olurdu. Sonuç olarak Tamay, sürekli ceza alırdı. Okuldan gelen şikayetlerin ardı arkası kesilmeyince babasının göstereceği tutumu da az çok tahmin ediyorsunuzdur."
"Edebiliyorum." Komiser ayağa kalkıp kadının elini sıktı. "Yardımınız için teşekkür ederim."
Müdür gülümsedi. "Pek bir şey yaptığımı zannetmiyorum ama rica ederim."
Komiser Murat, merkeze vardığında Açelya ve Volkan çoktan gelmişti, Koray yoktu. Hiç kimse konuşmaya başlamadan önce Açelya, "Koray nerede?" diye sordu, "bize katılmayacak mı?"
Sorusunu Murat cevapladı. "Ona başka bir iş verdim." Tabii, olmayan bir dosyayı tozlu rafların arasında aramak ne kadar iş sayılabilirdiyse. "Sabah müdürle konuşmak için okula gittim çünkü Tamay isminin dolunay anlamına geldiğini öğrendim. Bu bende bazı şeyler uyandırdı. Müdürün anlattıklarına göre Tamay hem trans hem de eşcinselmiş. Öyle olunca arkadaşları tarafından hep dışlanmış. Annesi ölmüşmüş, babası da onunla ilgilenmiyormuş. Onunla özellikle Mehmet ve Şahin uğraşıyormuş. Didem'de hep ikilinin tarafını tutuyormuş."
"Peki, Işıl ne alaka bu konuda?" diye arada girdi, Açelya.
"Cevap basit. Babayı dolandırıp kaçan bir kadın çocuğa mı iyi davranacak? Elbette ki, hayır. Işıl'la Tamay'ın arası ta o zamanlardan bozuktu."
Murat'ı dinlerken Volkan'ın kaşları ciddiyetle çatılmıştı. "Tamay'dan mı şüpheleniyorsunuz?" "Ama" diye ekledi Açelya, "Tamay intihar etmemiş miydi?"
"Etmişti, en azından bizde dahil herkes öyle zannediyordu. Aslında intihar etmemiş, kendini öldü göstermişti."
"Tamay o zamanlar daha liseye giden bir çocuktu. Tüm bunları nasıl planladı? Diyelim ki planladı, nasıl hayata geçirdi?"
"Bu konuda haklısın, Volkan. O zamanlar bunları yapmak için yeterince gücü yoktu. Zaten güce ihtiyacı da yoktu."
Açelya, komiserin ne demek istediğini anlamaya çalışırken kaşları havaya kalktı. "Nasıl yani?"
"Çok basit. Tamay'a başka biri yardım etti. Onu öldü gösterdi ve yıllarca saklanmasını sağladı. Zamanı geldiğinde ise intikamını almak için Tamay ortaya çıktı. Şimdi tek yapmamız gereken Tamay'ın ölmediğinden emin olmak."
"Yoksa" dedi Volkan, Murat'ın yüzüne şaşkınca bakarken. "Evet" diye onayladı, Komiser. "Mezarı açacağız."
"Ama Komiser'im. Bu iş oldukça zor olacak."
"Biliyorum, zor olacak ama başka çaremiz yok. Volkan sen Tamay'ın babasından izin alma işini hallet, Açelya ve bende resmi izinlerle ilgileneceğiz."
Volkan bu işin sonunun nereye gideceğini merak ediyordu. Kararlılıkla kafasını sallayıp ayağa kalktı. Huzurevine, Selçuk'un yanına gitti. Görevlilerden birisi ona yolu gösterdi yine. Geçen sefer oturduğu yere oturdu. "Merhaba."
"Merhaba." Selçuk bakışlarını Volkan'ın yüzünden alıp başka yöne çevirdi. "Umarım buraya o kadın hakkında konuşmak için gelmemişsinizdir."
"Merak etmeyin, o yüzden gelmedim." Volkan sıkıntıyla nefes verdi. "Buraya oğlunuz Tamay hakkında konuşmaya geldim."
Selçuk kafasını aniden çevirince ikisi göz göze geldi. "Oğlum mu? Ne olmuş oğluma?"
"Nasıl anlatsam bilmiyorum. Geçen gün buraya geldiğimde size yaşanan olaylardan bahsetmiştim. Hatırlıyor musunuz?"
"Evet, hatırlıyorum. Bunak değilim ben."
Volkan, adamın öfkeli çıkışını görmezden geldi. Gözlerini birkaç saniyeliğine kapattı ve onu zorlayan sözcükleri söyleyiverdi. "Tüm bunları yapan kişi oğlunuz Tamay olabilir."
Selçuk'un kaşları çatıldı. Öfkeyle bağırdı. "Siz ne dediğinizin farkında mısınız? Benim oğlum bir katil değil."
"Bende tam da bu konudan bahsediyorum. Tamay'ın katil olup olmadığını anlamamız gerek. Bu yüzden mezarını açmak zorundayız."
"Bakın, siz ne dediğinizi bilmiyorsunuz. Siz insanlar benim oğlumdan ne istiyorsunuz? Bari mezarında rahat bırakın."
"Biz sadece bundan şüpheleniyoruz. Oğlunuz ölmüş olduğundan birileri ona suçu yıkmaya çalışıyor olabilir. Oğlunuza böyle bir şey yapılmasını ister misiniz?" Selçuk'un çatık kaşları düzleşti. Volkan, onun gevşemeye başladığını fark etmişti. "Tamay'a iyi bir baba olamadığınız için pişman değil miydiniz? Eğer o bir şekilde yaşıyorsa ve bulabilirsek aranızı düzeltmek için hâlâ bir şansınız olabilir. Lütfen, bize yardımcı olun."
"Ne yapmam gerekiyor?" Selçuk'un gözleri dolmuştu, sesi titrek çıktı.
"Bize izin verdiğinizi gösteren belgeleri imzalamanız gerek." Volkan yanında getirdiği kağıtları Selçuk'a uzattı. Selçuk kağıtları imzalarken Volkan "teşekkür ederim" dedi, "inanın bize çok yardımcı oldunuz."
Volkan, Selçuk'tan kağıtları alır almaz merkeze döndü. Komiser Murat ve Açelya'yı buldu. "Tamay'ın babasından gerekli izni almayı başardım. Peki ya siz ne yaptınız?"
"Bu iyi bir haber Volkan. Başkomiser ile konuştuk. O gerekli izinleri halletmeye çalışacak. Olumlu sonuç alacağımızı düşünüyorum."
_-_-_-
Ali, Efendi'ye verdiği sözü yerine getirmek için kediyi evlerine en yakın veterinere getirdi. Veteriner genç bir oğlandı. Ali içeri girer girmez gülümsedi. "Hoş geldiniz."
Tanımadığı bir insan onunla konuşmaya çalışıyordu. Ali heyecandan ellerinin titrediğini hissetti. "Ali veterinere gelmek istedi."
Adam eğilip kutunun içindeki kediye baktı. "Kedinizin ismi Ali mi?"
Ali kendini hiç olmadığı utanmış hissetti. Efendi dışarı çıktığında insanlarla nasıl konuşması gerektiğini söylemişti defalarca kez ama Ali yine unutmuştu. "Hayır, Ali benim adım."
Adam doğruldu. Hâlâ gülümsüyordu. "Üzgünüm, bilmiyordum. Memnun oldum. Bende Yusuf." Tanışmak için elini uzattı.
Ali, uzunca bir süre kendine uzatılan ele baktı. Bu süre boyunca adamın ne kadar kibar olduğunu düşünmeden edemedi. Belki de tüm insanlar kötü değildi. Sadece Ali'nin karşısına çıkan insanlar bencil ve umursamazdı. Boştaki eliyle Yusuf'un elini sıktı.
Yusuf, kediyi Ali'nin elinden aldı ve kutusundan çıkardı. "Siz orada oturup bekleyebilirsiniz." Dedi, birkaç adım ilerdeki koltukları göstererek. "Aşılarının yapılması için mi geldiniz? Yoksa başka bir hastalığı mı var?"
Ali, kendine gösterilen yere oturdu. "Aşılar için gelmedim. Aslında hasta olup olmadığını bilmiyorum. Onu çok yeni bulduk. Sadece hasta olmasını istemiyorum."
"Pekala, önce hiçbir hastalığının olmadığından emin olalım."
Ali sessizce kenarda bekledi. Ara sıra Yusuf'un sorduğu sorulara cevap verdi çünkü kendi muhabbet açmakta iyi değildi. İşi bittikten sonra yine eve döndü. Efendi çoktan gelmişti.
"Kedimiz iyi öyle değil mi?" Efendi, onları gülümseyerek karşıladı.
Ali kediyi kutusundan çıkardı. Efendi'den böyle bir karşılama beklemiyordu, şaşırmıştı. "O iyiymiş. Hastalığı yokmuş."
"Veteriner yolculuğun nasıl geçti?"
Çocuk heyecanla cevap verdi. "Ali başardı. Kediyi veterinere götürdü ve geri getirdi. Hem de kötü hiçbir şey olmadan. Oradaki adam çok kibardı, Ali'ye iyi davrandı."
"Öyle mi?" dedi Efendi gülümseyerek. Ali'nin saçlarını karıştırdı. "Bunu başarabileceğini biliyordum. Sen mükemmel bir çocuksun, Ali. Her zaman öyleydin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyuncak Zaferler (B×B)
Misterio / Suspenso(+18 şiddet ögeleri barındırmaktadır.) **** Yakın zamanda birisi çıktı ortaya. Efendi diyordu kendine. İnsanları kaçırıp eski idam yöntemlerine göre öldürüyordu. Bir, iki, üç... cinayetlerin ve yaptıklarının ardı arkası kesilmedi. Bu işi çözmeleri...