"Eski çağa ilgili misinizdir?" Bu sırada beyaz maskeli adam sandalyesini aydınlığa çekip oturmuştu.
"Yeter artık yeter. Bırak beni. Ne istiyorsun? Para mı? Ne kadar istersen sana bulabilirim."
Maskeli olan kahkaha attı. "Zaten yeterince paraya sahipken neden seninkine ihtiyacım olsun ki?" Ayak ayak üstüne atıp kollarını önünde kavuşturdu ve arkasına yaslandı. "Bir soru sormuştum. Eski çağa ilgili misinizdir? Ben ilgiliyim. Özellikle idam yöntemlerine. Ne kadar hayranlık uyandırası değil mi?"
Adam sürekli etrafına bakmaya çalışmaktan boynu öylesine yorulmuştu ki artık maskeli adama bakmaya çalışmıyordu. Sesi titremeye başlamıştı, korkuyordu. "Bak, ne istiyorsun, söyle vereceğim sana." Dedi tükenmiş gibi.
"Senin gibi bir zavallı bana hiçbir şey veremez. Sadece adalet yerini bulacak."
"Adalet, adalet... tek söylediğin bu."
"Korkuyor musun? Kork. Çünkü ölümün çok yakın artık. Dakikaların kaldı sadece. Bunları iyi kullansan iyi edersin."
"Bana bunu neden yaptığını bile bilmiyorum."
"Sakın suçsuz olduğunu falan düşünme. Sen büyük bir suçlu ve günahkârsın. Nedenini gerçekten çok fazla mı öğrenmek istiyorsun?"
"Evet, evet istiyorum, pislik."
Kahkaha atmaya başladı. "Gerçekten çok komiksin. Demek öğrenmek istiyorsun. O zaman Tanrı'nın yanında öğreneceksin."
"Yeter artık. Bırak beni."
"Demek seni bırakayım öyle mi? Daha yaptıklarının cezasını ödeyeceksin." Birdenbire öyle sinirlenmişti ki ayağa kalkıp oturduğu sandalyeyi tekmeledi. Sandalye yuvarlanarak karanlıkta kayboldu.
Adam öyle sinirlenmişti ki sürekli aynı şeyleri tekrar ediyordu. "Demek seni bırakayım... Demek seni bırakayım..." diye söylenirken karanlığa doğru yürüdü ve ses duyulmaz oldu.
Maskeli adam içeri geldiğinde çok sakin görünüyordu. Nasıl oldu da iki dakika içinde bu kadar sakinleşmişti? Bu adamın ciddi anlamda sorunları vardı. Ve nasıl bir insanın elinde olduğunu anlamaya başladığı için adam daha da korkuyordu hatta titriyordu.
Sesler duyuyordu. Garip sesler. İnsan sesi olmadığına emindi. Bir tür hayvanın ciyaklamasına benziyordu. Maskeli olan elinde kutuyla geri döndü. Kutudan çok kafes gibiydi. Kafesi yatakta yatan adamın yüzüne yaklaştırdı. O kadar yakındı ki adam kafesteki farelerin parlayan, kırmızıya çalan gözlerini görebiliyordu. "O farelerle ne yapacaksın?"
"Senin hoşuna gitmeyebilir ama ben çok eğleneceğim. Eskiden insanlar suçluların yaptıklarının bedelini ödemeleri için acı içinde kıvrana kıvrana ölmelerini istiyorlardı. Bu yüzden acılı ölüm yöntemlerini kullanıyorlardı. Ve biliyor musun? Siz pislikler acı içinde kıvranarak gebereceksiniz."
Elindeki fare dolu kutuyu yere bıraktı. Bu sırada adam ona yalvarmakla meşguldü. "Lütfen yapma. Pişmanım. Lütfen bırak beni."
"Yalvarman hoşuma gitti ama yaptığınız her şeyin bir sonucu olacağını düşünerek yapmalıydınız." Ellerinde, belinde ve ayak bileklerinde bağlı olan benzer kemerlerle boynunu da bağladı. Artık kafasını kaldırıp neler olup bittiğini göremiyordu. Aynı şekilde kollarını da içine alacak şekilde göğsünden de bağladı. Hareket bile edemiyordu artık.
Karnında kafesin soğuk demirlerini hissettiği zaman irkildi. Kafasını oynatıp neler olduğunu görememek onu korkutuyor, daha fazla ağlamaya başlıyordu. Çünkü öleceğini bilmek, acı içinde öleceğini bilmek kolay değildi.
Maskeli olan kafesi adamın karnının üzerine koydu. Kafese bağladığı ipler yardımı ile kafesi de yatağa bağladı. Adam ne yaparsan yapsın kafes düşmüyor hatta yerinden kıpırdamıyordu. Maskeli, adamın yüzüne eğildi. "O fareler uzun süredir aç ve hapisler. Herhalde dışarı çıkmak için her şeyi yapacaklardır.
"Yalvarırım beni öldürme."
"Ben bir şey yapmayacağım ki. Her şeyi fareler yapacak."
"Yüzünü göster bana."
"Tabii." Dedi "Herkes ölmeden önce onları kimin öldürdüğünü görmek isteyecek."
Maskesini yavaşça yukarı kaldırdı. Adamın gözleri dehşetle açıldı. "Sen." Dedi fısıltı gibi çıkan sesiyle. Ardından tekrar konuşmak için ağzını açtığında maskeli az önceki bezi yine ağzına tıkıp konuşmasına engel oldu. "Ne olacak biliyor musun? Şimdi kafesin altında bulanan demiri alacağım. Ve fareler çıkış yolunu bulacak."
Adam olanları şimdi anlıyordu. Etin baharatını karnına sürmüştü çünkü farelerin dikkatini daha çabuk çekmek içindi. Fareler günlerdir aç ve hapisti. Kafesin altındaki demir alınca fareler adamın karnından başlayarak kemirmeye başlayacaklar, ardından sıra iç organlarına gelecek ta ki kendilerine bir çıkış bulana kadar adamı içten içe kemireceklerdi.
Maskeli yeniden maskesini taktı ve kafesin altındaki demiri çekti. Adamın karnı ve fareler arasında hiçbir engel kalmamıştı. Adam, farelerin soğuk ayaklarını hissedebiliyordu. Önce kokladılar. Yabancıyı tanımaya çalıştılar. İlk önce dişlerini batırıp alacakları tepkiye baktılar. Adam hareket bile edemedi. Ardı ardına fareler dişlerini adamın etine geçirmeye başladılar. Akmaya başlayan her kanda fareler ısırıklarını daha da artırıyordu. Kafasını kaldırıp bakamamak bu onu çıldırtmak üzereydi. Acı içinde kıvranıyordu. Acısını dile getirmek için bağırmak istiyordu ama ağzındaki bez ona engeldi. Ağlıyordu ve yüzü kıpkırmızıydı. Nefes nefeseydi.
Maskeli olan yeniden yüzüne doğru eğildi ve gözlerinin içine baktı. "Adalet yerini bulacak. Hepiniz gebereceksiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyuncak Zaferler (B×B)
Misteri / Thriller(+18 şiddet ögeleri barındırmaktadır.) **** Yakın zamanda birisi çıktı ortaya. Efendi diyordu kendine. İnsanları kaçırıp eski idam yöntemlerine göre öldürüyordu. Bir, iki, üç... cinayetlerin ve yaptıklarının ardı arkası kesilmedi. Bu işi çözmeleri...