Bir efsanenin daha sonuna geldik. Umarım finali beğenirsiniz ve asıl anlatmak istediklerimi düzgünce anlatabilmişimdir. Eğer kafanızı karıştıran noktalar olursa yorumlarda belirtmeyi ihmal etmeyin, cevaplandıracağım.
Yazım yanlışı varsa kusura bakmayın. Oylamayı ve yorumlar bırakmayı unutmazsanız çok mutlu olurum. Keyifli okumalar dilerim.
Bedenim adeta bir yaprak edasıyla oradan oraya sürüklenirken hala nefes alıp almadığımda şüphe ettim doğrusu. Yaşadığım tonlarca olay sonrasında hep o soruyu kendime sormuştum;
hala ölmedim mi?
İşte şimdi bu sorunun cevabını çok net aldım. Her pençe yiyişimde 'sanırım bu kez ölüyorum' derken hayata hep çok farklı şekilde tutunuyordum. Bir gün yediğim Pençe'nin beni cidden öldürdüğü gerçeği gün gibi ortadayken fazla söylenilebilecek bir şeyim yok.
Ölmüşüm.
Ne, tamam. Dur bir dakika... Ölmüş müyüm? Ben, öldüm mü?
Neredeyse bana asırlar gibi geçen süre sonunda biri ormandaki sessizliği bozmaya cesaretlendi. Kolumdan tutularak sertçe kaldırılmam ile gözlerim Patch'den zar zor ayırabildim. Eve beni kolumdan tuttuğu gibi çekiştirerek yaratık veyahut Castiel'in –artık ne bok olduğu bile şu saatten sonra umurumda değil- dönüşüm geçirmiş haline doğru götürdü.
Dakikalarca öküzün trene bakması gibi bakmıştım. Kirpiklerimi saniyeler içerisinde milyonlarca kez kırpmış ve 'Öldün' demesini kendimce idrak etmeye çalışmıştım. Hiçbir şey konuşamamış bir şeyler söylememiştim bile.
Eve, beni tamamen yaratığa ittirdi. "Gidiyoruz!"
Castiel, tüylü kafasını aşağıya indirdiğinde Eve tüylerinden destek alarak kendisini yukarı çekti ve bana dönüp elini uzattı. Bir ona bir de bana uzattığı eline bakarken yutkunamadım. "Gel Lexi, sana her şeyi anlatacağım."
Ellerim titredi. Gidip gitmemek beni büyük ikilemde bıraktı. Castiel karşımda yaratığa dönüştükten ve aşırı korkutucu şekil aldıktan sonra onun üstüne binmek istediğimi hiç zannetmiyorum. Ancak Eve'nin söyledikleri ve neler olduğunu bilmemek beni her geçen dakika allak bullak ediyor.
Gerçeklik algımı yitirmek üzereyim.
Eve kaşlarını kaldırdı ve elini iyice uzattı. "Söz veriyorum aklındaki bütün soruları cevaplayacağım." Başını iki yana salladı. "Ancak burada değil."
Yaşadığım şaşkınlığın üstüne eklenen ürkeklik ses tellerime yansıdı. "Nerede anlatacaksın-" gürültüyle yutkunup yaratığı işaret ettim. "Ona binmek zorunda mıyım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PENÇE
WerewolfO bir Kurt. Ateşli, Cesur ve Pençeli. O bir Dişi. Tutkulu, Küstah ve Gururlu. O bir Yırtıcı. Güçlü, Âşık ve Öfkeli. * Her zaman normal olduğunu sanan Lexi, hayallerine kavuşmak için Kanada'ya geldiğinde hayatının hiç de bildiği gibi olmadığını öğren...