Gözüme giren ışıkla yatağımdan doğruldum. Boğazım kupkuru olmuştu ve dudaklarım çatlamıştı. Büyük ihtimalle yine bir kriz geçirmiştim.
Kardiyak senkop. Bayılma hastalığı. Aniden gözlerim kararıyor ve bayılıyordum. Bu sefer de yatmaya gelirken bayılmış olmalıydım. Bir ara banyoda bayıldığımı ve hastanede vücudum morlukla çıktığımı hatırlıyordum.
Ataklar sinirlendiğim anlarda geliyordu ve ilaç içtiğim zaman yatağa gidecek kadar vakit buluyordum bayılmak için. İlaçlarımı almayı unutmuştum ve sonucu yine büyük bir karanlıktı.
Hafif gerinip kalktım. Mutfağa gidip su içtim ve yeniden salona geçip oturdum. İştahım yoktu, midem bulanıyordu, başım dönüyordu. Bir psikiyatristime görünsem iyi olurdu.
Odaya çıkıp gündelik sweatshirt ve siyah kot pantolonumu giyip aşağıdaki indim. Telefonumu ve araba anahtarını alıp psikiyatristimin evinin yolunu tuttum. Bugün tatiliydi ama galiba yine benimle seans yapacaktı. Zorundaydı!
Evin önüne geldiğimde kapıyı çaldım. Kapıyı ton ton bir teyze açtığında ona gülümseyip yukarı çıktım.
Odasının önüne geldiğimde kapıyı çalmadan girdim. Her zamanki gibi koltuğunda oturuyor, bilgisayara bakıyordu.
"Oo, kimleri görüyorum? Derin Kotan." Beni görünce sırıtıp kalktı.
"Oo, kimleri görüyorum? Beni bu hale getiren abim." Bende onun gibi sırıttım. Yüzü düştüğünde ne kadar keyiflendim bilemezsiniz.
"Derin, ben yapmadım. Seni oraya ben kilitlemedim. Bunu asla yapmam." Hâlâ aynı masalı anlatıyordu. Bence artık 8 yaşında olmadığımı anlayamıyordu.
"Beni kömürlüğe götüren ve babama söyleyen sen değil miydin!?" Her gelişimde bu kavgayı yaşıyorduk.
"Evet, ben söyledim ama kapıyı kilitlerken bağırdım, çağırdım. Beni dinlemedi bile." Üzgün ses tonu beni zerre etkilememişti. Beynime işleyen hastalığın tek sebebi oydu.
"Ben orada 2 gün aç, susuz kaldım. Geldiğinizde baygındım. Ya ölseydim!?" Sesim iyice yükseliyordu ve onun bundan rahatsız olduğu apaçık belliydi. Çokta umrumdaydı.
"Derin, gülüm. Yapma, gerçekten böyle bir şey yapacağını bilmiyordum. Her buraya geldiğinde aynı kavga. Sıkılmadın mı? Bir kez abi-kardeş gibi olalım. Sadece bir kez..." Sesi kısılınca gözlerim doldu ama ben orada günlerce ağlarken o beni görme tenezzülünde bile bulunmamıştı.
"Ne var biliyor musun? Ne sen beni kardeşin gibi kolladın, ne de ben seni abim gibi sevdim. Sen beni o kömürlükte yalnız bırakınca bitti aramızdaki abi-kardeş ilişkisi." Kafam dik ona bakıyordum. Haklıydım, ne dersem diyeyim.
"Her neyse, dün gece yine bayıldım. Yeni ilaç yok mu?" Konuyu kapatmak istiyordum.
"Hayır, o ilaçlar bile ağır. Daha fazlasını veremem." Kaşlarımı çattım.
"Hayat benim hayatım. Ver diyorsam ver." Üstüne basa basa söylemiştim.
"Hayır, kardeşim öylece intihara giderken ben izleyecek miyim? Daha çok beklersin." Te Allah'ım ya.
"Alo, duymadın mı beni? Benim üzerimde hakkın yok." Elimi salladım önünde.
"İçeri girerken ne hakkım olduğunu kendin de söyledin. Kardeşimsin ve ölmeni istemiyorum." Ölümle yalnız bırakınca iyiydi ama.
"Kes, her şey senin yüzünden olmuşken bir de ne diyorsun. Orada 8 yaşında bir kız nasıl yaşasın? Fareler, akrepler ile kaldım ben. Açtım, susuzdum. Ölecektim. O neydi peki? Madem benimki intihar, senin yaptığın ne oluyor? Katil olma çabanı bende deneme." Seri adımlarla dışarı çıktım ve tekrar eve döndüm.
Abim olabilirdi ama bu, bana yaptıkları şeyleri affedeceğim anlamına gelmiyordu.
"Zaten affetmemeye yer arıyorsun."
Ha birde kazandırdığı başka bir durum da vardı; ağır şizofreni.
Taslakta yıllanan bir kitap ile geldim... Kurguyu her zamanki gibi 8. Sınıfta kurguladım ve yayınladım. Sonra hoşuma gitmedi ve kaldırdım. İşte, yine buradayım.
Bölüm bekleyen okuyucularımı daha fazla bekletmeden yeni bölümler yazmaya çalışacağım.
İyi okumalar 🌙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KESKİN KURŞUN
Romanzi rosa / ChickLitDağılan sis ile ortaya çıkan sokağa baktım. Ne olmuştu öyle? Öldürmek bu kadar kolay mıydı? Hala sabahın vahşet görüntüleri canlanıyordu gözümde. Çekilen silahlar,diz çöktürülen insanlar ve kafalarına acımasızca sıkılan masumlar. Yaptıklarının nede...