Yüz ifadesi çok değişikti. Üzgün gibiydi ama saklamaya çalışıyordu açıkçası. Sonunda telefonu kapattı.
- Ne oldu anne?
- ...
- Sedef ne olduğunu söyleyecek misin?
Annem yanındaki koltuğa oturup yutkundu.
- Babam...babamı hastaneye kaldırmışlar. Sanırım kalp krizi geçirmiş.
- Nasıl? Dur, sakin ol Sedef! O zaman hemen hastaneye gidelim.
Babam bunu dedikten sonra bana dönüp:
- Sinemeya sonra gideriz inşallah tamam mı kızım? Senden anlayışlı olmanı bekliyorum.
Babamın benim kalbimi kırmamak için yaptığı bu merhametli konuşma beni çok etkilemişti. Cevabım elbette ki "Tamam" olmuştu.
Hepimiz telaşlanmıştık. Hastaneye doğru yola çıktık. Bu arada düşüncelerim ile boğuşuyordum.
Dedemi de kaybedersem annem ve babam gittiğinde nerede kalacaktım ben. Kim neşelendirecekti beni. Annemle babam işe gittiğinde beni kim alacaktı yanına. Yok öyle,birşey olmayacak, sakin ol Defne!
Hastaneye gelmiştik. Hemen danışmaya dedemin nerede olduğunu sorduk. Sonra annem o odaya doğru koştu. Babam ise ben koşacakken beni kolumdan tuttu ve:
- Kızım! Sen burada, güvenliğin yanında dur. Hiçbir yere ayrılma tamam mı?
Dediğini yapmak istemediğimi anlamış olsa gerek şevkatle ve telaşlı:
- Hadi ama kızım. Lütfen! Bak annen çok kötü onun yanına gitmem gerek. Hadi güzel kızım. Prensesim hadi!
Babam bunu dedikten sonra kafamı tamam dercesine salladım. Sonra babam da annemin ardından hızla gitti.
Bir müddet sonra annem ve babamı perişan halde gelirken gördüm. Kötü birşey olmuştu belli. İkisini de hiç bu kadar üzgün görmemiştim. Aklıma gelen şeyden korkup yere oturdum hastanenin içerisinde. Babamla göz göze gelmiştik. Yanıma geldiler ve onlarda oturdular. Babam bana:
- Bu hayatın kanununudur kızım, şimdiden alış. Bu dünyaya gelen ansızın bırakır gider tüm sevdiklerini. Bak bugün yanındayız, ama belki..belki yarın yanında olmayacağız.
Bu sözler canımı yakmıştı ama doğruydu. Zaten o yüzden küçüklüğümden beri, yedi yaşımdan beri, beni kendi ayağım üzerinde durmam için eğitiyorlardı ya.
Ne yazık ki dedemi kaybetmiştik. Sinemaya da gidemezdik zaten. Annem ve babam işe geç de olsa gitmişlerdi. İkisi de izinli olmayı düşünmemişlerdi bile. Acıları olmalarına rağmen görevlerine gitmişlerdi. Beni de evde tek başıma bırakmışlardı. Beni korumaları için apartmanın önüne iki, evin kapısının önüne iki olmak üzere dörder koruma yerleştirilmişti.
Bir ara evden çıkmak için kapıyı açtım, aslında bir nevi kontrol etmek için, kapının önündeki koruma tabancasını gizleyerek:
-Hey küçük hanım! Dışarı çıkmasanız mı acaba? Bunun ne kadar tehlikeli olduğunun farkındasınızdır herhalde.
-Şey... canım dışarıda gezmek istiyor. Yani bir nefes almayayım mı? Dışarı çıkıp nefes almak benim hakkım sonuçta.
-Lütfen ama küçük hanım, lütfen içeri girebilir misin?
-İçeri girmek istemiyorum ki. Bu arada bir daha bana küçük hanım deme. Lütfen!
Bunu biraz öfkeli söylemiştim. Koruma eğildi ve büyük bir şefkatle konuştu;
-Tamam, sana ne dememi istersin? Hem kaç yaşındasın ki sen?
-Adım Defne! Çok küçük mü görünüyorum gözünüze! Yaşım 10 bence gayet de büyümüşüm.
-Yok onun için demedim Defne hanım. Yani merak ettim sadece.
-Şimdi çekilin de dışarıya çıkayım. Üstelik benim korumaya ihtiyacım yok.
Yanındaki korumaya bakarak;
- Görüyor musun? Aynı babası.
- Nasıl yani?
Bu sorumun üzerine bana döndü ve;
-Babanı çok iyi tanırım. Sen de aynı baban gibi otoritersin.
Bir an duraksadı sonra;
-Neyse daha fazla kapının önünde durma. Üstelik pencerelerden de uzak dur. Yeterince görünmemeye çalış.
-Ama çok sıkıldım evde tek başıma oturmaktan.
Ben böyle deyince konuştuğum koruma diğer arkadaşlarına bildirerek "gel biraz sohbet edelim" dedi ve beni içeri girdirdi. Sonra sohbet etmeye başladık. Bu koruma baya gençti. Adı Musab'mış. Yirmi beş yaşındaymış. Ha bir de iki yaşına daha girmemiş küçük bir kızı varmış. Tabi bunları sadece beni rahatlatmak için söylemişti. Sonra sıkılmış, kanepede uyuya kalmışım. Koruma da yerine geri gitmiş tabii.
Birden dışardan gelen seslerle irkildim. Kavga, dövüş sesleri geliyordu dışarıdan...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikamın Alevi - GÖKBÖRÜ- (Ara Verildi)
RandomGizli bir kahramanın hayat serüvenine tanık olmaya hazır mısın? Hazırsan kitaptan bir kesit vereyim senin için: Arabanın içi görünmüyordu sadece şoför azıcık görünüyordu. Tabi bu kim dersiniz; Ömer. Kim olabilir ki zaten. Arabaya bindim ama yanında...