Birden dışardan gelen seslerle irkildim. Kavga, dövüş sesleri geliyordu dışarıdan. Kanepeden kalktım ve kapıya yöneldim. Çok sessiz olmalıydım. Kapıyı olabildiğince sessiz açtım. Musab abiyi yerde yatarken gördüm. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Eğildim ve nabzını kontrol ettim. Nefes almıyordu. Vücudunda mermi yaraları vardı ve her yer kan içindeydi. Aklıma küçük kızı geldi o an. Tam ayağa kalktım ki... Birden başıma bir silah dayandı. Kurtulmaya çalıştım ama ne mümkün. Adamın silahı yakın mesafedeydi. Bu yüzden ondan kurtulamıyordum. Sonra ensemde bir acı hissettim ve...
***
GİZLİ TEŞKİLATA GİRİŞ
Yaklaşık On Altı Sene Sonra
Beni takip eden adamın birden önüne geçmiş adamı şaşırtmıştım. Bu yüz bana çok tanıdık gelmişti. Evet bu oydu. Uzun zamandır aranan, Selim kod adını kullanmış bir haindi. Ona bağırarak;
- Utanmıyor musun? Seni büyüten, besleyen devletine ihanet etmeye!
Korkmuş ve şaşkın bir şekilde yüzüme bakıyordu. Aynı soruyu tekrarladım. Lakin cevap veremedi. Biraz hırpaladıktan sonra elini bağladım ve ekipleri çağırdım. Ekipler gelip adamı aldılar. Çocuk parkının yakınında bulunan bankta başkanı görünce gidip yanına oturdum. Başkan önüne bakarak konuştu;
- İşinde bayağı başarılısın.
- Estağfurullah başkanım, teveccühünüz.
- Yeni bir görev var.
Dedi ve ceketinin cebinden bir kart çıkarttı. Kartı gizlice bana uzattı. Sonra konuşmaya devam etti.
- Seni küçüklüğünden beri tanırım. Teşkilata girdiğin zamanı da çok iyi hatırlıyorum. Teşkilata girdiğinden beri ne görev olursa olsun hiç çekinmeden ve hiç düşünmeden kabul ettin. Hiç şüphem yok ki bu görevi de kabul edeceksin ama şunu bilmeni istiyorum, bu görevde tek başına olmayacaksın. Bir ekip kuruldu. Bu ekipteki kişiler bir kazada şehit oldular. Eğer bu görevi kabul edersen sende bu ekibin üyesi olacaksın. Sormak istediğin bir şey var mı?
- Bende şehit olarak mı gireceğim bu ekibe?
- Hayır, sen bir siber uzman olarak katılacaksın. Yeri geldiğinde saha görevi de yapacaksın. Yarına kadar kararını ver. Anlaşıldı mı?
- Anlaşıldı başkanım.
Dedim ve başkan yerinden kalkıp gitti. Arabaya binecektim ki bir çocuk parkta oynayan diğer çocuklar ile kavga etmeye başladı. Bir müddet durdum, ne için kavga ettiklerini dinledim. Parkın kendilerine ait olduklarını söylüyorlardı çocukların hepsi. Hemen yandaki bankta oturan anneleri önce istiflerini bozmadılar ancak daha sonra kalkabildiler banktan. Çünkü çocuğun biri, diğerine bir avuç kum atmıştı. Üstüne kum gelen çocuğun annesi o kumu atan küçük çocuğa bağırmaya başladı ve onu dövmekle tehdit etti. Bunun üzerine birde kadınlar kavgaya başlamasın mı? Başlarlar tabi, yani bizim millet kavgacıdır ya biraz, onun için söylüyorum. Sabırlı olan azdır mesela. Her neyse kavgaya siyah feraceli kapalı genç bir kadın girdi. Olayla alakası yoktu aslında. Hemen yakında bir bankta oturuyordu arkadaşıyla. Sonra annelere sakince;
- Siz bu şekilde kavga çıkarmaya meyilli olur iseniz çocuğunuz neden kavga çıkartmasın ki?
Bayılıyorum şu kapalı hanımların engin bilgilerine ve edeplerine. Baktım ki olay çok büyümeden çözüldü, birşey yapma gereği duymadım. Arabaya binip eve doğru yola çıktım.
Kapıyı açtım ve salona geçtim. Kanepeye uzanıp düşünmeye başladım; neydi acaba bu görev, kabul etmeli miydim?...
Ne demek kabul etmeli miydim Defne. Kendine gel. Seni büyüten devletine hizmet etmeyeceksen neden bu iştesin ki? Üstelik intikamımı almadan durmayacağım... Bu düşüncelerden sonra uyuyakalmışım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikamın Alevi - GÖKBÖRÜ- (Ara Verildi)
De TodoGizli bir kahramanın hayat serüvenine tanık olmaya hazır mısın? Hazırsan kitaptan bir kesit vereyim senin için: Arabanın içi görünmüyordu sadece şoför azıcık görünüyordu. Tabi bu kim dersiniz; Ömer. Kim olabilir ki zaten. Arabaya bindim ama yanında...