Tuzak

104 15 10
                                    

  -Ne oldu? Neden ağlıyorsun?
Esmer, kahverengi gözlü, simsiyah saçlı, dokuz yaşlarında bir kız çocuğuydu. Elimde değnek ile gitmiştim yanına. Durdu, bana baktı kahverengi gözleriyle. Soruma cevap vermemişti. Hâlâ ağlıyordu. Ağlaması sanki sahte gibiydi. Ama bunun sebebi uzun zamandır ağlıyor olması olabilirdi. Onu biraz sakinleştirmek için “Adın ne senin?” diye sordum. Hıçkırarak cevap verdi;“ Nisan”. Aynı zamanda kızın her hareketini incelemeye devam ediyordum. Kız gözlerini sildi, başını eğdi ve dizlerinin üzerinde birleştirdiği kollarına koydu başını. Yüzünü göstermiyordu.
-Nisan niye ağlıyorsun? Bak yardım edebilirim sana.
-Annem...
-Ne oldu?
-Annemi kaybettim. Az önce buradaydı. Beni bakkala gönderdi su almam için ama geldiğimde yoktu.
-Bunda bu kadar ağlanacak ne var. Güvenliğin yanına gitseydin ya. O sana yardım ederdi.
-İyi de güvenlik yoktu kii...
- Hastaneye neden geldiniz peki?
   Biraz sakinleştirdim onu. Sonra soruma cevap verdi. Söylediğine göre annesi hastalanmış ve onun için hastaneye gelmişler babası ve annesi ile. Sonra annesi su istemiş, su bulamayınca da bakkala gidip almış. Geldiğinde de annesini görememiş. Babası da işi olduğundan gitmiş.
   Açıkçası ilginç bir olaydı. Üstelik annesinin ne hastalığı olduğunu sorduğumda, biraz yalan uydurmaya çalışır gibi cevap vermişti;
-Doktorla konuşurken duymuştum.
  Biraz duraksadı ve düşündü.
-Kanser demişlerdi sanki.
-Ne zaman konuştular peki?
-Ben su almaya gitmeden önce.
-Sen ne zaman gittin peki?
-Yarım saat önce filan sanırım.
-Peki hangi doktordu annenin görüştüğü?
-Ne bilem ben. Kapının dışından duymuştum. Sonra annem çıktı, kapının önündeki bir sandalyeye oturdu. Sonra benden su istedi.
   Kızı yanıma alıp hangi doktorun kapısında beklediğini sordum tek tek, kapı kapı dolanırken hastanenin içinde. Kız tam bir cevap veremiyordu. Üstelik terlemeye başlamıştı. Bu işte bir iş vardı ama...
   Hastanenin içinde dolanırken Eylül ve doktor hanım ile karşılaştım. Olayı onlara anlattım kızdan gizli. Sonra doktora sordum;
-Burada kanserle ilgilenen doktor hangisidir biliyor musun?
-Sadece Hatice hanım var kanser hastalarıyla ilgilenen.
  Bunu duyunca Hatice hanım ile görüşmenin iyi olacağını düşündüm ve kızı Eylül’ün yanına bırakıp kadının yanına gittik. Kızı Eylül’ün yanına bırakmıştım zira kızda bir haller vardı. Kadına sorduktan sonra anlaşılacağını düşünüyordum olayın iç yüzünün. Kız Eylül’e odaklanmışken gizlice küçük kızın fotoğrafını çekmiştim. Kadına soracaktım çünkü.
   Kadının yanına gidip sorduk ama kadın bugün için henüz odasına hasta almadığını söylemişti. Bu gerçekten de çok ilginçti. Kız yalan mı söylüyordu? Aklıma hastane kameralarını incelemek geldi. Tuğrul’a kamerayı takip etmesini ve Hamid’in de incelemesini söyledim. Birde kızın kimliğini araştırmalarını. Bu onların yapabileceği en kolay işti belki de.
    Biraz araştırmış olmalılardı ki telefonuma mesaj yoluyla birkaç fotoğraf gelmişti. Küçük kız hakkında edinilen bilgilerdi bunlar. İnceledim ve o da ne? Nasıl ya? Bu kız Iraklı nasıl olabilir? En başta yalan söylemiş bana. İsmi Nisan değil Tara imiş. İyi de neden bana böyle bir oyun oynadı ki?
   Ben düşünürken yanıma Eylül gelmişti. Tabi o kız ile birlikte. Biraz inceledim kızı, hiç birşeyi yok gibi gülmeye başlamıştı. Tara hanımı azıcık yalnız bıraktık ve Eylül ile uzakta bir yerde konuştuk bu konu hakkında.
  Şimdi ise tek başıma hastaneye göre tenha bir yerdeydim. Kadına bakmak için çıktığımı söylemiştim kıza. Eylül onun yanında duracaktı ve doktor hanım da işinin başında...
Gezerken bir yandan da etrafa birini arar gibi bakıyordum. Bunu bilerek yapıyordum çünkü etrafımdakilere ben birini arıyorum mesajı vermem gerektiğini düşünüyordum. Ve en sonunda çok sessiz ve hiç kimsenin olmadığı bir yerde durdum soluklanırcasına. Birden ardımda beş kişi belirdi ve etrafımı sardı. Yanlarında bir de kadın vardı ve ellerinde tabanca. Yanlarındaki kadın küçük kızın sahte annesi olsa gerek. Bunlar beni tuzağa düşürmek için yapılmış olan mini oyunlar. Yok artık ne oluyor orada?  O da ne kadın başörtüsünü çıkarıp eline silah almasın mı? Şaşkın gibi suratlarına bakıyordum bariz şekilde, duygularımı belli edercesine...
    Biraz bu vaziyette bekledikten sonra siyah bir aracın buraya yaklaştığını ve içinden başları olduğunu düşündüğüm adam ve kendini bana Nisan diye tanıtan o küçük kızın çıktığını gördüm. Anladım ki beni gerçekten merhametimden vurmayı düşünmüşler. Aslında olay zaten garip gelmişti bana.  Ama artık çok geç olmuştu. Kız bile gülüyordu benim bu ahmaklığıma. Adama baktım, bu adamı tanıyordum. Irak’taki görevimde arkadaşlarımı şehit eden, Jassim denen bir pislikti.. Şaşırmıştım zira ona tam tamına dört kurşun sıkmıştım ve yaşamasının mümkün olmadığını düşünüyordum.
-Ne o esker, beni gördiğine şaşirdin mi?
-Aslında seni yaşıyorken görmüş olmam iyi oldu. Bugün o defteri kapatacağım zira!
   Adam kahkahalar halinde gülmüştü.
-Gül gül, gül sen. Zira bunlar senin son gülüşlerin. Yakında seni öteki âleme yollayacağım. Artık orada gülebilir misin bilemiyorum.
   Yüzümde istemsizce sinsi bir gülüş peyda oldu. Adam ise benim bu sakinliğime şaşırmıştı.
-Ne diyi sırıtiyirsin ula esker. Gerçi siz Turkler öleceğiniz zamanda gülerisiniz? Büle deli milletsiiz siz.
-Sen de haklısın tabi. Sizin o kıt akıllarınız bizi anlamaya yetmiyor. Normaldir yani takma kafana.
    Bu sefer gülme sırası bendeydi. Zira adam bu dediklerime bozulmuş sinirle sanki bana birşey yapabilecekmiş gibi yumruklarını sıkmış suratıma aval aval bakıyordu. Adamın bu hali inanın çok komik ve zevkliydi.
- Nasi bu kadar emin olabiliyorsan kurtulacağından?
- Görürsün şimdi neden olduğunu Jassim!
    Derken bizim ekipteki Eylül,Ömer ve Oğuz'u yüzlerinde siyah bez maske ve ellerinde silahlarla geldiklerini görünce ben de belimdeki silahı hızla çıkarttım. Benim silahımı çıkarttığımı gören bizimkiler, adamları vurmaya başlamışlardı bile. Ben de başlarındaki adama yaklaştım ve adamı kollarımın arasında kilitleyip silahı kafasına dayadım.

   Bölümleri kısa atıyorum çünkü yazmaya çalışıyorum hâlâ. İnşallah beğenirsiniz...
   Yorum ve oylarınızı bekliyorum sevgili okur dostlarım.
   Allah'a emanet olun. Sizleri seviyorum.❤

İntikamın Alevi - GÖKBÖRÜ- (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin