Tek davası okumak olan Avin Mirşad.
Bin derdin dermanı olan Maran Mirşad.
"Mardin şahidim Maran yüreğimin güneşisin. Dışımı aydınlatırken yüreğimi yakansın."
Hayatın acımasız döngüsü içerisinde birbirlerine denk gelen iki insan.
"Mezopotamya şah...
Etraftaki kalabalık çoğalmış herkes acı bir ifade ile yerde oturan, kolları arasında kanlar içinde duran kadınla adamı izliyordu....
Az öncede kimse cesaret edememişti yardıma şimdide kimse cesaret edemiyordu sadece izlemekle kalıyorlardı..Ne tuhaf insanlık gün geçtikçe ölüyordu ve bu çok üzücüydü....
Nihayet içlerinde biri akıl edip ambulansı aramıştı.... Ama Maran ağa ambulansı bekleyecek kadar kendinden değildi...
"Ağam ambulans beş dakika içinde gelecek."diyen adamla kendine geldi Maran. Başını hiddetle salladı ambulansı bekleyemezdi beş dakika çok geçti her şey için çok geçti..
"Arabaya geç!" Emri veren sesi demir kadar sertti. Adam aldığı emirle direksiyonun başına geçerken, Maran kolları arasındaki kadınla arkaya geçti.
"Sür!" Adam gaza basarken Maran sıkıca sarılmıştı sevdiği kadına. Genç adamın beyaz gömleğine kan lekesi bulaşırken titrek nefesi Avinin yüzüne çarpıyordu göz yaşları Avini yıkıyordu...
Elleri,yüzü, buz kesilmiş kadına biraz daha sarıldı onu ısıtmak istercesine... Onu böyle görmek aklını yitirmesine neden oldu aldığı her nefes içini bir kor ateş gibi yakıyordu nefesi olan kadın kolları arasında kanlar içinde tepkisizce yatıyordu...
Maran Mirşad ölmesin de ne yapsın?
Eliyle yanağını okşarken durmadan sözlerini tekrar ediyordu. "Sen gidersen Maran yaşayamaz sen gidersen Maran nefes alamaz."
Yüzünü karısının yüzüne yaklaştırdı. "Bak ben seni ısıtıyorum Avin beni bırakma." Yol boyunca yalvardı yakardı kadına dakikalar geçtikçe ölümün sessizliği büyüdü. Maran'ın yüreğindeki acı şiddetlendi..
Çok geçmeden haber Mardin'e yayıldı duyulan haber herkesi perişan etti. Genç kızların umutları yıkılırken Gelin ağaları için ağıtlarını en acı şekilde yaktılar...