D (1)

335 7 4
                                    

Hani insanlar sabah güneş ışığıyla uyanırlar ya yalan. Vallahi yalan,billahi yalan.Benim başımda tepinen bir adet Başak var.

Ben de aklıma gelen sinsice fikirle çapkınca gülümsedim.Başak zıplarken ayak bileğinden tutup hızlıca çektim.Başak bunu beklemediği için çığlık atarak yere düştü. Ben onun bu haline gülerken Başak kıçını ovuşturuyordu.

"Ya Eylül ya napıyorsun? Senin yüzünden kıçım acıdı"dedi.

"Başak,ben sana demedim mi beni sabahın köründe uyandırma diye he? Sen ne yaptın başımda tepindin. Beni uyandıran cezasını çeker" deyip yorganı başıma kadar çektim. Kapının çarpılma sesiyle Başak'ın gittiğini anladım. Ben de bu fırsat kaçmaz deyip gözlerimi yumdum.

Çok geçmeden yüzümdeki ıslaklıkla uyandım. Yorganı üstümden çekip halime baktım. Başak beni uyandırmak için nar suyu dökmüş. Su da değil nar suyu.

Kafamı kaldırdığım zaman bana bakıp pişkince sırıtan Başak'a baktım. "Uyanma vakti Eylül Hanım." deyip kapıya doğru yürüdü. Kapıyı açıp önünde bekledi. Bana doğru dönüp sırıtmasını yüzünde biraz daha yaydı. "Bana uyanmamak için atar yapan cezasını çeker" deyip çıktı. Ben de o gider gitmez banyoya girdim. Üstümdekilerden kurtulup kendimi suya bıraktım.

Bu arada size kendimi tanıtayım. Adım Eylül, soyadım Taş. 17 yaşındayım. İstanbul'da yaşıyorum. Galatasaray Lisesi'ne gidiyorum. Benimle birlikte kalan 2 arkadaşım daha var. Birisi Başak,diğeri Damla. Onlarda benimle aynı lisediler fakat sınıflarımız farklı. Ailelerimiz de Eskişehir'de yaşıyorlar.

Parmaklarımın buruştuğunu görünce çıkmam gerektiğini anladım. Bornozumu giyip çıktım. Îç çamaşırlarımı giydikten sonra gardolabımın önüne geçtim. En sonunda üstünde 36 yazan kırmızı göbeği biraz açık bırakan askılı t-shirt,onun altına buz mavisi kot şort,ayakkabı olarak beyaz converse ve kırık beyaz renginde biraz uzun bir hırkada karar kıldım. Onları giydikten sonra saçımı kurutmaya başladım. Kurutma işlemini de bitirdikten sonra saçımı yandan salaş bir örgü yapıp aşağıya indim.

Mutfağa girer girmez ağzım 5 karış açık kaldı. Başak öyle bir sofra hazırlamış ki sanırsınız kraliyet sofrası. Tamam tamam biraz abartmış olabilirim. Ama sofrada ne ararsanız var; kruvasan,reçel,bal,omlet,patates kızartması,domates,salata,pankek,nutella...

"Yavrum, Başak sen neymişsin yaa. Kız olmasam seninle evlenirdim"dedim. Başak son dediğime iğrenircesine baktı. Kendime hemen sandalye çekip oturdum. Tam zeytin alacaktım ki Başak elime vurdu. "Ya napıyorsun? Bırak da şu yavruları yiyelim"dedim "Olmaz! Îlk önce Damla'yı çağır.'' Off off! Hayır yani niye ben? Bağırsın onu da mı ben söyliyeyim? ''Damlağağağağa!'' ''Yuh Eylül,oha Eylül. Anırdın be glw!'' dedi Başak kıroya bağlayarak. Depar atarak Damla'nın odasına geldim.Kapıyı tüm gücümle ittirerek açtım. Kapı da duvara çarptı. Sonuç büyük bir gürültüyle Damla yere düştü. Ben onun bu haline anırarak gülüyorum tabi. Arada bi domuz sesi çıkıyo ama geniz eti var ya bende ondandır yani.'' Eylül beni tatlı uykumdan uyandırmandaki sebep nedir yavum?''dedi. Sesinden anladığım kadarıyla sinirliydi. Damla'yı uykusundan uyandıran yanmış demektir. Yavrusu çalınan anne ayı kadar sinirlenir. Kabul ediyorum bu iğrenç bir benzetmeydi.''Başak kahvaltı hazırlamış. Damla gelmeden kahvaltı yok dedi.Çabuk ol. O yavrular beni bekliyor'' deyip aşağıya koşuşturarak indim. Zaten 1-2 dakika sonra da aşağıya gözlerini ovuştura ovuştura Damla indi.''Herkese afiyet olsun''deyip hunharca yemeye başladım.''Eylül sana bişey soracağım'' dedi Başak. Kesin reddedeceğim birşey soracaktır. Bunu bile bile''Sor bakalım yavru ceylan''dedim.''1. bana yavru ceylan deme. 2. bugün kız günü yapacağız.Birkaç kız daha gelicek. Sanem,Elif,Burcu,Hira. Sen de bize katılsana'' dedi. Demedim mi reddedeceğim birşey söylicek diye.''Bak kızıl beni çok iyi tanıyorsun,bunu ikimiz de biliyoruz. Benim böyle şeyleri sevmediğimi de biliyorsun.Boşu boşuna sordun yani.Siz yapın kız gününüzü ben biraz sahilde dolaşırım. Anlaştık?'' diye sordum.''Peki sen bilirsin.Ama çok geç kalma bak,aklım sen de kalmasın''dedi. Aaa hadi ama ben 17 yaşındayım.''Tamam Başak geç kalmam siz de 10'dan önce bitirin şu kız gününü''diye karşılık verdim.O da onaylamış biçimde kafasını salladı.Kahvaltımı bitirdikten sonra peçeteyle ağzımı sildim. Ayağa kalkıp ''Ben şimdi çıkarım.Alışveriş falan yaparım haberiniz olsun''deyip ikisinin de yanağından öptüm.Odama çıkıp şortumun cebine telefon,kulaklık para ve anahtar tıkıştırıp aşağıya indim.''Ben çıkıyorum.Baybay!''deyip çıktım. Biraz yürüdükten sonra sahile vardım.Zaten sahille ev arası yakındı. Boş bir bank bulup oturdum. El ele yürüyen çiftleri,koşuşdurup duran çocukları ve denizin eşsiz güzelliğini izlemeye başladım.Telefonu çıkarıp saate baktım. Oha saat 2 olmuş. O zaman saat 1 gibi kahvaltı yaptık.Aradan biraz zaman geçince yandaki bankın dolduğunu fark ettim. Kafamı o yöne çevirdiğim zaman gözlerim parladı.Çocuğa bak bee. Allah'ın boş anına denk gelmiş sanırım. Ağzımın yanında bir ıslaklık fark edince elimi direk ağzımın kenarına götürdüm.Iyy çocuğa bakarken ağzımın suyu akmış. Çocuğu izlemeyi kesip önüme döndüm.Aradan 5-10 dakika geçince yandaki bankta hareketlilik oldu.Merakıma yenik düşüp kafamı o yöne çevirdim. Bizim yaquşuqlunun yanına sarı çiyan gelmiş. Kıza biraz daha dikkatli bakınca bizim okulun sürtüğü Miray olduğunu anlamam uzun sürmedi. Şansıma tüküreyim ya. Gitti çocuk.İşi gücü bırakıp onları izlemeye başladım. Çocuk dudaklarına yalayınca Miray'ın direk gözü çocuğun dudağına kaydı.Heh bi o kaldı dudağını sömürmediğin. Sömür onu da sömür. Yok la sömürme sakın! Miray gözlerini kapayıp çocuğa yaklaşmaya başladı.Çocuk ta sessizcene ayağa kalkıp 5-6 yaşında bir çocukla geri döndü.Çocuğun kulağına birşeyler fısıldayıp çocuğu Miray'ın karşısına oturttu.Yakışıklımız da ayağa kalkıp onları izlemeye başladı. Küçük çocuk da gözlerini kapayıp Miray'a yaklaşmaya başladı.

Ve BAM! Küçük çocuğumuzla Miray öpüşür. Fırsat bu fırsat deyip telefonu çıkarıp gizlicene fotoğraflarını çektim.Miray gözlerini açtığı zaman güçlü bir çığlık attı. 5-6 yaşındaki çocukta koşturarak oradan uzaklaştı. Gözlerimi büyük çocuğa çevirdiğim zaman kahkahalarla güldüğünü gördüm. Kızın duygularını nasıl da incitti Duygusuz. Miray'ı sevmesem de üzüldüm yani. Kızın duygularıyla nasıl da oynadı. Artık ona duygusuz dicem.Pislik,duygusuz,hayvan. İnşallah sevgilinle öpüşürken sevgilinin yüzüne hapşurursun.Çok AMİN! Miray ağlıyordu. Hızlıca ayağa kalkıp çocuğun yüzüne tokatı yapıştırdı. Helal kız sana. Başladı Miray hemen konuşmaya ''Seni hayvan! Pislik. Hiç düşünmedin mi bu kızın duyguları nolcak diye?Eğer sen benim yerim de olsaydın duyguların incinmezmiydi?'' diye bağırarak konuştu. Bizim duygusuz da nedense hiç şaşırmayacağım şeyleri söyledi.'' 1. sen bana tokat atamazsın. 2. Benim duygularım yok sok bunu kafana!'' diye bağırıp oradan uzaklaştı.Miray'da ağlayarak oradan uzaklaştı. Saate bakmak için telefonu çıkardığımda gözlerim fal taşı gibi açıldı.Saat 21.30.Hemen ordan kalkarak eve doğru koştum.Eve geldğim zaman anahtarı binbir zorlukla deliğe sokup kapıyı açtım.İçeri girdiğim zaman evin içinde dönüp duran Damla ve Başak ile karşılaştım. Beni gördükleri zaman yanıma doğru geldiler.İkisi de aynı anda sarılınca nefes alamadım.''Ne-fes a-ala-mıyorum.Et-raf ka-rar-ı-yor''diyince ikisi de aynı anda bıraktı.''Eylül neredeydin sen? Ne kadar korktuk haberin var mı? İnsan bi arar haber verir''dedi Damla. Ben de derin bir nefes alıp bütün herşeyi anlattım.Miray ile o küçük çocuğun öpüştüğüne anlatınca gül gül yarıldılar. Esneyince uykumun geldiğini anladım.''İyi geceler''deyip odama çıktım.Ördekli pijamalarımı giyip kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Bu benim ilk hikayem.Onun için hatalarım olabilir.Karakterleri değiştireceğim için kaldırdım.Lütfen destek olun.

Multimedyada Eylül

DUYGUSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin