20. Bölüm

1.3K 183 6
                                    

"Benim yakışıklı sevgilim her zamanki gibi uyku sersemi!" Aslı Ali'nin suratını mıncırmak suretiyle direkt içeri dalarak sandaletlerini çözmeye başladı. Ali şok içinde Aslı'nın burada olduğu gerçeğini idrak etmeye çalışırken, Aslı enerjik bir şekilde konuşmaya devam etti. "Biliyorum biraz erken geldim ama eğer şu anahtarı vermiş olsaydın kapıyı çalarak seni uyandırmaktansa, başka bir türlü uyandırıyor olabilirdim. Ama bu resmen senin tercihindir artık, bir şey diyemeyeceğim! N'aber?!"

Ali bir türlü şoktan çıkamıyordu. Ne işi vardı bunun burada? Hani kavgalılardı? En son kanlı bıçaklı ayrılmışlardı! Üç gün boyunca telefonla bile aramamıştı. Şimdi hiçbir şey yokmuşçasına, sanki çok mutlu ve aşık bir çiftlermiş gibi eve geliyordu.

Gerçi o hala aşık olduklarını sanıyor olabilirdi.

Hiç Aslı'ya ona aşık olduğunu söylemiş miydi asla emin olamıyordu. Onu sevdiğini tabii ki söylemişti. Onu kendince sevmişti de. Ama aşk? Hiç âşık olmamıştı. Merih'le beraber bunu çok daha net görebilmişti.

"Aslı burada ne işin var senin?" dedi şok içinde bir sesle.

Aslı alınmış bir şaşkınlıkla doğrulup Ali'ye baktı. "Ne demek ne işin var? Seninle konuşmaya geldim. Sorunlarımızı çözmemiz gerekiyor, bu şekilde devam edemeyiz. Evlenmemize iki ay da olsa, beş ay da olsa evleneceğiz sonuçta. Yeniyetmeler gibi tripli tripli telefonda bile konuşmadan durmamız çok saçma."

Ali ağlayacak bir halde başını geri atarak derin bir nefes aldı. Gözlerini kapatıp içinden kendine sabır dilenerek doğruldu. "Aslı en azından bir haber verseydin."

"Ali alınıyorum artık. Ben anahtar diyorum sen haber diyorsun. Hadi toparlan, bir duş al gel, babamlar gelecek bir-bir buçuk saate."

"Ne?!"

"Düğün işini sizinkilerle konuşmak için. Buraya geliyorlar. Hadi Ali! Allah aşkına git bir duş al gel, cidden sersem gibisin. Asla dediklerimi anlamıyorsun."

"Aslı sen delirdin mi? Bana haber bile vermeden aileni nasıl getirirsin? Benim ailem müsait mi onu bile bilmiyorum."

"Alt tarafı iki saat oturup konuşacağız, yatıya gitmiyoruz. Ben ararım birazdan Betül teyzeleri."

Ali ramak kalmıştı, cinnet geçirecekti. O ayrılık falan düşünürken Aslı kendi kendine işi öteki boyutlara taşımaya başlamıştı. Soyunup dökünmeyi bitirdiğinde merdivenlere yönelince, Aslı'yı bileğinden yakaladığı gibi sertçe çekti. Aslı neye uğradığını şaşırdı bu hareketle. Ali'nin kıracak gibi sıktığı bileğine baktı. "Ali n'apıyorsun?"

Ali o anda aşırı sıktığını fark ederek elini biraz gevşetti. Panikle kendine bir yalan düşünmeye başladı. Kalbi küt küt atıyordu. Hiçbir şey umurunda değildi şu an. Tek derdi Merih'i utandırmamak ve üzmemekti.

"Yiyecek bir şeyler hazırlayabilir misin? Ben duş alıp gelene kadar," dedi sersem gibi.

Aslı birden yumuşayarak gülümsedi. "Tabii sevgilim. Seve seve! Hadi sen yıkan gel." Hemen keyifle rotasını mutfağa çevirdi.

Aslı'yı nasıl evden atacağını bilmiyordu. Merih'i nasıl evden çıkaracağını hiç bilmiyordu. Delirmesine çeyrek kalmış bir halde ikişer ikişer basamakları çıktı. Odasının kapısını yavaşça açarak içeri süzüldü ve arkasından kilitledi. Merih hala her şeyden bihaber uyuyordu.

Melek gibiydi.

"Allah'ım ben bu sabah için neler hayal ettim. Şu hale bak!" diye sessizce isyan etti. Ne güzel sabah da yatakta dün geceki gibi tatlı tatlı oynaşacaklardı. Sabah mahmurluğu ve aydınlığı ile her şey başka keyifli olacaktı. Bu sabah için ne ümitleri vardı!

İKİLİ DELİLİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin