"Hadi kaalk!" Venüs'ün bağırtısıyla tek gözünü araladığında ağzında birikmiş tükürüklerini toplayarak uyanmaya çalıştı. Artık her pazartesi sabahı böyleydi. Üstünden tır geçmiş gibi uyanıyordu hafta sonlarından sonra. Hele bu hafta sonusu efsanelikte adını tarihe altın harflerle yazdırmıştı. Cumartesi gecesi yaşadığı ve yaşattığı felaketten sonra Pazar akşamı çalışırken Ali'nin yüzüne bile bakmamıştı. Neyse ki Ali de onun yüzüne bakmamıştı. Mesajına sadece 'Pekâlâ' yazarak bir yanıt vermişti. Başka hiçbir şey dememişti. Pazar günü de yüzüne bakmamıştı sonra. Merih de Venüs kimliğiyle sadece işine odaklanmış, işi bitince de kaçarcasına restorandan ayrılmıştı. Umuyordu ki Merih kimliğiyle de Ali'nin yanında garip garip davranmasındı.
"Merih hadi ya!" Venüs bu kez kapısının önünden koşturarak geçerken bağırdı. Merih inleye inleye başını öbür tarafa çevirdi. Venüs ne ara dönmüştü ki?
Ay bugün pazartesiydi! Venüs dün gece dönmüş olmalıydı!
"Venüüüs!" diye bağırarak yataktan düşerek kalktı. Koştura koştura odasından çıkıp koridora bakındı. Tuvaletten su sesi geldiğini duyunca oraya doğru uçtu. "Dün gece niye beni uyandırmadın!" diye bağırdı Venüs'e.
Venüs dişlerini fırçalıyordu. O yüzden garip bir aksanla konuştu. "Çok geç geldik, sen de ölü gibi uyuyordun dokunmak istemedim. Ama bak sabah sabah erkenden kaldırdım. Hadi hazırlan da, şu bizim koya gidelim de biraz yüzelim. Hem de konuşuruz rahat rahat."
"E sen işe gitmeyecek misin?"
"Yok bugün gitmeyeceğim. Hadi Merih ya! Git çantanı topla hadi!"
Merih bu kızdaki enerjiye inanamıyordu. Dün gecenin bilmem kaçında gelmişti eve ve şimdi sabahın köründe kalkmış yüzmeye gidelim diyordu.
"Venüüs motorun anahtarını bıraktım tezgâha, gittim ben hadi. Dikkatli olun." İrfan Bey kızına seslendikten sonra evden çıkıp gitti. Zavallı adamın da devrelerini yakmıştı iki kız. Bütün bir hafta sonu Merih'i Venüs sanarak yaşamıştı. Gerçi pek göremiyordu da o kızlarını o yüzden her ne kadar şu dünyada onları en iyi ayırt edebilecek insan olsa da, o da işlerinin saatlerinden ötürü kızlarını çok az görmek durumunda kalıyordu.
On dakika içinde tüm hazırlıklarını tamamlayıp aşağı inmişlerdi. Venüs motorun anahtarını kaptığı gibi dışarı çıktı. Merih de onun ardından pata pata merdivenlerden indi. "Babam niye motoru bıraktı ki? Minibüsle gider, yürürdük sonra biz."
"Bugün yürümek istiyormuş, kahvaltı ederken konuştuk biz."
"Siz bir de kahvaltı mı ettiniz," diye mırıldandı Merih. Keşke kendisi de etmiş olsaydı. "Venüs dursana ben şuradan atıştırmalık bir şeyler alayım." Apar topar dolaptan alabildiği hazır gıdaları alıp çantasına attı. Venüs "Su aldım ben, su alma!" diye seslendi bahçeden. Merih onun motoru çalıştırdığını duyunca "Ya yavaş be! Kaçıyor mu deniz," diye söylendi. Hızlıca sırt çantasının fermuarını çekti. Anahtarı kaptığı gibi evden çıktı ve kapıyı kilitledi. Venüs çoktan öne oturmuş, yola çıkmış, Merih'in gelmesini bekliyordu.
Merih ev terliklerini plaj terlikleriyle değiştirdikten sonra gidip motorda kardeşinin arkasına atladı. "Çantanı öne alayım mı?" diye sordu Venüs.
"Yok sığdım böyle, hadi gidelim!"
***
Her zaman geldikleri, Ölüdeniz tarafındaki küçük ve bakir koya gelmişlerdi. Venüs'ün Merih'i apar topar buraya getirmek istemesinin asıl nedeni, eğer cesaretini toplamayı başarırsa olan biteni anlatabilmekti. Tarık'a kendisinin de âşık olduğunun nasıl söyleyecekti hiçbir fikri yoktu. Ama bu konuda hiçbir şey yapmayacağını, kardeşliğin her şeyden önce geldiğini ve başladığı işi onun için bitireceğini söyleyecekti. Ondan sonra da kalbine gömerek hayatına devam etmeyi deneyecekti. Onu yapabilecek miydi çok emin değildi ama Merih'i üzmek ve kalbini kırmaktansa her şeyi yeğlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİLİ DELİLİK
HumorYıllardan 2008, Mayıs ayının sonu Fethiye'de Sımsıcak bir yaz gelmek üzere! Merih ve Venüs ikiz kardeşler, doğma büyüme Fethiyeliler. Büyüdükleri yere aşıklar. Küçük yerin; malum en eski ve en popüler tek yumurta ikizidirler. Bütün Fethiye onları bi...