Final - Son Söz

2.3K 219 45
                                    

Üç Yıl Sonra

Merih şapkasının önünü indirerek katlanabilir kamp sandalyesine iyice yerleşti. Gözleri tamamen kapalıydı. Serbest kolları kolçakların üstündeydi. Hava sıcak, ayağının altındaki kumlar ılıktı. Denizin kıyıya vuran dalgalarının seslerine karışan cırcır böceği sesleri huzuruna huzur katıyordu.

Bir de iki yaşındaki kızı ve oğlu, bağırarak birbirlerini kovalamasalardı sorun yoktu.

"Şimdi bileklerimi keseceğim." Dayanamayıp söylenmesine, yanında kendi sandalyesinde oturmakta olan kocasının güldüğünü işitince, gözlüklerini çıkarıp ayar veren bakışlarını ilk Ali'ye sabitledi. Ali Merih'in gerçekten çok kötü baktığını görünce ağzına fermuar çeker gibi yaparak hemen sustu. Tekrar bakışlarını telefonuna çevirdi.

Merih "Çocuğum evladım!" diye bağırdı ikizlere. Çocuklar onu iplemeyince sinirle etrafına bakındı. Eline geçen ilk şey olan Toprak'ın tişörtünü alıp direkt oğlunun kafasına atarak "Irmak! Toprak! Vallahi oraya gelirsem cimciririm sizi çok fena!" diye bağırdı. Ali görüş alanından uçup giden cismi görünce panikle çocuklarına baktı. Merih'in oldukça yumuşak ve basit bir şey fırlattığını görünce rahatladı. Tabii ki de onun onlara zarar verecek bir şey yaptığını düşünmüyordu ama yine de kendini garantiye alıyordu. Bir de oğlunun tişörtü oğlunun tam kafasına yapışarak yüzünü kapatınca çok komik olmuştu. Toprak mecburen durup aptal aptal etrafına bakınca Ali sesli gülmesine engel olamadı. Kızı da durmuş, kardeşine gülmeye başlamıştı.

Toprak küçük elleriyle tişörtü tutarak babasına doğru gitti. Yetişmeyen boyuyla onun kucağına kapanıp "Baba yaa!" diye inledi. Ali gülerek oğlunu kucağına aldı. Anında onu kıskanan kızı da dibinde bitince, onu da diğer tarafına alarak ikisini de bacaklarına yerleştirdi.

Neyse ki ağlamıyordu küçük canavar. Sadece annesine üzgün üzgün bakıyordu. Merih'inse hiç yelkenleri suya indirecek gibi bir hali yoktu. Tekrar arkasına yaslanıp gözlerini kapadığında, bu kez çocuklarının rahatsız edici sesleri yoktu. Aksine babalarıyla henüz daha oturamadıkları kemküm halinde konuşurkenki tatlı sesleri vardı.

Merih Toprak'ın Ali'ye "Ben de uzun saç istiyorum," deyişini duyunca ağzından engel olamadığı bir gülüş kaçtı. Çaktırmadan baktığında oğlunun, işaret parmağını uzatarak Irmak'ın saçlarını gösterdiğini gördü.

"Tamam oğlum, bundan sonra bir süre kestirmeyiz saçlarını bakalım." Ali'nin anlayışla söylediği sözler üzerine Merih yine gözlüklerini çıkarıp Ali'ye baktı. Ali de 'ne yapabilirim' dercesine bakışlarla ona bakıyordu.

Haklıydı, çocuk öyle istiyorsa öyle olacaktı yani.

İkizler babalarıyla sakin sakin konuşurken uykuya dalınca Merih, Ali'nin fısıltıyla kendisine seslenmesi üzerine son kez doğruldu. Çocukları arabalarına yatırmak için yardım istiyordu.

Merih yavaşça uykusu daha ağır olan Toprak'ı kucağına alıp arabasına yatırdı. Ali de çok dikkatli bir biçimde kucağında Irmak'la kalkıp onu hemen Toprak'ın yanına yatırdı. Asıl huzur dolu dakikalar şimdi başlamıştı işte!

Ali yerine geri dönerken Merih'i de bileğinden tutup kendisiyle çekti. Oturup, onu da kucağına çekerken Merih sessizce "Ali n'apıyorsun?!" diye bağırdı. "Bu sandalyeler o kadar sağlam değildir bence!"

Ali kıkırdayarak Merih'in boynuna ıslak bir öpücük bıraktı. "Azıcık otur ya."

"Doyamadın galiba kucağında birilerinin oturmasına. Başının belalarıyla gayet mutluydun az önce."

Ali yine sessizce güldü. "Onlar başka sen başkasın."

"Ben gerçekten hala inanamıyorum. Nasıl ya?! Nasıl ikiz olabilir yani?"

İKİLİ DELİLİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin