3. Bölüm

66 5 0
                                    

Müziği dinlemeyi unutmayın... İyi okumalar..

Olaylardan sonra uyuya kalmışım. Saat 20.03 . Annemin sinirinin geçtiğini umarak odamdan çıktım. Banyoya gidip yüzümü yıkadım. Her zamanki uyku sonrası tipsizliğimle içeriye girdim. Adımlarım tedirgindi bunu yaparken çünkü annem her an tekrar sinirlenebilirdi.

İçeri girdiğimde annemin gözleri şişmişti. Ağlamış mıydı yoksa? Babam gelmişti. Koltuğa oturdum. Babam beni yanındaki sandalyeye çağırdı. Gittim oturdum. Yavaşça konuya girdi.

"Nefes, kızım... Annen bana bir şeyler anlattı. İnanılmaz şeylerdi. Haberlerde gösterilen ne? Doğru mu? Tabi ki özel güçlerin yok. Ateşe atladığın doğru mu?"

Sesi giderek kızıyor gibiydi.

"E evet baba. Arkadaşımı öyle görünce düşünmeden hareket ettim."

"Bunu nasıl yaptın. Böyle bir şey yapmamalıydın. Ya sana bir şey olsaydı. Canının istediği zaman hayatını hiçe sayamazsın. İtfaiyeye haber vermekti senin görevin."

"Özür dilerim."

"Bir daha böyle aptalca bir şey yapma. Şükürler olsun sana bir şey olmadı."

"Tamam baba."

İçimden sinirlenmiştim. Bunları hak etmiyordum. Gerçekleri bilselerdi... Hayır bilmemeleri gerekiyor. Zaten herkes ucubeyim diye düşünüyordur.

.........Ertesi gün........

Okula her zamanki yoldan gidiyordum. İnsanlar bana tuhaf tuhaf bakıyordu. Kapşonlumu başıma çektim ve yürümeye devam ettim. Büfenin önüne gelmiştim. Harabe görünüyordu. Polisler gelmişti. Bu olayın altında bir suçlu mu vardı? 

Okula geç kalacağımı fark edince adımlarımı hızlandırdım. Okula geldiğimde herkes benden uzak durdu. Sanki gerçekten ucubeymişim gibi. Buketi görünce hemen yanına gittim. Susmayan çenesi yine başladı konuşmaya;

"Nefes sen ne yaptın? Kimi seni kahraman olarak isimlendirmiş kimi uzaylı olarak. Alevlerin içinde ne oldu anlatsana. Bu arada tebrik ederim iyi kurtarıştı."

"Ne olacak içeride bi yangın söndürücü buldum. Öle oldu işte. "

Bu sırada ön sıramda oturan Caner arkasını döndü;

" Nefes bi imza versene be. Hatta vermişken şöyle bu bütün sayfalara imza atsana. İyi para yapar bunlar. "

"Ne parası ya? "

"Ne parası olucak kahraman imzalı kağıt parası. "

" Git lütfen zaten başım ağrıyor. "

Olamaz ya uzaylı mı demişler. Kahraman tamam iyi hoş da uzaylı ne yha.

............

Bu günü sağ salim geçirdiğime çok mutluyum. Bi an gençlerden oluşan bir ordunun beni yakalayıp NASA'ya yollayacaklarını sandım. Ne hayal gücü ama. Eve gelişim göz açıp kapayıncaya kadar çabuk geçti.

Annem yine ağlamıştı. Ne olduğunu bile soramadan iki adam üstüme çullandı. Bana beyaz bir şey giydirdiler.

"Ne oluyor? Neden deli gömleği giydiriyorsunuz bana? Anne ne oluyor burda?"

Annem cevap bile veremedi ağlamaktan. Babama sarıldı. Babamın da gözleri dolmuştu.Ama konuştu;

"Kızım..... Biz.. Şeyy..... Seni götürecekler.... Nor..normal değilsin.... Devlet tehlikeli olacağını düşünmüş ve doktorlar seni bir haftalık hastaneye götürecekler."

"Ne nasıl olur? Ben deli değilim. Tehlikeli de değilim. Bana hayvan muamelesi yapamazsınız."

"Kızım hayır deli değilsin. Nefes sen sadece bir kontrole gideceksin.... Söz veriyorum bir hafta sürecek."

"Baba istemiyorum. Ben gidemem.."

Hem ağlıyor hem de bağırıyordum. Doktorlar beni zor tutabiliyordu. Birden gözüm karardı ve bayıldım. Doktor bozuntusu iğne yapmış. Gözlerimi açtığımda bir yatak ve dolabı olan bir odanın içindeydim. Her yer bembeyazdı. Olamaz hastane ortamı. Kapıyı açmaya çalıştım ama tahmin ettiğim gibi kilitliydi.

Bununla uğraşamazdım. Yatağa uzandım ve göz yaşlarımı tutmaya çalıştım. Bu olamazdı. Nasıl olur da ailem beni tımarhaneye kapatırdı. Ben mi fazla duygusal algılıyorum diye düşündüm ama kimin ailesi buna izin verirdi.

Birden kapı açıldı. İçeri bir bayan doktor girdi. Yanıma geldi ve oturdu. Ona ölümcül bakışlar atıyordum.

"Merhaba. Nasılsın? Nefes'ti değil mi? "

Ona sırtımı döndüm. Hiç bir şey söylemek istemiyordum ve gereksiz gülümsemesi sinirimi bozmuştu.

"Tatlım mutsuz olduğunu biliyorum. Ama bu ailene bir veda değildi. Sadece 1 hafta sende olanın ne olduğunu öğreneceğiz. "

Bence bu bir vedaydı çünkü onları bir daha affetmeyi düşünmüyorum. Yani o eve geri dönmeyebilirim.

" Yemekhaneye inmeliyiz. Hadi gel."

"Bırak beni."

"Sakin ol. Aç değil misin?"

Hayır der gibi başımı salladım. Odadan çıktı. Başım çok ağrıyordu. 

Bu yaşadıklarım düşündüğümden daha entrika doluydu. Bu yüzden yazmaya devam ediyorum. Eğer bir gün ölürsem bu hayat yüzünden neler hissettiğimi bu günlükten öğrensinler.

Sonsuza dek YalnızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin