Sevgili günlüğüm, şu an dışarıdan yazıyorum.Burada olmamın sebebi bu sabahki konuşmamızdan başlıyor.
Bu gün Rüzgar yanıma geldi. Dünkü konuşmamız yüzünden özür diledi. Şaşırdım açıkçası. Bana hep soğuk biri gibi gelmişti. Her neyse ona;
"Önemli değil sen haklıydın. Benim özür dilemem gerekir." dedim.
" Senin de kafan karışıktı sorun değil. Artık bana inanıyor musun?"
" Evet, hatta ne yaparsan yap engel olmam. Ama benim sana yardım etmeme izin ver."
" Olmaz, bu iş tehlikeli. Ama merak etme diğer bütün tutsaklar gibi seni de kurtaracağım bizden birine zarar gelmeyecek."
" Hayır, ben de yardım etmek istiyorum."
" Olmaz dedim Nefes!"
Sesimi yükselterek " Sen çok kötü bir arkadaşsın!" dedim.
" Arkadaş olduğumuzu kim söyledi? "
" Senden nefret ediyorum Rüzgar. Gücün gibi sen de ruhsuz bir buz parçasısın!" dedim ve sinirle odama gittim.
Nasıl bu kadar kaba biri olabiliyor, aklım almıyor. Tam bir ahmak diye düşünüyordum. Ve yanlış bir karar aldım. Onu takip edecektim ve istese de istemese de planın bir parçası olacaktım. Yanıma bir çanta aldım. İçine su, toka, günlük, kalem ve bir de gofret koydum. Acıkabilirdim sonuçta. Odamdan çıktım ve Rüzgar'ın kapısının önüne geldim. Kapı deliğinden içeride olup olmadığına baktım. Oradaydı. Kulağımı kapıya yasladım. İçerde biri daha vardı. Bir erkek sesi. Rüzgar'ın sesinden daha kalın ve olgun bir sesti. Yaşının büyük olduğu belliydi. Konuşmaları aynen şöyleydi;
"Dediğini yaptım Rüzgar, arkadaşlarını bir yere topla yoksa hepsi kül olacak."
" Bombalar ne zaman patlayacak?"
"Bu gece 12 gibi patlatırız diye düşünmüştüm."
" Harika sonunda özgür olacağız. Ben doktorların haberi olmadan herkesi güç odasına toplayacağım. Sonra depoya inip güçlerimizi hapsettikleri tüpleri alacağım. Sen de doktorların depoya girmelerini engelle. Sana mesaj atacağım zamana kadar asla depoya gelmesinler. Mesajımdan sonra onları hastahanenin doğu bölümüne götür. Bombaları patlatırız o zaman."
" Tamamdır dostum. Senin şu Cenk ne yapacak?"
" O dışarıdaki güvenliği halledecek ve buraya hiç bir sivili sokmayacak. Ayrıca gece bizimkileri dışarı çıkartırken çok yardımı olacak."
"harika dostum bu plan işler." dedi kalın ses.
Ayak sesleri gelmeye başlayınca kapıdan uzaklaştım ve koridordan sola döndüm. Beni görmediler. Dışarı çıktıklarında ben de peşlerinden gittim. Onları uzaktan izliyordum. Her gördükleri hastalara ( yani bizden kişilere) bir şeyler söylüyorlardı. Kalın sesli bizden 2 yaş büyük olabilecek gibi görünen çocuk Cemre'ye de söylüyordu. O gidince hemen Cemre'ye ne dediklerini sordum.
" Bana güç odasında antreman yapmamız gerektiğini gelmeyenin dövüleceğini söyledi. Hadi sen de gel."
" Hayır, sen git. Benim bir işim var." dedim ve Rüzgar'ın peşinden koştum. Söylediği gibi depoya gidiyordu. Daha hiç buraya gelmemiştim. Kocaman bir labaratuvara benziyordu. Rüzgar bir köşeye oturmuş elindeki çantaya pet şişe büyüklüğünde parlak lamba gibi şeyleri dolduruyordu. Sanırım bunlar şu güçlerimiz olmalı.
" Rüzgar ne yapıyorsun?" dedim. Ne yaptığını biliyordum ama burda olduğumu belli etmenin tek yolu konuşmaktı.
"Senin burada ne işin var?"
"Seni takip ettim."
" Sana yardım istemediğimi söylemiştim.!"dedi sinirli bir şekilde. Korkuttu beni bu ani çıkışı. Üstüme doğru yürüdü. O geldikçe ben geri geri adım atıyordum. Duvara yaslandım. Elini sertçe duvara vurdu.
" Sen ne anlamaz bir şeysin. Madem beni dinlemiyorsun sonuçlarına katlanacaksın!" dedi. Daha çok korkuyordum. Böyle olmasını beklememiştim. Yine de cesur davranmaya çalıştım.
"Sen de bana izin verseydin." dedim. Ahmak gibi hissediyorum.
"Yüzüme bak Nefes."
Dediğini yaptım. Bakmaz olaydım. gözlerine bakınca sanki dünya durdu gibi hissettim. Sadece o ve ben varmışız gibi. Bir süre sonra vücudumu hissedemedim. Yoksa bana da doktora yaptığının aynısını mı yapıyordu. Olamaz gözlerimi devirmeliyim diye düşündüm ve başka bir tarafa baktım. Bu etkiden kurtulduğumu hissettim. En azından artık vücudumu hissediyordum.
" Sen.. nasıl? Buna nasıl karşı geldin?"
" Bilmem belki de güçlerin bana sökmüyordur."
" Hmm neyse madem buradasın bana yardım et. Bunlar güçlerin saklandığı tüpler. Bizim güçlerimizi alıp çoğaltmaya çalışıyorlar burada. Biz de bunları toplayacağız ve sahiplerine geri vereceğiz. Çünkü herkesin güçlerinin olması demek savaş demektir. Şimdi alabildiğini bu çantaya doldur."
" Tamam." dedim. Kendi çantama da biraz koymaya karar verdim çünkü bu kadar tüp bir çantaya sığmaz.
Biz tüpleri doldururken konuşma sesleri geldi. Rüzgar beni çekip hemen büyük makinenin arkasına sürükledi. Eliyle sus işareti yaptı ve oturduğumuz yerde beklemeye çalıştık. İki doktor içeri girdi. Sırtları bize dönüktü bu yüzden eksik tüpleri fark etmediler. Rüzgar'a baktığımda mesaj atmaya çalışıyordu. Sessizce;
" Ne yapıyorsun? Arkadaşın bütün doktorları toplayamamış bombayı patlatamazsın."
"Bunları biz hallederiz o diğerlerini öldürsün." dedi. Nasıl halledeceğiz ki. O yapar ama ben daha kibriti yakacak kadar bile güce sahip değilim. Birden aklıma geldi. Güç tüplerinde kendi gücüm varsa daha iyi savaşabilirim diye düşündüm ve çantamı aramaya başladım. Olamaz çok ses çıkartmış olmalıyım ki bir doktor işkillendi. Bize doğru yürümeye başladı. Ve o an doktorla göz göze geldik.
"Profesör burada iki aşağılık ucube var." diye bağırdı. Rüzgar adamın üstüne atladı. Onu boğmaya çalışıyordu. Adamı yere düşürdü. Rüzgar adama yumruklar savuruyor sanki yıllardır bunu yapmak istiyormuş gibi görünüyordu. Diğer doktor Rüzgar'a sertçe bir iğne batırdı. Rüzgar oraya yığılıp kaldı. Ben ise korkudan hiçbir şey yapamamış dona kalmıştım.
İki doktor da üstüme geliyordu. Korkumu yenmek istedim. Güçlerimin yetersiz oluşu o kadar sinirlendirmişti ki beni. Birden kulağı boğacak kadar yüksek bir ses geldi. Ellerimle kulağımı kapattım. Deponun kapısı demir olmasına rağmen patlamıştı. Doktorlar şaşkınlıkla dışarı çıktı. Koşarak hastahanenin doğu bölümüne yani doktorların yatakhanesine gittiler. En azından eskiden bir yatakhaneydi. Şu anda her yerde cesetler ve kırılmış duvar parçaları vardı. Ben ise koşarak Rüzgar'ın yanına geldim. Onu uyandırmaya çalıştım. Olmuyordu. Gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Engel olamıyordum kendime. Hem çok üzgün hem de çok sinirliydim. Rüzgar'ın kollarımda baygın durması ve bunu yapanın hala yaşıyor olması beni çok sinirlendiriyordu......
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuza dek Yalnız
Novela JuvenilFarklı oldukları için dışlanan insanların hikayesi.. Yetenekleri suçları... Bir aşk... Mecbur oldukları için kavuşamayanlar... Asla pişman olmak yok....