11.Bölüm

37 2 0
                                    

 Güneşin yüzümü hafifçe okşadığını hissettim. Bu duygu hem rahatlatıcı hem de huzur vericiydi. Gözlerimi aydınlanan gökyüzüne açtığımda yalnız olduğumu anladım. Rüzgar gitmişti. Ani bir korku hissettim. Yoksa vaz mı geçmişti? Beni bıraktı mı? Ona yol boyunca yük olmuştum. Tabi ki beni bırakacaktı. 

 Ben bu korkularla yüzleşirken Rüzgar'ın " Günaydın, her zaman bu kadar derin uyur musun?" sesiyle huzuruma kavuştum. Sanırım Rüzgar'ın varlığı bana gerçekten de güven veriyordu. O ukalaya muhtaç hissediyordum. Hemen arkamda birkaç metre uzağımda iken onu görememiş yokluğundan korkmuştum.

 " Günaydın ve hastanedeki rahatsız yataklardan daha rahattı ben ne yapayım?" dedim hafif alayla. Bana gülümseyerek cevap vermekle yetindi. Yanımdan geçip karşımdaki ağacın dibine oturdu ve geçerken kucağıma bir elma attı. Kahvaltı için başka şansımız yoktu. Ona teşekkür ettim.

" Ne zaman uyandın?" dedim.

" Yarım saat olmuştur."

" Peki. Biz nereye gideceğiz?"

" Güneye."

" Güneye nereye?"

" Ormandan kurtulalım ilk değil mi?"

" Peki ya sonra?"

" Sonrasında bir yerden telefon bulup tanıdığım birinden yardım isteyeceğiz. O bize pasaport ayarlayacaktır."

" Ne zaman bu kadar çevre edindin?"

" Hastaneden önce zaten çevrem genişti. İçerideyken de giren çıkan yardımcı oldu."

" Anladım. Diğerleri nerede?"

" Kim? Cemre'lerden mi bahsediyorsun? Onlar bizden daha güvende merak etme."

" Yoksa.."

" Evet ailelerinin yanındalar. Artık aileleri onlara ne yapar bilmiyorum. Bir kez daha tımarhaneye yatırmazlar sanırım."

" Sen gerçekten iyi birisin."

Dediğim karşısında şaşırmış gibiydi. Sanırım bunu beklemiyordu. Ben de fazla duygusal olduğunu anladım ve ortamın büyüsünü bozdum.

"Yani odunluğun bir tek bana işliyor."

" Ben en azından boşa dır dır yapmıyorum."

" Dır dır mı? Kütüksün işte başka bir şey değil."

" Dır dır dır dır." dedi ve parmaklarını yukarı aşağı indirerek konuşma işareti yaptı. Bu beni sinirlendirmişti ve ben de ayağa kalkıp onu kovalamaya başladım. Çok hızlı koşuyordu. Bu oldukça sinir bozucuydu çünkü onu yakalamama imkan yoktu. Bir yerden sonra gücüm tükendi ve durmak zorunda kaldım. Zaten uzun bir yolumuz var ve enerjiye ihtiyacımız vardı. Ben durunca o da durdu.

" Sonunda pes ettin. Artık yolumuza gitsek?" dedi soluklanırken. Başımla tamam işareti yaptım ve yanında yürümeye başladım. 15 dakika kadar olduğunu tahmin ettiğim bir süre boyunca sessizce yürüdük. Bütün bu olaylar çok hızlı gelişiyordu ve ben hala rüyada gibiydim. Yani bu olanlar gerçek olmayacak kadar hayaliydi. 

" Biraz daha hızlı olsana. Zamanımız yok." dedi bana seslenerek. Ben bu düşüncelere dalmışken onun gerisinde kaldığımı fark etmemiştim. Hızlı yürüyerek yanına geldim. 

" Keşke burada olmasaydım diyorsun değil mi?" dedim sessizliği bozarak.

" Neden bahsediyorsun?"

" Sana çok fazla yük oluyorum. Ve pek yardımcı olduğum söylenemez."

" Yanılıyorsun. Dün gece ışık tutmasaydın o elma ağacını göremezdim."

" Ama yine de karnını doyurmanın bir yolunu bulurdun." dedim. Gerçekten varlığımdan suçluluk duyuyordum.

" Bak Nefes. Bu düşünceyi aklından çıkar. Sana ne kadar kaba davransam da burada olman bana güven veriyor."

" Sen.. Gerçekten böyle mi hissediyorsun?"

" Evet. Artık beni daha fazla kibar olmaya zorlamasan? Benim için fazla kibar konuşmalar bunlar." dedi hafif bir tebessümle. Ben de başımı salladım ve gülümsedim. Ne kadar tartışsak da iyi dost olmuştuk. Ve beni bırakmayacağı konusunda emin olmuştum.

Sonsuza dek YalnızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin