.2 | çatıdan düşen küller

199 31 18
                                    

"Sağol kanka. Benimki bitmişti, daha alamadım." dedi Sero, Bakugou'nun paketinden bir tane alırken.

"Önemli değil koli bandı. Benim senden otlandığım zamanlara say." diye cevap verdi Bakugou.

"Eee ilk paketini aldığına göre kabullendin mi artık başladığını. Yoksa hala 'ben istersem bırakırım, bağımlı değilim' evresinde misin?" diye sordu Sero. Aklı hala az önce sınıfta dönen konuşmadaydı.

"Hala bağımlı değilim, sadece gerektiği zaman rahatlatıyor." cevabını verdi, dumanı üflerken.

"Hey Bakugou, bak... Duyguların ve kendin hakkında konuşmaktan nefret ettiğini biliyorum ama, zorlandığın zamanlar biz hep yanında olacağız bunu biliyorsun değil mi?" Sero cesaretini toplamış ve ilk kurşunu atmıştı. Katsuki, Sero'nun sözlerine karşılık bir an donup kaldı. Beyninin içinden 'fark ettiler mi?, biliyorlar mı?' gibi düşünceler geçiyordu. Sero, Katsuki'nin surat ifadesine aldırmadan devam etti. Çünkü şu an durursa Bakugou'nun bir daha asla bu konu hakkında konuşmayacağından emindi.

"Sen belki fark etmediğimiz ya da daha kötüsü umursamadığımızı falan düşünüyor olabilirsin. Ama hayır. Hem fark ediyoruz, hem de umursuyoruz. Bir kaç haftadır gittikçe daha da yorgun görünüyorsun. Neden bir anda kendini bu kadar alıştırma yapmaya verdiğini anlayabiliyoruz, ya da tam anlamasak da en azından sebebini biliyoruz, fakat bu sırada kendine bakmayı unutmuşsun Bakugou. Hepimiz senin için endişelenmeye başladık. İlk başta dedik yurda taşınma, sonra dedik sınavlar ama asla geçmeyen bir stresin ve yorgunluğun var. Hay amk sigara içmeye bile başladın! Sen! Ben sağlıklı yaşayacağım, organik sebze yiyeceğim, akşam dokuzda yatacağım diye başımızın etini yiyen sen! N'olur bir şey olduğunda bizle paylaşmaktan çekinme. Hepimiz sana değer veriyoruz. Ve hep senin bizim yanımızda olduğun gibi biz de senin yanında olmaya ant içtik. Anlatabiliyor muyum Baku?" Sero uzun konuşmasından sonra ağzı kurumuştu ama umuyordu ki Bakugou söylemek istediklerini anlamıştı. Tenefüsün bitmesine daha vakit var diye bir dal daha yaktı.

"Anlıyorum Sero, anlıyorum da. Endişelenmeniz gereken bi bok yok. Hallediyorum ben." Hayır, kendi başına bir bok halledemiyordu. Ama etrafındakilere boşu boşuna saçma yük olmasına da gerek yoktu. Elinde sonunda mükemmelliğe ulaşmak için ne gerekiyorsa yapacak ve bütün sorunlarından kurtulacaktı. Planı buydu en azından.

____________

Okul günü bitmiş, Bakugou dışında bütün Bakusquad yurda geri dönüyordu. Bakugou bugün kahramanlık derslerinde istediği performansı gösteremediğini söyleyerek biraz da antrenman yapacağını söylemiş ve yurda dönmek yerine direk spor salonuna gitmişti. Bütün grup arkasından ne kadar 'hayır, iyi yaptın! dinlenmen lazım.' demek istese de yetişememişlerdi. Şimdi hepsi endişeli bir suratla yürüyorlardı.

"Çatıdayken Bakugou'yla konuştum." dedi Sero. Bir anda bütün başlar ona döndü. Sero, Bakugou'yla duyguları hakkında konuşmuştu ve hala yaşıyordu!

"Bir şey konusunda çok stresli, endişeli olduğu çok belli hatta o yüzden sigara içtiğini bile kabul etti. Ama ne olduğunu söylemedi. Sadece ben kendim hallediyorum dedi. Pek inanmasam da daha da zorlamak istemedim." diye aralarında geçen konuşmayı anlattı.

"Biz de Midoriya'yla konuştuk. Bize Bakugou konusunda yardım etmeyi kabul etti. Bence bundan sonra Bakugou'yu biraz daha yakından gözlemleyelim. Belki ne olduğunu anlayabilir ve yardım edebiliriz!" dedi Kirishima.

"O zamaaan! Bakugou için!" Mina bağırdı ve elini grubun ortasına uzattı. Diğerleri de elini onunkinin üstüne koyunca hep bir ağızdan "Bakugou için!!" diye bağırıp havaya kaldırdılar.

Umuyorlardı ki çok geç olmadan Bakugou'ya yardım edebilirlerdi.

____________

Kaç sattir buradaydı hatırlayamıyordu artık. Gözlerinin önünde siyah karaltılar çıkmaya başlamış ama umursamıyordu. Aklında sadece tek bir düşünce vardı: Daha iyi olmalıyım!

Bayılmadan antrenmanını tamamlamak için uğraşırken spor salonuna giren ve onu izleyen İzuku'yu fark etmemişti. Ama İzuku, Kacchan'ın ne kadar kötü durumda olduğunu salona girdiği gibi fark etmişti. Adımlarını yamuk atıyor, düzgün yürüyemiyordu, en sonunda yere çömelmişti. İzuku, Kacchan'ın yere düşüp kalacağından korktu ve ona seslenmeye karar verdi: "Kacchan! Hala burada mısın? Saat geç oldu akşam yemeğini kaçırma!"

Bakugou arkasından gelen sesle irkildi, hızlı bir şekilde arkasını dönüp ayağa fırladı. Bu hızlı hareket onun kaç gündür doğru düzgün besin almayan vücuduna iyi gelmeniş olacak ki, gözleri karardı ve ayakları yerden kesildi. Bu sırada İzuku gözlemci doğasına şükrediyordu çünkü Kacchan'ın gözlerinin karardığı anı yakalamış özgünlüğü sağolsun Kacchan'ı düşmeden yakalayabilmişti.

"Hey Kacchan iyi misin? Ne oldu?" İzuku, Kacchan'ı kolları arasına almıştı. Endişedendi belki ama Kacchan gözlerini açıp ona bakmayq başladığında bile bırakmamıştı onu.

"Bırak beni Deku! İyiyim hızlı kalktım sadece. Anne gibi endişelenmeyi kes!" Katsuki birinin, özellikle sevdiği çocuğun, onu bu halde yakalamış olmasından dolayı duyduğu korkuyla İzuku'ya bir anda çıkışmıştı. Ama Katsuki'nin bu çıkışlarına çoktan alışık olan İzuku aldırmadan Kacchan'ı belinden kavradı ve onu yavaşça ayağa kaldırdı.

"Büyük ihtimalle şekerin düştü Kacchan." dedi gülümseyerek, "Hadi gel bir şeyler yiyelim. Bu kadar çalışmak yeter."

Katsuki ne kadar ısrar etmek istese de yemek yememesi gerektiğini daha çok çalışması gerektiğini söylemek istese de söyleyemedi. Çünkü bu onun kendisine saklaması gereken en büyük sırrıydı.

İzuku'nun gülümsemesine karşı koyamadı da. O yüzden onunla beraber yurda geri döndü ve ikisi için çorba ve noodle hazırladı. İzuku fark etmesin diye ikisinden de biraz yemek zorunda kaldı.

Sessizce yemeklerini yediler. Katsuki planından ne kadar saptığını, ne kadar başarısız olduğunu düşünürken İzuku'nun aklı hala neredeyse bayılacak olan Kacchan'daydı. Ona ne olmuştu? Nasıl yardım edecekti? Hiç bir şey bilmiyordu. Tek bildiği, sevdiği insanın gözünün önünde eriyip gittiğiydi.

"Teşekkürler Kacchan, çok lezettliydi!" İzuku yine en büyük gülümsemesiyle Kacchan'ına bakıyordu.

"Önemli değil Deku." dedi Katsuki ve odasına doğru yol aldı.

"İyi geceler Kacchan!" diye arkasından seslendi İzuku. Şimdi Bakusquad'ı bulup az önce olanları anlatması lazımdı. Çünkü endişesi artık yeni bir boyut kazanmıştı. Aklına yine Kacchan'ı yakaladığında elinin altında hissettiği beden ve kemikler geldi. Kacchan ne zaman bu kadar kilo vermişti? Bu kadar çalışıyorsa kesinlikle kas yapmış olması gerekirdi. Ama sanki kas yapmak yerine bütün hepsini kaybetmişti. Onu kaldırırken kolunun altında hissettiği beli o kadar inceydi ki İzuku Kacchan'ın kırılacağından korkmuş olabildiğince nazik olmaya çalışmıştı. Hem dikkat ettiğine göre Kacchan akşam yeneğinde de çok bir şey yememişti. En azından midesine sıcak ve sağlıklı bir şey girmiş olsa da o kadar antrenmanın ardından kesinlikle onu doyuracak bir öğün değildi.

Elini yüzüne getirdiğinde gözlerinden çoktan yaşlar akmaya başladığını fark etti. Korkuyordu, üzgündü ama elinden hiç bir şey gelmiyordu. Kacchan ne zaman bu kadar kötü oldu? Neden bu zamana kadar asla fark edemedik? Çok geç kalmadık değil mi? Ona yardım edebiliriz değil mi? Sevdiğim insanı kaybetmeyeceğim değil mi?

Katsuki'nin üst kata çıktığından emin olunca hemen gözlerini sildi ve Bakusquad'ı aramaya koyuldu. Hemen bir plan yapmaları lazımdı. Yoksa Katsuki'yi kurtarmak için bu sefer geç kalacaklardı.

____________

Katsuki tabii ki de odasına gitmedi. Yine kendini tuvalette, klozete eğilirken buldu. Ona göre sıvı şeyleri kusmak daha kolaydı. En azından ekmek gibi büyük bir parçaya dönüşmüyor kusmaya çalıştığınızda da hem soluk hem de yemek borunuzu tıkayıp görüşünüzün karıncalanmasını, bacaklarınızın titreyerek çalışmayı bırakmasını sağlamıyordu.

Yine bir titreyen vücut ve bir çift kanlı göz sonrası hazırlandı ve kendini yatağa attı. Ödevlerini bitirememişti daha, ama şu an nefes alacak gücü bile olmadığından umursayamadı. Sadece kendini uykunun kollarına bıraktı.

____________

hamurişi kusmayın..
çok kötü gidiyor gibimsi. bilmiyorum artık.

-axca.

.something wicked | slow updateHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin