Katsuki, uyandığında sabahın ilk ışıkları tam yüzüne vuruyordu. 'Siktir koltukta uyuyakalmışım.' Ve tek kişilik koltukta, saçma bir pozisyonda uyuduğu için boynu tutulmuştu. Diğer salaklar uyanmadan sıcak bir duş alıp havlu sarayım, diye düşünürken üstündeki pikeyi fark etti. Gece elinde sıcacık kupayla buraya çöktüğünde yanında pike yoktu, yoksa hatırlamıyor muydu? Belki de kustuktan sonra gelen yorgunlukla unutmuştu. Yeni uyanmış olmanın verdiği sersemlikle etrafına bakındı ve yavaşça koltuktan kalktı. Hem boynu acıyor hem de boğazı dün gece yüzünden hala yanıyordu. Pikeyi katladı ve Deku'nun kupasını aradı. Ama o yeşil kupa, ne yerde ne de koltuktaydı.
Siktir! Biri mi görmüştü gece onu? Deku onun olduğunu öğrenmiş miydi? Ama Deku tuvalette kendini göstermek istemediğini anlamıştı! Hatta çayı içmek için beklemesini ve o gittikten sonra gelmesini bile söylemişti!
Katsuki, kendini paniğin içinde kaybetmek üzereyken üst katlardan sesler gelmeye başladığını fark etti. Tanrım, umarım gece bardağı da ben kaldırmışımdır ve umarım pikeyi de üstüme ben almışımdır, diye kendini kandırmaya çalıştı. Sakinleştiğini hissetmeye başlayınca hızlıca odasına kaçtı ve yine yorucu geçecek bir gün için hazırlanmaya koyuldu.
___________
"Şu siktiğimin şekerli kahvaltılık gevreğini yemeyi bırakın. On bin defa dedim size düzgün beslenmeniz lazım diye."
Katsuki, mutfağa girdiği ve esktralarının kahvaltı yaptığını gördüğü anda saydırmaya başlamıştı. Her zaman düzgün öğünler yemeleri için onların başının etini yerdi. Çünkü yedikleri bu siktiri boktan şey yumurtalı, sebzeli düzgün bir kahvaltının asla yerini tutamazdı ve bu kadar yorucu tempoda geçen günleri için hepsinin besleyici ve sağlıklı bir öğüne ihtiyaçları vardı. (İkiyüzlülüğe bak!)
"Sarı bombam n'apalım? Sen bize mükemmel kahvaltılarından hazırlamadığın için biz de bu yollara düştük. Mutfağa girip kahvaltı hazırlamak isterdik ama en son böyle bir şey yaptığımız zamanı tekrar yaşayalım istemedik." Rakun gözlü, her zamanki büyük gülümsemesiyle Katsuki'ye bakıyordu. Doğru da söylüyordu. Katsuki, sabah sabah bir de boynu tutulmuşken mutfak yangınıyla uğraşmak istemezdi.
"Bir defa geç hazırlandım diye düştüğünüz hallere bakın. Ben olmasam ne bok yiyeceksiniz ha?" Katsuki homurdandı ve mutfağa geçip kendine buz gibi bir soğuk su aldı. Sıcak duş tutulmuş boynuna iyi gelmişti ama boğazındaki sızı hala oradaydı ve buz gibi su boğazını uyuşturmak için işe yarayabilirdi.
"Sensiz biz hiçbir şeyiz Bakubro! Sakın bizi bırakma!" Kirishima arkasından şakasına ağlıyordu.
Katsuki, suyunu içtikten ve boğazının biraz daha iyi hissettiğini fark ettikten sonra hemen çantasını aldı ve yurdun kapısına yöneldi. İnsanlar okula ve sınıfa doluşmadan önceki birkaç dakikalık sessizliğe ihtiyacı vardı.
"Kacchan! Sen kahvaltı yapmayacak mısın? Bir şeyler pişirmek için hala zamanın var." Lanet olası Deku! İlla her şeyi fark etmek zorundaydı değil mi?
"Hayır, Deku. Sizi beslemek için zamanım yok. Ben yanıma aldım zaten, sizin kadar salak değilim." dedi ve kapıdan uçarcasına fırladı. İkisi de çok iyi biliyordu ki 'zaman var' derken Deku'nun kast ettiği onlar için bir şey pişirmek için vakit olduğu değildi. Katsuki'nin 'kendine' sağlıklı bir öğün hazırlamak ve zamanında derse yetişebilmek için yeteri kadar vakit vardı. Ama Deku bilmiyordu ki Katsuki çok uzun zamandır 'sağlıklı kahvaltısını' yapmıyordu.
_____________
"Bakubro sabah yumurtasını yemeden mi çıktı az önce?" Kaminari, şaşkın bir şekilde Katsuki'nin ardından kapıya bakıyordu. Dünyanın sonu geliyordu! Bakugou kahvaltıda her zaman protein alınmalı Katsuki kendine bir şeyler hazırlamadan çıkmıştı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
.something wicked | slow update
Fanfic[bkdk] tw// yeme bozukluğu, self harm ve bir sürü mental bozukluk Bakugou Katsuki kendini mükemmele ulaşmak için parçalarken Midoriya İzuku her zaman ona yardım eli uzatmak için hazırdı. Keşke Kacchan'ın yardım çağrılarını Deku daha önce duyabilseyd...