3.Bölüm

2.5K 77 9
                                    

Babam müdürden sınıfımı öğrenince babamı arkada bırakıp sınıfıma doğru ilerlemeye başladım.

Zil çalmıştı ve herkes dersteydi. Ben de sınıfımı bulup kapıyı tık tıklayıp içeri girmemle şok olmam bir oldu. Bir an hayvanat bahçesine geldiğimi sandım. Bir sıradan diğer sıraya silgi atanlar, sınıfın içinde topla oynayanlar, tarzancılık yapanlar bile vardı.

Eski okulumda bunları yapsalar disipline giderlerdi. Ama burada hoca bile takmıyordu.

Sınıf beni gördüğünde bütün sesler kesilip gözler bana döndü. Hocadan özür dileyip boş sıra aramaya başladım. Kumral saçlı güzel bir kızın yanı boştu. İzin alıp yanına geçtim.

Hala sınıftan ses çıkmıyordu. Herkes pür dikkat beni izliyordu. Sınıfa yeni birinin gelmesi normal bir şey değil mi? Neden bunlar bana hayalet görmüş gibi bakıyorlar?

Kumral saçlı kızın yanına oturduğumda hoca beni soru yağmuruna tuttu ve herkes dediklerimi çok dikkatli bir şekilde dinledi.

Yanımda oturan kıza baktığımda umursamaz bir tipe benziyordu. Dersi hiç dinlemedi ve ders boyunca defterine bir şeyler yazdı.

Zil çaldığında sınıftan hücum eder gibi çıktılar. İçeride birkaç kişi kalmıştık. Yanına oturduğum kız, arka sıramızda oturan iki erkek ve çaprazımızda oturan, eteği kalçasına kadar gelen, boya kutusuna düşmüş bir kız kalmıştı.
Arkamızda oturan iki erkek birbirlerine benziyorlar. Ikisininde mavi gözleri var. Birinin saçı diğerininkinden biraz daha koyu. Saçları daha açık olan çocuk ilgimi çekmişti.

Çaprazımızda oturan, eteği kalçasına kadar gelen, boya kutusuna düşmüş kız, saçları daha açık olan çocuğun kucağına oturdu. Ve öpüşmeye başladılar.

Sınıfta bizim varlığımızdan haberleri yok muydu acaba? Yanımda oturan kıza ve koyu saçlı çocuğa baktığımda normal bir şeymiş gibi davranıyorlardı.

Açık saçlı çocuk eteği kalçasına kadar olan boya kutusuna düşmüş kızdan ayrılıp cebinden çıkardığı bir miktar parayı kıza fırlattı ve göz kırparak "Akşam seni bekleyeceğim." deyip sınıftan çıktı.

Ben hala ne olduğunu anlamamış bir şekilde bakarken yanımda oturan kumral saçlı kız beni kolumdan tutup kızlar tuvaletine soktu. Tuvalette kimse yoktu.

"Bunlara alışsan iyi edersin." dedi umursamaz bir tavırla.

Ben hala anlamayan gözlerle ona bakarken "Neye?" diye sordum.

Gözlerini devirerek "Sınıfta gördüklerine." dedi. Bu kız ciddi miydi? Hemen ardından tekrar konuşmaya başladı. "Rüzgar bütün kızları elinden geçirir. Kendisine zevk verenlere para verir. Yani anlayacağın kızlara orospu muamelesi yapar. Rüzgar'ı her gün başka bir kızla yiyişirken görebilirsin. Kullandıkları kızları kenara atar. Zaten kızlar şikayetçi değiller. Tek dertleri Rüzgar'la yiyişmek veya para almak." dedi.

Ben ise hala şaşkındım. İsmi Rüzgar olan çocuk tehlikeli birine benziyordu.

Bana bunları anlatan kumral saçlı kız ise kendini tanıtmaya başladı.

"Bu arada ismim Dolunay. Kendi halinde takılan biriyim. Bu okula geçen sene geldim ve Rüzgar'a inanarak aptallıkların en büyüğünü yaptım. Rüzgar yeni geldiğim zamanlarda bana ilanı aşk etmişti. Tabi bende saf gibi inanmıştım. Ama tek derdi beni yatağa atabilmekmiş. Aşık falan değilmiş. Zaten Rüzgar'ın hiç duygusal ilişkisi olmamış. Sınıfa yeni gelenlere hep böyle yapıyormuş. Bu yüzden dikkatli ol." dedi uyarır gibi.

Dolunay'ın yaşadıkları benim yaşadıklarıma benziyor. Bu yüzden Dolunay'ı anlayabiliyordum.

Bu erkeklerin hepsi neden böyle şerefsiz? Neden aşık olmak varken hepsi sadece kızların bedenine sahip olmak istiyor?

Hayatımda hiç gerçekten aşık olan erkek görmedim ve bu saatten sonra da görebileceğimi sanmıyorum.

Dolunay'la beraber zil çaldıktan sonra sınıfımıza doğru ilerlemeye başladık. Dolunay beni dürtükleyip sağa bakmamı söyledi. Baktığımda Rüzgar bizim sınıfımızda gördüğüm bir kızla öpüşüyordu. Çok geçmeden Rüzgar kızdan ayrılıp yine bir miktar para fırlattı.

Bu Rüzgar gerçekten sinirimi bozmaya başlamıştı. Kim billir Dolunay gibi kaç kızla oynamıştı.

Dolunay ile birlikte sınıfa girdiğimizde hoca da sınıfa girmişti. Özür dileyip yerimize geçtik. Ders Tarih'ti. Bu dersten nefret ettiğim için başımı sıraya koyup uyumaya çalıştım.

Biri tarafından dürtüklenerek uyandım. Dürtükleyen kişi Dolunay'dı. Zilin çaldığını söyleyince bizde kantine indik. Ve kantinde Rüzgar'ı gördük ama tek başına oturuyordu. Işte buna şaşırmıştım.

Rüzgar'ın yanına çok geçmeden bir kız geldi fakat Rüzgar bağırarak onu kovdu. Sanırım Rüzgar'ın ciddi bi sıkıntısı var. Çünkü Dolunay'ın anlattıklarına göre Rüzgar böyle bir davranışta bulunmazdı.

Dolunay'da şaşırmış olacak ki ağzı açık bir şekilde Rüzgar'a bakıyordu. Ama hemen önüne döndü.

"Rüzgar sinirli galiba?" diye sordum Dolunay'a. Dolunay kafasını salladı.

"Onun hiç böyle yaptığını görmemiştim." diye cevap verdi ve tekrardan Rüzgar'a bakmaya başladı. Rüzgar yumruklarını sıkıyordu. Doğruyu söylemek gerekirse ne olduğunu merak etmiştim.

Zil çaldığında son derse girdik. Ders çabuk geçti. Okulun bahçesine indiğimde tekrar Rüzgar'ı gördüm. Sanırım hala sinirliydi.

Babamın beni almaya geldiğini görünce yanına gittim ve arabaya bindim. Bugün babam para vermemişti ve vermeyeceğini söyledi. Bu adam hala neyin tribini atıyor ki?

Bende babama "Bundan sonra para vermeyeceksen bir iş bulayım orada çalışırım" dedim. Fakat babam bana cevap verme tenezzülünde bile bulunmadı.

Eve vardiğımızda yukarı çıkıp üstümü değiştim. Bir iki lokma bir şey yiyip anneme haber vererek evden çıktım.

Babama söylediğim gibi bir iş bulup çalışacaktım. Vay be! Ünlü iş adamı Vural Akın'ın kızı Derin Akın babasından para alamadığı için basit bir yerde çalışacak! Bu bana bile komik geliyordu. Babam para sıçsın ama kızı çalışsın.

Bir dövmeci dükkanının önünde durdum. "Eleman aranıyor" yazıyordu. Eskiden bu işte uğraşmıştım ama pek başarılı olamamıştım. Belki şimdi olabilirdim.

Içeri girdiğimde ellili yaşlarda neredeyse her yerinde dövme olan Bir adam vardı. Çok samimi birine benziyordu. Beni görünce gülümsedi. Ben de gülümseyip "İş ilanı için gelmiştim" dedim.

Adam kafasını salladı ve oturduk. Deneyimim olup olmadığını sorduğunda var demiştim. Ve bunun gibi gereksiz birkaç soru daha sorduktan sonra işe alındığımı ve hemen başlayabileceğimi söyledi.

Birkaç müşteri geldi ve hepsine istedikleri şekilde dövmeler yaptım. Ve gerçekten başarılı olmuştum. Patronum olan adam bir telefon görüşmesi yapıp işinin çıktığını söyledi.
Ben de buraya bakabileceğimi söylediğimde adam rahatlamış bir şekilde dükkandan ayrıldı.

Dükkan çok büyük olmasada küçük bir yer de değildi. İçeride uzun bir koltuk ve yanında musluk var. Koltuğun diğer yanında ise dolaplar ve dolabın içinde gerekli olan malzemeler var.

Bir saat geçtikten sonra hiçbir müşteri gelmediği için gitmeye karar verdim. Tam toplanıp çıkacaktım ki kapının açılma sesini duydum ve hemen çantamı bırakıp yerime oturdum.

Kimin geldiğine bakmak için kafamı çevirmemle ağzımın açılıp gözlerimin pörtlemesiyle kısa bir şok geçirdim. Karşımda saçları dağılmış ve sırıtan bir Rüzgar vardı.

TURUNCU KAFA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin