Başlangıç

249 11 2
                                    

Arkadaslar ilk kitabım yazım kuralları, noktalama işaretlerinde hatalar olabilir. O yüzden kusura bakmayın!

Başladığınız tarihi yazın lütfen!🌹

...

Merhaba ben Yankı. Büyümeye başladığım andan beri 24 yıl geçmişti, bir bebek olarak asırlardır saklandığımı bilmeden...

Kendimi bildiğimden beri, bir yalandan oluşan kefenin içinde yaşadığım bu hayatımı bir gerçek söküyordu iplerinden. Bir gerçeğin ortaya çıkması için birkaç canın yakılması gerekiyordu. Ve o yakılacak olan canların günü, 14 Aralık 2016 idi.
...

14 Aralık 2016

Duvarda, bir buçuk ayda yaptığım resme bakıyordum. Gökyüzü. Nedense içimden gökyüzünü çizmek istemiştim.

Gökyüzü hep ilgimi çekerdi. Belki de ölen bedenlerin içindeki ruhların orada kıyamet gecesini beklemesiydi ilgimi çeken. Ama niye gökyüzüydü? Niye yeraltının katlarının altında değildi? Niye insanlar gökyüzüne bu kadar bağlıydı?

Ağladıklarında bile gökyüzüne hesap soran insanlar vardı. O insanlardan biri olarak her defasında kendime sormuştum; acaba kaderlerimizi belirleyen gökyüzündeki ruhlar mıydı?

İnsanların mutlu olduğunda, umutla bakarken gökyüzüne, gökyüzündekiler onlara özel bir şey mi gösteriyorlardı? Sabaha uyandıklarında gökyüzüne neden bakıyorlardı? Akşam olduğunda niye yıldızları izliyorlardı?

Gökyüzünün sınırı var mıydı?

Gözümü resimden alıp, balkonumdan gerçek gökyüzüne baktım.

Gerçek. Gerçek neydi?

Benim, senin, onun varlığı mı gerçekti? Gözle görebildiğin, elle tutabildiğin veya çarpabildiğin, burnunla koklayabildiğin, kulağınla duyabildiğin her şey mi gerçekti?

Peki hissettiklerimiz, hisettiklerimizin gerçekçiliğini nasıl anlıyorduk? Biz gerçeği anlıyor muyduk ki?

Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordum ben. O zaman, zaman  gerçek değildi? Mutluluk, hüzün, öfke, umut... gerçek değildi. Gerçek kötülerin uydurduğu paçavradan başka bir şey değildi.

Gerçek sadece can yakıyordu! Can yakmak kötüydü, vicdan azabı vardı içinde, ruhumuzun sancısı olan.

İyilerin uydurduğu ise 'sahte'ydi.

Can yakmadan yaşamaya çalıştım bu yaşıma kadar. İçimdeki sahte dünyadan öte gerçeğe uzaktı ruhum. Ben ait olmadığım yerde kimseyi incitmemeye çalışarak geçirmiştim bunca zamanımı.

"Yankı ne yapıyorsun yukarıda? Gelsene aşağıya!"diye bağırdı aşağıdan annem. Sesi ile gerçek dünyama döndüm.

Annemle olan ilişkimiz farklı boyutdaydı. Hiç anne-kız ilişkisi yaşamamıştık. Gerçek olmayan bir ilişki zaten pek fazla ileriye de gidemezdi.

Hemen kararırdı, çürürdü, zehirlerdi, zarar verirdi.

"Ne yapıyorsun sabahtan beri yukarıda. Gerçekten de çok değiştin." dedi aşağı indiğimde.

Bu duruma çok şaşırdım çünkü ilk defa annem benle sakin ve adam akıllı konuşuyordu, "Ben mi değiştim? Şuan nasıl konuştuğunun farkında değilsin galiba. Bunlar kayıta geçsin lütfen!"diye bağırdım ellerimi birbirine vurarak. Annem bir şey söyleyecek gibi oldu ama sustu.

Benimle normal olmaya çalışarak(!) konuşsa bir şey söyleyecek gibi olur ve susardı. Herkes benimle konuşsa birden susmaya başlıyor ve ardından konu kapanıyordu, aslında kapandığını sanıyorlardı ama ben birikmiştim. Yine sustu ve bu susmalar beni deli ediyordu.

Boş Yol #Wattys2016 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin