GERÇEKLER

106 7 0
                                    


Yankı'nın denize yıldırım düşürdüğüde ortaya çıkan görüntü:

🌹🌹🌹

İnsanın etrafında oynanan oyunlar bir kalbi kıracaksa, o kişinin kalbi herkesi lanetlerdi. Ki eğer benim etrafımda, haberim olmadan oyun dönüyorsa kalbim herkesin laneti olsundu.

Aklımdan çıkmıyordu, hırsız kılığında evime girip çekmeceye CD bırakması ve o konuşması... Bir şeyler oluyordu ve benim haberim yoktu. Babamı aramak için cebimi yokladım ve sol cebimden telefonumu çıkardım. Derin nefes alarak sakinleşmeye çalıştım. Merdivenlere çıkarak odama geldim, yatağın ucuna oturdum. Telefonun üstündeki yansımama baktım, gözlerim ve burnum kızarmıştı. Hasta gibi gözüküyordum, belki de hastaydım. Boş boş bakıyordum ekrana. Ne söylemem gerekiyordu, ne hissetmem gerekiyordu, ne yapmam gerekiyordu? Bilmiyordum. Birden ekranın yanıp sönmesi ve telefonun titremesiyle yerimden sıçradım, telefona baktığımda arayanın ismini okumamla acı bir tebessüm dudaklarımda peyda olurken, arkamdan iş çeviren adamın aramasını cevapladım.

"Alo Yankı? Orada mısın? Kızım, kızım cevap ver!" Ah canım babam(!)

"Burdayım baba." duygudan yoksun sesimle konuştum ama o sırada aklımdan geçenleri dilimin ucuna hapsetmiştim. "Ne- ne oldu?" Kuşkuyla sorması içime kızgın, zehirli hançer sokmuştu sanki. İçimde, hançerin ucundaki zehirle intihar eden umutların ölü bedenleri yere yığılmıştı, ölen umutların hepsini öfke, mezarlığa götürdü ve üstüne birkaç kürek toprak attı. Yanağımdan akan yaşla ağladığımı anladım. Yutkundum, boğazımdaki çığlıklar engel olsa da...

"Annen yok mu?" Ne yazık ki benim annem yoktu!

"Yok annem, yok!" Karşı taraftan ses gelmeyince kapattı zannettim sırada ekrana baktığımda kapatmamıştı. Tam ben kapatacağım sırada sinirlendiğini belli eden sesiyle konuştu. "Nerden öğrendin?" Eninde sonunda öğrenecektim. Bunun erken veya geç olması kimin umrundaydı?

"Hah! Nerden öğrenmişim!? Ben, kendi kulaklarımla duydum! Beni yetimhaneden aldığınızı, senin beni ısrarla istemen ve karının beni ısrarla istememesini kendi kulaklarımla duydum. Hani ben komadayken! O yatakta yattığım süre boyunca her şeyi öğrendim ben!"

"Benim karımsa senin de annen! Bunu aklına şok küçük hanım. Ben seni istemesem orada zayıflıktan ölecektin, seni ben doyurdum!" Şimdi gerçekleri mi konuşuyorduk? Tamam, ben de gerçekleri konuşurdum öyleyse! Onlar benim için bir yabancı olmaktan daha fazla yakın olamazlardı.

"Benim ne annem, ne babamsınız! Bunu da siz aklınıza sokun! Bana arkadaşlık yapmaları için Deniz'i, Eylül'ü ve Ayça'yı kiraladığınız için size çok teşekkür ederim, ha Aşkın'a da para verdiğinizi de söylerseniz daha iyi olacağım. Bana daha bakmanızı istemiyorum, gidiyorum. Bana onca yıl acıdınız baktınız, ama bana bunları yaptığınız için şimdi ben size acıyorum!" Bağırdım, dilimden firar eden kelimeler, cümleler etrafa saçıldı. Sırtıma keskin bir acı girdiğinde, yere attım kendimi. Tavana karşı döndüm ve sırtımı yere değdirmemeye çalıştım. Sanki sırtım yere değince, etrafa elektrik yayılıyordu. Elimdeki telefondan yükselen sese kulak verdim.

"Hayır, Aşkın'a para vermedim. Ona bütün ömrü boyunca çalışsa bile sahip olamayacağı bir ev verdim ve sende hiçbir yere gidemezsin!" Son sözünü söyleyip kapatınca, telefonu yatağa fırlattım.

Yerde kıvranıyordum. Canım yanıyordu! Can yakmak kolaydı ama o canı sen yaşıyorsan içinde birikmişliklerin hatrına deli ederdi insanı, bunu çok zor yoldan çok kolay anlamıştım. Kalkmak için ters döndüm ve ellerimi yere yaslayıp dizlerimin üstünde oturdum. Yine yerler sallanmaya başladı. Sırtımdaki ize bakmak için ceketimi çıkardım ve beni zorlayan tişörtü yırttım. Aynaya baktığımda gözlerim fal taşı gibi açıldı.

Boş Yol #Wattys2016 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin